MUSTAFA KARA
Bir zamanlar tiyatro sahnelerinin çoğunun web sitesinde “bilet satış” sekmeleri vardı. Şimdilerde bu bölümler ya hiç yok ya da tamamen bilet satış platformlarına entegre olmuş halde, yani satışı aslında bu platformlar yapıyor. İstanbul’da kendi altyapısıyla online ve bağımsız olarak bilet satabilen sadece iki sahne bulunuyor.
Roma bir günde kurulmadı ve bu noktaya da bir günde gelinmedi. Yeni durumun çok pratik faydaları olduğu gibi, doğurduğu ciddi riskler de var. Bu artı ve eksileri detaylı olarak inceleyeceğiz ama meseleyi anlamaya, tiyatroların kendi biletlerini sattığı günlerden bir anekdot ile başlayalım. Bugün tiyatro alanındaki iki büyük bilet satış platformundan biriyle çalışan Moda Sahnesi, kendi online bilet satışını yaptığı günlerde ilginç bir olay yaşamıştı.
Yaklaşık on yıl önce bir Ankara turnesi için dönemin öne çıkan bir biletleme şirketiyle çalışan Moda Sahnesi sanatçıları, alınan komisyonu görünce sosyal medyada kendi aralarında şakalaşarak yüksek komisyon oranlarından şikâyet etmişlerdi. Bu durum küçük çaplı bir krize yol açtı. Ertesi gün Moda Sahnesi’nin web sitesi, kimliği belirsiz kişilerin siber saldırısına uğradı. Moda Sahnesi bilet satışı yapamaz hâle geldi ve ancak daha büyük yatırımlar yaparak bir süre sonra bu sorunu çözebildi. Konunun uzmanları, bu saldırının kaynağının tespit edilemeyeceğini söylemişlerdi. Ancak ilginç olan, bu düzeyde bir siber saldırının ancak ciddi bir finansal kaynak ayrılarak yapılabileceği gerçeğiydi. “Bu olay tesadüf müydü?”, “Kim, niye bir tiyatro sitesine saldırır ki?” gibi sorular bugüne kadar havada asılı kaldı. Fail bulunamadı, hâlen de bilinmiyor.
Moda Sahnesi, maliyetler ve pratik zorluklar nedeniyle bir süredir kendi online bilet satış sisteminden vazgeçmiş durumda. Şu an tiyatro sektörünün iki büyük bilet satış şirketinden biriyle çalışıyor. Satış süreçlerini yakın takip edebildiği, çoğu bilgiye erişebildiği ve ihtiyaç duyduğunda müdahale edebildiği için memnun da. Ancak bu araştırmanın saha çalışması kapsamında görüşülen tiyatro sahnelerinin sadece küçük bir bölümü, hâlihazırda çalıştığı bilet platformlarından tamamen memnun olduğunu söylüyor. Genel olarak memnuniyetten söz edildiği anlar da, büyük ölçüde bir alternatifin olmamasından kaynaklanıyor. Yine de bazılarının aklı “rakip” şirkette ve “bir de onu deneme” duygusu hâkim. “Alternatifini yaratma” düşüncesi arada dile gelse de oldukça zayıf bir ihtimal olarak kalıyor. Çünkü hiç kolay değil. Neredeyse hiçbir topluluk ya da topluluk ağı, birkaç şirket arasında bölüşülmüş “bilet satış pazarı”nın dışına çıkacak gücü kendinde görmüyor.
SEKTÖRÜN ÜÇ ATLISI: BİLETİNİAL, TİYATROLAR, BİLETİX
Bilet satış sektöründe çok sayıda aktör var ancak tiyatro alanı için Biletinial ile Tiyatrolar öne çıkıyor. Biletix de sektörün eski ve oyun kurucu aktörlerinden biri olarak hâlâ etkili ve yaygın. Kısaca bu üç aktörü tanıyalım: Web 1.0 günlerinin en bilinen bilet satış şirketi Biletix, 2000 yılında kuruldu ve dünyanın bu alandaki önemli tekeli Ticketmaster ailesinin bir üyesi. Her yıl ortalama 13.000’den fazla etkinlik için milyonlarca bilet satan bir yapı. Tiyatro alanını bugün domine eden iki şirketten biri olan Biletinial ise, 2011’de, yani Web 2.0 kavramının internet algısını değiştirdiği günlerde kuruldu. Facebook, Twitter ve Instagram’ın yaygınlaştığı, akıllı telefonların hayatımıza girdiği bu dönemde sosyal medya dinamiklerinin de etkisiyle hızlı bir büyüme gerçekleştiren Biletinial, bugün 2.000’den fazla salon ve 220.000’den fazla koltuk kapasitesine biletleme yapıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı kurumlar ve önde gelen özel tiyatrolarla yaptığı anlaşmalarla sektörü domine ederken, 2023 yılı itibarıyla da Pick a Seat markasıyla Avrupa’da faaliyete başlamış durumda.
