1900’lü yılların hemen başında bir Macaristan sokağındaki çocukların nasıl olup da; “dünyanın bütün çocukları Pal Sokağı’ndandır” dedirttiğinin izini sürelim birlikte. Önce; “vatan sevgisi, militarizm, şiddet” falan gibi övgüleri, eleştirileri koyalım kenara. İki çocuk grubunun “ülkeler arası savaş”ı çağrıştıran hikayesine “düz”, “dümdüz” bakmadan okuyalım Pal Sokağı çocuklarını… O kitap yazıldıktan sadece 8 yıl sonra başlayan büyük savaşı gözardı etmiyoruz elbette. Betonlaşmaya başlayan bir dünyanın çocuklara ne kadar dar geldiğini de yok saymıyoruz. Ama hikaye başka.
İzin verin de; bir “kahraman”lık hikayesi de okumayalım bu kez. “İyi” olan Pal Sokağı çocukları; “kötü” olan Kızıl Gömlekliler karşıtlığını da unutalım. “General” olan çocuk Boka’nın ne kadar kudretli; Feri Ats’ın nasıl bir lider, gölgede kalmış Gereb ya da Pazstor kardeşlerin nasıl hırslı olduğunu da… Her karaktere olumlu olumsuz çok şey giydirilir elbet. Nemesçek hariç. Tek “rütbesiz”dir o; “er”dir; diğer herkesin “subay” olduğu bir orduda. Herkesin emir verdiği çelimsiz sarı bir çocuk. Ayak izi en küçük insan.
Duygulara, erdemlere de boşverelim; “liderlik”, “cesaret”, “korkusuzluk”, “gurur”, “ihanet”, “disiplin”… Hikayede ordu formunda kendini gösteren “kolektif ruh” ile “disiplin”i bilhassa övmeyelim. İnsana dair; hırsları, hesapları, planları içeren tüm kavramları açılmış Pal Sokağı çocuklarının açtığı siperlere gömüp; Nemeçsek’e bakalım biz. Savaş oyunundan, tüm kurallarından öte “hayatını adamış” Nemeçsek’e… Her şey bittiğinde sınavlarını, geleceğini düşünmeyecek olan; son arzusu “arsa”da ölmek olan Nemeçsek’e…
Bir çocuk oyununu haddinden fazla ciddiye alan bir “saf” mıydı? Bedeni gibi “ruh”u da büyümemiş bir “bebek” miydi? Sahi; kimdi Nemeçsek?
Arkadaşları kaçtığında “O zaman iki kişi kalırlardı. Üç, ikiden fazladır” deyip kaçmaması “cesaret” miydi? Düşmanın adasında hepsine birden kafa tutması “bir kahramanlık hikayesi” miydi? Akılsız bir cahil cesareti miydi ondaki?
Ateşler içinde ölüm yatağındayken bile “arsa”yı özleten neydi ona? Gerçeklik algısını yitirdiği anın bile gerçeğiydi arsa onun için. Kimi başkanlık, kimi generallik, kimi teğmen, yüzbaşı rütbelerinin derdindeyken; “kolektif”in manası içinde anlamlı bulur kendini Nemeçsek… Benliğini yitirmek değildir onun için bu. Aksine; “en zayıf, en güçsüz üyesi” sayıldığı Pal Sokağı Çocukları’na “korkak” denildiği an; gizlice dinlediği düşman toplantısına en gür sesiyle haykırır: “Benim gibi basit bir erin bile bunu yapması, ‘Pal Sokağı Çocukları’nın gözünü budaktan sakınmadığını gösterir” sözüyle. Düşmanın en güçlüsünü durdurandır; üstelik zatürreden ölmek üzereyken…
Uzatmayalım; hikayeyi okuyan herkes bilir; “asıl kahraman” Nemeçsek’tir. Ama bunu yazmak; bunu söylemek Nemeçsek’e ihanet olmaz mı? Sağlığında hor görülenin adını; ölünce deftere büyük harfle yazsan ne çıkar? Yüzbaşı değil, Mareşal ilan etsen ne olur?
Savaşı boşverin, arsayı da… Arsa olmasın da “Gezi Parkı” olsun uğruna dövüşülen yer; düşmandan kurtarılan yer… Ya da Kobane olsun; er geç kurtulacak olan Kobane… Yaşadık biliyoruz. Ne çok insan, ne çok yüz…
Hangisi Nemeçsek? Kim hayatına kaldığı yerden devam ediyorsa; o olamaz değil mi? Savaşta “er” bile olamamış “sıradan” çocuklardan biri olmalı mutlaka. Ve bugün yüzlerini yıllar da geçse unutamayacağımız çocuklardan…
Pal Sokağı Çocukları’nın arsasına apartman dikildi; Nemeçsek göremedi. İyi ki göremedi. Bizim park yerli yerinde. Şimdilik. Sahi kim kazandı “arsa”yı, “park”ı, “kent”i?
Nemeçsek gibi ruhu hep çocuk kalanlardan bize ne miras kaldı?
“Dünyanın bütün çocukları Pal Sokağı’ndandır” şüphe yok; ama er geç büyürler işte. Sadece bedenleri değil, ruhları da büyür.
Bize kalan tek gerçek hiç büyümeyen Nemeçsek.
Sanatta “özdeşlik kurma” pek sevilir ya hani; 100 yıldır Pal Sokağı Çocukları’nı okuyanlar; Nemeçsek’i çok sevdiler, ona çok üzüldüler. Ama, gerçekten kimle özdeşlik kurdular acaba? İngiltere’de, İtalya’da ve pek çok ülkede “tüm çocukların okuması zorunlu” olan bu kitaptan; büyüyen ruhlara hangi iz kaldı?
Budapeşte’nin o sokağında şimdi “temsili bir arsa” yapılmış; sokağa heykelleri dikilmişse de; yolunuz düşerse uğramayın sakın. Pal Sokağı sizin büyüdüğünüz sokaklardır çünkü; kafanızda canlandırdığınız sokaktır.
Bu yazıyı okuyorsanız; demek ki Nemeçsek değilsiniz.
Siz de büyüdünüz; ve o sokak artık yok.
Ama, ne çok Nemeçsek’imiz var…