Moda Sahnesi ‘Suskunluk Suikastı’nı anlattı ve sordu: “Biz Niye Tiyatro Yapıyoruz Ki?”
Moda Sahnesi’nin elektriğinin kesilmesinden 1 yıl, kurulmasından 10 yıl sonra Moda Sahnesi Sanat Yönetmeni Kemal Aydoğan ve Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nden Tunç Tatoğlu, Moda Sahnesi’nin fuayesindeki masanın etrafında bir araya geldi ve söyleşi Sol Haber’de yayınlandı. Moda Sahnesi’nin kuruluşundan tiyatroda örgütlenme deneyimlerine, Kadıköy’ün değişen yüzünden “Ödemiyoruz” direnişine pek çok konu konuşuldu ve Moda Sahnesi’nden Kemal Aydoğan üzerlerindeki büyük bir açıklıkla “suskunluk suikastı”nı anlattı. “Moda Sahnesi’ne bir tür sansür uygulandı, uygulanıyor” diyen Kemal Aydoğan, İKSV’nin Tiyatro Festivali’nin tavrından Kadıköy Belediyesi’nin tutumuna, tiyatro sahne ve kurumlarından uygulanan ve devam eden sansüre dair sert eleştirilerde bulundu.
İşte bu ibretlik söyleşide Kemal Aydoğan’ın sözlerinden bazı satır başları…
“KİMSEYE BOYUN EĞECEK HALİMİZ YOK”
“Tiyatro bence özerkliği için örgütlenmeli, sözünü kimsenin elinden almaması için örgütlenmeli. Ve ben sözümü kendi istediğim biçimde, kendi istediğim volümde söyleyeceğim diyebilmek için örgütlenmeli. Oysa son zamanlarda bu tarz örgütlenmeler “ekonomik olarak çok zor durumdayız”, “bize yardım edin ey devletlim’e” dönüştü. Bu anlamda bir hamiye, patronaja ihtiyacımız yok, biz işimizi zaten kendimiz yapıyoruz. Sadece kamusal bütçe kullanımı konusunda bir destekleme modeli geliştirebilir ve zaten devlet ya da yerel yönetimler onları eleştireceğimizi, onlarla aynı şeyi düşünmeyeceğimizi bilerek bu desteği verirler. Tiyatro anca bunu savunabilir. Tiyatrocular da bunu savunabilir: “Seninle aynı fikri savunmuyorum, savunmayacağım ama kamusal bütçeden payımızı alacağız”. Şimdi bu gerçekleşmeyip de birtakım müzakerelere, masalara oturup bakanları alkışlamalar, bakanlıklara teşekkür etmeler gibi birtakım tuhaf davranışlarda tabii ki biz olmayacağız. O gurur kırıcı, onur zedeleyici bir davranış. Hiçbir insanın hiçbir insana bunu yapmaması gerekir. Kimseye boyun eğecek halimiz yok yani.”
“OY BİRLİĞİYLE ‘ÖDEMİYORUZ DİYELİM’ DİYE KARAR VERDİK”
“Şu an 8 kişi Moda Sahnesi’ni oluşturuyor. 2020’nin sonuna doğru Kemal Kılıçdaroğlu da faturasını ödemeyeceğini söyledi. Bu şimdi bence bir meşruiyet alanı. Madem ana muhalefet partisi -komünist falan da değil-, bildiğimiz CHP’nin başkanı bunu demişse demek ki ortada tahammülü artık aşan bir durumla karşı karşıyayız, tepki verilmesi gerekiyor artık. 7 bin liradan 20 bin liraya çıkmak bizim bütçemizde olan bir para değildi. Eğer 13 bin lira fazlamız olsaydı bunu zaten çalışanlarımıza verirdik. Bunu neden devlete veriyoruz ya da sermayeye veriyoruz diye düşündük ve buna tavır takınmamız gerektiğini ve bunu da yüksek sesle söylememiz gerektiği üzerine biz Moda Sahnesi grubu içinde, Moda Sahnesi’ni oluşturan 8 kişi olarak konuştuk. “Ödemiyoruz diyelim mi” dedik. Oy birliğiyle “ödemiyoruz diyelim” diye karar verdik.”
“MERHABALARINI KESTİLER, UZAK DURDULAR”
“Tiyatrocular arasında (karşılığı) olmadı. Tiyatrocular durumu kollama ile geçirdiler çünkü taraflardan biri kültür bakanlığı, bir tanesi çok büyük bir sermaye grubu. Onların karşısına çıkmayı büyük çoğunluk istemedi. Bunun bir vatandaşlık hakkı olduğunu da kimse söyleyemedi tiyatrocular arasında. Biz anarşistlik filan yapmadık, gerekirse yaparız ama daha o aşamada değiliz. (…) Hem o dönem hem sonrasında Moda Sahnesi’ne bir tür sansür uygulandı, uygulanıyor, bunu da söylemek lazım. Mesela geçmişte bizi oynayalım diye davet eden birtakım sahneler, kurumlar daha sonra bizimle hiç iletişime geçmediler. Merhabalarını kestiler. Bizim onları, onların bizi tanıdığını gösteren herhangi bir belirtiden uzak durdular çünkü karşılarında Kültür Bakanlığı’nı bulmak istemediler.”
“BAKANLIK BİZİ ONLARLA GÖRÜRSE DESTEK VERMEZ” KORKUSU!”
“Her sene kullanırlar (Tiyatro Festivali) bu yıl hiç “merhaba” bile demediler. İKSV tiyatro yöneticileri telefonlarımıza çıkmadı. Bir oyunumuzun festivalde oynamasını istedik, telefonumuzu açmadılar. Bunlar aslında otosansür değil sansür. Bir otorite var ve onun eli sopalı “mamanızı keserim” şiddeti, bunları galiba “aman dur şimdi onların kültür bakanlığıyla arası bozuk, şimdi bakanlık bizi onlarla görürse bize destek vermez” korkusu etkisi altına aldı. Belki tüm tiyatroları aynı şekilde etkilemiyor ama kendine dokunan tarafı olmasa bile bir desteğin gelmemesi ilginç.”
“MESELE PARAYI BULMAK DEĞİLDİ”
“Biz bu parayı ödeyemeyiz demedik zaten. Biz, ilkesel olarak buna karşıyız. Birinin keyfî olarak elektriği birdenbire üç katına çıkarmasına karşıyız. Yoksa bu parayı bulmak değildi problem. Dostlarımız var, ahbaplarımız var, bir seyirci kampanyası yapsak gelirlerdi zaten. Çok insan teklif etti biz ödeyelim faturanızı diye. Biz dedik ki orada değiliz. Biz bunun görülmesini istiyoruz. Burada bir adaletsizlik var, bir hak gaspı var. Aslında tiyatroların tam da bunu, toplumda duyulması zor olan sesler olmayı işaret etmesi gerekirdi. Biz niye tiyatro yapıyoruz ki? Ben eğlence için yapmıyorum, tam da bu seslerin büyüdüğü yer, görüldüğü yer olsun diye yapıyorum.”
NHKM’den Tunç Tatoğlu’nun Sol Haber’deki söyleşisinin tamamını okumak için tıklayın.