Sadece tiyatrolara odaklanma iddiasıyla yola çıkan Tiyatrolar’ın kuruluş tarihi ise 2015. Bir tiyatro bilgi-haber portalı gibi de çalışan, çıkan her oyuna mutlaka sayfalarında yer veren bu platform, sahne sanatları için önemli bir mecra. Kullanıcı deneyimi açısından yorumlama, puanlama ve kullanıcıların birbiriyle etkileşimi gibi yeniliklerle bir sosyal ağ yaratma iddiası da taşıyor. Bu iddiasında büyük ölçüde başarılı da oluyor, zira tiyatro dünyasıyla ilgili pek çok kişi için Tiyatrolar, sadece bir bilet satış platformu değil, aynı zamanda bir “tiyatro medyası” niteliği de taşıyor.
BİLET SATIŞ PLATFORMLARI NE GETİRDİ?
Web 1.0’da ilk adımları atılan, Web 2.0 ile büyük bir atak yapan bu sektörün olumlu yanlarıyla başlayalım. Biletleme şirketleri, tiyatro oyunlarına erişimi son derece kolay hâle getiriyor ve güvenli, pratik bir satın alma hizmeti sunuyor. İzleyici, dilediği oyunun biletini birkaç tıklama ile alabiliyor.
İkinci önemli avantaj, dijital pazarlama ve tanıtım gibi tiyatro topluluklarının zayıf kaldığı bir alanda oldukça pratik ve işlevsel çözümler sunması. Etkinlikleri pazarlama ve kısmen duyurma olanağı sağlayan bu platformlar, tiyatro medyasının da giderek zayıfladığı bir dönemde birer “bilgilendirme portalı” gibi çalışıyor. O sezon sahnelenen hemen tüm oyunlar hakkında bilgi veriyor, sanatçıların takibini kolaylaştırıyor ve alanı izlemek isteyenlere büyük avantajlar sağlıyorlar. Öyle ki, tiyatrocular dahi “Hangi tiyatro mecralarını takip ediyorsunuz?” sorusuna, dergi ve haber sitelerinden önce bu siteleri sayıyor.
Üçüncü olarak, geri bildirim almak ve izleyici yorumlarına erişmek açısından da avantajlı olan bu platformlar, tiyatro topluluklarının izleyicileriyle dolaylı da olsa bağ kurabilmelerini sağlıyor.
Son olarak, tiyatro topluluklarının çok da yetkin olamadığı veri analizi ve satış planlama gibi konularda somut kolaylıklar sunuluyor. Tek tuşla erişilebilen bu veriler ışığında, strateji geliştirme, satış verilerini analiz etme ve seyirci davranışlarını yorumlama fırsatı doğuyor.
FARE TUZAĞINDAKİ PEYNİR YA DA RİSKLER NELER?
Bir çırpıda sıralanan bu avantajlar pespembe bir tablo sunuyor. İzleyici memnun, tiyatroların işi görülüyor. “Bedava peynir sadece fare kapanında olur” sözünü hatırlayıp, biraz da risklere ve olumsuzluklara değinelim. Bilet satış platformlarının sektördeki egemenliği, tiyatro sahneleri açısından bazı önemli riskleri de beraberinde getiriyor. İlk risk, bu platformların tiyatro toplulukları ile izleyiciler arasındaki doğrudan ilişki kurma imkânını ortadan kaldırması. Tiyatronun doğasında olan “seyirci ile dolaysız ilişki” kısmı akamete uğruyor ve bu bağ “dolaylı” hâle geliyor.
Evet, bilet satılan seyircilerin temel bilgilerine erişilebiliyor ancak tiyatro toplulukları işlerine yarayacak pek çok veriyi kullanamıyor. Örneğin e-bülten gönderme şansı kalmıyor, olası iptal ya da aksilik durumunda sahnenin bilet alan kişiye telefon açması bile mümkün olmuyor. Bu bilet satış şirketinin işi olsa da, fiili olarak sorumluluk sahada olan sahneye kalıyor.
İkinci önemli risk, fiyat manipülasyonu ve tekelleşme sorunları. Biletleme şirketlerinin bilet fiyatları üzerinde yoğun bir etkisi bulunuyor. Arz-talep dengesini elinde tutan bu platformlar, “büyük” tiyatroları “küçük” ve bağımsız tiyatrolara göre avantajlı hâle getirerek rekabet şansını azaltan bir yapı oluşturuyor.
Üçüncü risk, verilerin güvenliği ve mülkiyeti meselesi. Biletleme şirketlerinin topladığı devasa veriler, kullanıcıların sanatsal tercihlerinden demografik bilgilerine kadar pek çok ayrıntıyı içeriyor. Bu büyük veriyi elinde tutanın, piyasayı domine etme ve manipüle etme gücüne erişmesi zor değil.
