Geçiş: Dayanışmaya övgü, İstanbul’a aşk ve sınırları geçmek
Onur Ayı’nda vizyona giren Geçiş/Crossing, kayıp yeğeninin peşinde Batum’dan İstanbul’a bir yolculuğa çıkan emekli tarih öğretmeni Lia’nın hikayesi… İstanbul hayranı yönetmen Levan Akin’in “dayanışmaya övgü” niteliğindeki filmi, tanışmak, dayanışmak ve sınırları geçmek üzerine çok önemli mesajlar veriyor.
https://www.youtube.com/watch?v=zOFnTgkkvPs
Batum’dan başlayan yolculuk İstanbul’un kalbine uzanıyor. Genç yol arkadaşı ile birlikte kayıp yeğeni Tekla’nın peşine düşen emekli bir öğretmenin yolu trans hakları için mücadele eden bir avukatla kesişiyor. Görmüş geçirmiş emekli bir öğretmenin yüzleşme yolculuğu ile Gürcistan’daki hayatın boğduğu bir gencin birbiriyle tanışarak ve dayanışarak başladığı yolculuk, daha pek çok tanışmaya ve dayanışmaya gebe.
Bambaşka bir dünyayı, hiç tanımadıkları bağları keşfeden iki insan, sadece coğrafi bir yolculuk yapmıyorlar. Emekli öğretmene çocukken geldiğinde tarihi sevdiren ve tarih öğretmeni olmasını sağlayan İstanbul, bu kez insana dair çok farklı kapılar açıyor. Yönetmen Levan Akin’ın bir yaşından beri defalarca geldiği ve çok iyi hisler beslediği İstanbul, filme fon olmasının ötesinde çok kritik br yerde duruyor. İstanbul’u sadece turistik güzellikleriyle değil, arka sokaklarının insan hikayeleriyle de görüyoruz.
Orijinal adıyla ve yaklaşımıyla kısmen Fatih Akin’ın “İstanbul Hatırası”nı anımsatan Geçiş (Crossing), “masalsı bir İstanbul” ya da “maceralar kenti” izlenimi bırakmıyor, aksine fazlasıyla gerçek sokaklarda dolaştırıyor, gerçek karakterleriyle insana dair önemli şeyler söylüyor. İsveçli Gürcü Yönetmen Levan Akin “İnsanların kaybolmak için geldiği bir yer” dediği İstanbul’un diğer kentlerden farkını ve hissini bilen bir ana karakter var.
Geçmişte yapması gerekenleri yapmadığı için biraz da bir “görev” olarak yeğeni Leka’yı arayan emekli tarih öğretmeni Lia, LGBTİ+ bireylerin ailelerine dair önemli bir yaklaşım sunuyor. Yönetmen Akin, Artı Gerçek’teki röportajında açıkça söylüyor bunu: “Şöyle düşündüm: Normalde böyle bir filmi izlemeyecek insanlara nasıl ulaşabilirim? Kuirlerin belki de meseleyi tam olarak anlayamayan anneleri, babaları, büyükbabaları, erkek kardeşleri…İşte onların bu filmleri izlemesi gerekiyordu. Temel düşüncem buydu. Bu yüzden bu tür bir kuşaklar arası perspektifi var filmin.”
“Geçiş”, kuşaklar arası perspektifi büyük laflar etmeden, söylev vermeden emekli tarih öğretmeninin yaşadığı pişmanlıkların üzerine kısa sürede deneyimlediği “dayanışma” halini göstererek hayata geçiriyor. Akıp giden su gibi bir yolculuk ve tanışma hikayesi bekliyor seyirciyi. İstanbul’un arka sokaklarında dolaşırken de, kamera trans hayatlara döndüğünde de bu değişmiyor. Sorunları en temel, en çıplak halleriyle; günlük hayatın akışı içinde görünür kılıyor. Fazladan bir aksiyona yer vermeden akan filmde, tanışma ve dayanışma hali ön planda. Bu tercihi “hikayenin basitliği” ya da “oturmamışlığı” gibi okuyanlar olabilir ya da yaşlı kadının neden ve nasıl yüzleşme yoluna gittiğini göstermediği için eleştirenler belki, ama film çok daha farklı bir noktadan anlatıyor derdini. Anahtar sözcük sadelik aslında.
Karakterlerin birbirleriyle temasındaki en büyük sorun olan dil bariyeri de bu sadeliği güçlendiriyor. Büyük sözler ve tiratlar yerine bazen tek bir bakış, tek bir kadraj etkili bir anlatım sunabiliyor. Günlük hayatın akışı içindeki tanışmalar, çok farklı toplum kesimleriyle çıkarsız kurulan ilişkiler, “ilginç olaylar örgüsü” yerine “günlük hayatımızın herhangi bir anında yaşadığımız, yaşayabileceğimiz ilişkilenme biçimleri” getiriyor gözümüzün önüne. Pembe Hayat Derneği’nin filmdeki görünürlüğü de böyle bir noktada aslında. Biraz da dil bariyeri yaşamadıkları için bir anda kaynaştıkları Gürcü iş insanı ilk anda “sinemasal bir mucizeyle tüm sorunlar mutlulukla çözecekmiş hissi” verse de, bir göz açıp kapama süresinde gerçekle yüzleşiyor seyirci. Yine fazladan bir aksiyon yok; sıradan bir Beyoğlu akşamı gibi…
Emekli öğretmen Lia’nın yeğeni için yapabileceklerini vaktiyle yapmamış olmasının pişmanlığı baki. Onur Ayı’nda vizyona giren “Geçiş”i, sinemasal niteliklerinin ötesinde herkes için anlamlı kılan biraz da bu duygu. Herkesin arandığını, özlendiğini, sevildiğini bilmeye hakkı var!
“Geçiş/Crossing”
Yönetmen: Levan Akin
105 dakika
Senarist: Levan Akin
Görüntü Yönetmeni: Lisabi Fridell
Kurgucu: Emma Lagrelius, Levan Akin
Oyuncular: Mzia Arabuli, Lucas Kankava, Deniz Dumanlı