Göç İnsanları: Balkan Türkleri, Muhacirler, Rumeli Türkleri…

Genel olarak göç eden insana verilen “muhacir” adı, Türkiye’de Balkan Türklerinin halk arasındaki ortak adı gibi kullanılır… Balkan Savaşları ile başlayan; Yunan Mübadelesi ile süren bir göç hikayesi onlarınki… Ve hiç bitmeyen… Her dönem yeniden yeniden gündeme gelen, getirilen bir göç. Edirne’deki Meriç Nehri’nin Batı tarafında yaşayan Türklere verilen “Balkan Türkleri” adının; Meriç’in bu tarafındaki hali Muhacir’ler.
Osmanlı dönemi boyunca sistemli bir politika ile artırılan Balkanlardaki Türk varlığı, iki temel kaynağa dayanıyordu. Biri, Osmanlı’dan önce oralara yerleşmiş olan Türk boyları Kıpçaklar ve Kumanlar… Diğeri ise Osmanlı’nın Türkleştirme amacıyla götürdüğü yörük Türkmenler… Ve bu iki damar, yüzyıllar içinde kaynaşmış; kültürüyle, yaşayışıyla yeni bir halk doğurmuş… Osmanlı, Balkanlar’daki, Avrupa’daki varlığına “Rumeli” derdi. Roma İmparatorluğu’ndan miras bir isimdi bu. Asıl Anadolu’ya denirdi önceleri, “Diyar-ı Rum” diye… Sonra sonra Balkanlar’a kaldı bu isim. Avrupa-i Osmanlı, yani Osmanlı Avrupası olarak da kullanıldı. Osmanlı’nın son dönemindeki reformlara ve çoğu parçası elden gidene kadar resmi adı Rumeli idi bu toprakların… Bazen İstanbul’un Avrupa yakası ya da Trakya için kullanılması dışında, türkülere adını veren geçmiş bir hatıra sadece…
Osmanlı çöküşe yaklaşınca, bir başka deyişle adım adım Balkanlar’dan kovulunca Balkan Türklerinin payına büyük acılar ve göç düştü. Tarihin çarkı tersine işlemeye başlamıştı. Büyük bir imparatorluğun oralardaki bakiyesi, ezilen halka dönüştü… Onlara; Türk – Yunan mübadelesi ile yüzbinler haline yollara düşmek zorunda kalan Yunanistan Türkleri de eklendi… Göçleri 150 yıldır hiç bitmedi.
Balkan Savaşları süresince ve sonrasında hemen hemen tüm Balkan ülkelerinden akın akın geldi Balkan Türkleri… Epeyce kalan da oldu oralarda. Yüz yıl boyunca çeşitli asimilasyon uygulamalarına, baskılara maruz kaldılar. Bu baskılar yeni göçleri de beraberinde getirdi. Daha doğrusu göç hiç bitmedi. En son 1989’da Bulgaristan’dan Tükiye’ye kitlesel göçün nedeni de bu yoğun baskılardı…
Son yıllardaki sayımlara göre Bulgaristan’da 600 bin, Yunanistan’da 150 bin, Makedonya’da 80 bin, Romanya’da 30 bin kişi anadilini Türkçe olarak ifade etmiş… Diğer Balkan ülkelerinde de az da olsa Türk nüfuslarına rastlamak mümkün… Önceki dönemlerde bugünkü Yunanistan’ın tüm bölgelerinde, Girit’te ve Yunan adalarında var olan Türk nüfusu, bugün sadece Batı Trakya’da… 1923 Mübadelesi dönemi nüfusun yüzde 70’ini oluşturan Batı Trakya Türkleri bugün kendi bölgelerinde bile azınlık durumunda.
Muhacirler, bugün Türkiye’de ağırlıklı olarak batı kentlerinde, çoğunlukla da Marmara Bölgesi’nde yaşıyor. Ege’de, Karadeniz’de ve Türkiye’nin pek çok bölgesinde de Balkan muhacirlerinin hatırı sayılır bir nüfusu var.
Bulgaristan topraklarından göçün hikayesi epey karmaşık. Eski göçler bir yana, Cumhuriyet döneminde dahi yüzbinlerce Bulgaristan Türkü göç etmek zorunda kaldı. Dört ayrı dönemde toplam 800 bin kişi göç etti. En son 1989’daki göç dalgasında ise 230 bin kişi geldi. Aynı şekilde eski Yugoslavya ülkelerinden 80 bin, Romanya’dan 80 bin Balkan Türkü de farklı dönemlerde Türkiye’ye yerleşti. Yunanistan mübadilleri ise karşılıklı anlaşma ile gelip, Türkiye’nin dört bir yanına yerleştirildiler. Daha çok da Marmara ve Ege bölgesine…
Mübadale ile gelen Yunanistan Türkleri, bütün varlıklarını Yunanistan’a bırakıp gelseler de Türkiye’ye önemli yenilikler taşıdılar. Köy düzeninden, ev inşaatına, bahçe düzenine ve tarımsal faaliyetlere Avrupa’daki yaşayışlarını Anadolu’ya taşıdılar. Yenilikler ve çağdaşlık yanında, çalışkanlıkları ile de bilindiler hep.