Bu büyük veri pazarlama ilkeleri ışığında yorumlandığında tiyatro sanatının piyasalaştırılması sürecinin daha da hızlanmasının yolu açılıyor. Örneğin yapay zekâ ile analiz edilen bu büyük verinin yeni oyun tercihleri üzerinde etkili olması, kendini gerçekleştiren kehanet olarak “İzleyici böyle istiyor” denilerek yeni bir ticari yönelim çıkarılması işten bile değil. “Satacak oyun” baskısıyla sanatsal olanın baskı altına alınması ve nefes alanlarının daraltılması riski bulunuyor.
Dördüncü başlık olarak, tiyatro topluluklarının kendi web sitelerini kurma ve kendi satış mekanizmalarını oluşturma olanakları neredeyse tükenmiş durumda. Çoğu topluluk web sitesi kurmaktan vazgeçmiş, mevcut sitelerini kapatmış, e-bültenlerini durdurmuş. Sosyal medyada Instagram’a sıkışan tiyatro toplulukları, web sitesinden de vazgeçtikçe, belirleyici olanın para olduğu piyasa koşullarına giderek daha bağımlı hâle geliyor. Çoğu sahnede gişe bile oyunlardan yarım saat önce açılıyor.
SONUÇ YERİNE: DÖNÜŞEN TİYATRO EKOSİSTEMİ
Araştırma boyunca tiyatro sahnelerinden “Biletleme platformları başlangıçta iyiydi, zamanla bozuldu, yozlaştı” minvalinde cümleleri sıkça duyduk. Başlangıçta kolaylık gösteren bu yapı, zamanla piyasa koşullarının belirleyici olduğu bir hâle bürünmüş. “Tanıtımlar ücretli oldu, para verirsen ilk sayfada çıkıyorsun”, “Reklam bedelleri çok yüksek, Zorlu’dan da bağımsız sahnelerden de aynı bedeli istiyorlar”, “Ünlü önceliği nedeniyle arkalarda kalıyoruz” gibi eleştiriler, her sorunun “algoritma” diye açıklanmasıyla devam ediyor.
Sonuç olarak, bilet satış platformlarının tiyatro toplulukları için sunduğu avantajlar ve zorluklar arasında çok hassas bir denge bulunuyor. Bu dengeyi “piyasanın görünmez eli” gibi de düşünebiliriz; bozup yeniden kuran ve son yıllarda bağımsız tiyatroların sıklıkla deneyimlediği gibi, ticari olanı önde tutan bir görünmez el.
Tiyatro sahnelerinden birinin, “Eskiden kendi biletini satan bir yer olarak veri toplayabiliyorduk ama şimdi bilgi çekemiyoruz. İzleyicimizin verisini almayı kaybettik” cümlesinde açıkça ifade edilen sorun da cabası. Tiyatro toplulukları kendi izleyici ağlarını kurma olanaklarından yoksun kaldıkça, izleyici ile doğrudan iletişim kanalları da azalıyor. Çoğu tiyatro sahnesinde sürekli açık bir gişe yok; oyundan hemen önce açılan sahnelerde bir masa kuruluyor ve gişe vazifesini üstleniyor.
Gişeden bilet satış oranı ve gişeyle kurulan yüz yüze ilişki giderek azalıyor. Web sitelerinin başarılı örneklerinin bir elin parmaklarını geçmemesi ve duyuru faaliyetinin sadece Instagram’a sıkışmış olması tabloyu daha da karamsarlaştırıyor.
İşin iletişim kısmı dışında, tiyatro sanatında etkisini her geçen gün daha fazla hissettiren “yapımcılık sistemi” de, bilet satış platformlarının açık desteğiyle, hatta bizzat değişimin bir parçası olmalarıyla bu karamsarlığı daha da derinleştiriyor. Gözlerimizin önünde, dipten ve derinden değil, açık ve seçik biçimde bir dönüşüm süreci yaşanıyor. Bu döngüden çıkış ise ancak tiyatroların bu platformlarla ilişkilerini yeniden müzakere etmelerine ve belki de uzun vadeli bir program çerçevesinde kendi kolektif çözümlerini yaratmalarına bağlı görünüyor.
Yoksa dönülmez akşamın ufkuna ve güçlünün zayıfı ezdiği yepyeni bir tiyatro ekosistemi tanımlamaya vardık, varacağız. Çok az kaldı. Yarın çok geç olabilir.
(SoFİ‘nin hazırladığı “Tiyatro Sahnelerinin İletişim Alışkanlıkları” raporundan alınmıştır.
Raporun tamamı için: www.sofi.org.tr/sahnelerin-iletisim-aliskanliklari)