Bulgaristan’daki Türklere gelince Deliorman denilen Kuzey Bulgaristan’da ve Güney’de Kırcaali ve Rodop’ta yoğun olarak yaşarlardı. Halen de öyle. Deliorman’ın ilginç bir hikayesi vardır; çünkü buradaki Türk nüfus Celali Ayaklanmalarından sonra yapılan büyük Türkmen sürgününe dayanır. Sürgün Türkmenlerin yanında Sarı Saltuk’lar ve Kıpçak-Peçenek Türkleri buluşmuş, üçünün dillerinden Deliorman ağzı oluşmuştur. Bir nevi Orta Anadolu Türkmen ağzı ile Kıpçak Türklerinin şivesinden oluşmuş bir Türkçe… Kırcaali bölgesinde ise Orta ve Güney Anadolu şivesi kullanır.
Bugün Bulgaristan Türklerinin çoğunluğu Sünnidir. Ancak bu zaman içinde sağlanan bir ağırlıktır. Deliorman’da Sarı Saltuk’ların 12. yüzyılda taşıdığı, Celali isyanları sonrası Alevi sürgünüyle devam eden köklü bir Alevi-Bektaşi kültürü de yaşanır. Ayrıca, Bedreddini etkiler de görülür. 2. Mahmud dönemi Nakşibendi şeyhleri eliyle Sünnileştirme politikaları uygulansa da, bu kültürün izleri hem Deliorman’da, hem de Türkiye’de Deliormanlıların topluca yerleştiği bölgelerde bugün de görülür.
Farklı dönem göçleriyle oluşmuş Bulgaristan Türkleri kültürü, sözlü anlatımı, halk müziği, dansları ile özgün nitelikler içerir. Halk türkülerinde Balkan Türklerinin kültürünün izlerini sürmek, tarihi olayların gelişimini izlemek mümkündür. Savaşlardan, eşkiyalıklara; günlük hayattan evliliklere pek çok konu türkülerle kuşaktan kuşağa aktarılır. Anadolu’nun pek çok yerinde bugün de yaygın olarak türkülerin bir bölümünün kaynağıdır Balkan Türkleri… Göçmenlik, yani Muhacirlik de Balkan Türk folklorunun en belirgin imgelerinden biri olarak göze çarpar.
Balkan müziğinin hemen hemen tüm halkları kapsayan özgün örnekleri Balkan Türklerinin kültüründe de yerini alır. Balkan türküleri, etkileri çağlara ve kıtalar yayılan bir zenginlikte yayılır. Balkan coğrafyasının dünyanın farklı bölgelerinden gelen halkları yerel halklarla kaynaştıran zengin yapısı, müzikte de olağanüstü bir zenginlik doğurur. Balkan müziği, farklı halkların ortak mirası olarak yükselirken, her halk kendi özgünlüğü ile kültürünü yaşar… Bugün Anadolu’nun dört bir yanında da dinlenen Rumeli türküleri böylesi bir zenginlikten süzülüp gelir. Balkan türkülerinin bir özelliği de, “halk müziği” içinde sayılsalar da “türk sanat müziği”ne daha yakın olmalarıdır. Ezgisiyle, tınısıyla, makam özellikleriyle klasik türk müziği özelliğini daha çok taşırlar. Hareketli oluşu yanıltır bilmeyeni ilk anda; ama içlidir, hüzünlüdür, ağlatır.
Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya başta olmak üzere farklı ülkelerden gelen Balkan Türklerinin mutfağı hem benzerlikler, hem de küçük farklılıklar gösterir. Derin bir Osmanlı Türk mutfağı ortaklığı, diğer Balkan halkları ile içiçe geçerek peynir, şarap, zeytin gibi özel nitelikler de kazanmıştır. Rumeli köftesi, börekler, sebze yemekleri ve bölgeye özel tatlı çeşitleri bugün de Anadolu’nun pek çok yerinde görülür.
Balkan Türkleri, bugün Balkanlardan gelmiş diğer müslüman halklar, Arnavutlar, Boşnaklar, Makedonlar gibi Anadolu ile Avrupa arasında bir köprü. Osmanlı’nın kendini Avrupalı saydığı, kültürel olarak Avrupalı sayıldığı yıllardan kalmış bir emanet gibi. Şimdilerde kültürü, müziği, yaşayışı ile bütün Anadolu’ya yayılmış Avrupalı bir halk muhacirler…
Balkanlar bir yanıyla Kafkaslar’a benzer… Dönem dönem yoğun etnik çatışmalar görülmüş, büyük acılar yaşanmış olsa da, sosyalizmin de etkisiyle pek çok halkın bir arada yaşadığı bir bölge. Osmanlı’nın Avrupa tarafı olduğundan, modern fikirlere daha açık yapısını her dönem korumuş.
Türkiye Cumhuriyeti; Anadolu’da kurulmuş olsa da ilk tohumları Balkanlar’da, Balkan Türkleri arasında atılmış. Rumeli Türkleri de, genç Cumhuriyet’in Türkleştirme politikalarının aracı yapılmışlar her dönem. Can havliyle ve yüzbinler halinde Anadolu’ya geçerken, hep aynı planın aracı yapılmışlar.
Ve ne Osmanlı, ne Cumhuriyet onlara “ne istedikleri”ni sormamış. Türk halkının uzak diyarlara sürülmüş, yeni şeyler öğrendikten sonra geri getirilmiş bir parçası gibiler…
Hem kendi topraklarındalar, hem sürgünde… Hem kent yurtlarındalar, hem yurt özlemi çekiyorlar…