“Pomak” sözünün kökü Slav dillerinde bilmek, anlamaktan geliyor
Balkan Türkleri kalıbına öyle alıştırılmış ki bu topraklar, Trakya’nın ötesinden kim gelse, “Balkan Türkü” sayılıyor. Arnavut’u da, Boşnak’ı da, Makedon’u da… Elbette Osmanlı’nın nüfus politikalarıyla yerleştirilenler de var aralarında… Ama, müslümanlaşmış Slav halkları da var. Pomaklar da onlardan biri… Dilleri Güney Slavcı dil grubunun bir şivesi. Harf yapısı Bulgar harfleriyle hemen hemen aynı. Bulgaristan Pomakları Kiril alfabesi, Yunanistan Pomakları ise Yunan alfabesi kullanıyor.
Pomak adının Slav dillerindeki “anlamak ve bilmek” anlamındaki Pomnja fiilinden türediği söylenir. Anlatan, bildiren, yardım eden anlamında “Pomnjak” sözcüğü, Osmanlı ordusuna yardım eden Pomakları anlatmak için “Pomagaçi” olarak kullanılmış. Zamanla da Pomak halini almış. Bu ağırlıkla Bulgarların dillendirdiği görüş, Yunanlılar ise Pomak sözcüğünün çok içen anlamındaki “Poma” sözcüğünden geldiğini söylüyor. Köklerini Büyük İskender’e dayandırıp, Pomakların bir Helen kavmi olduklarını iddia ediyorlar.
Türkler de farklı değil aslında. Balkanlar’daki pek çok halk gibi, Pomakların da eski tarihlerde göç etmiş Türki bir halk olduğu iddiası yaygın. Önce Bulgarlaşıp, Osmanlı gelince müslümanlaştıkları iddiası ile pekiştiriliyor bu görüş. Bir de, yaşayan halklara bağlamadan daha eski kavimlere uzanan bir görüş var. Buna göre, Pomakların ataları bölgenin kadim halklarından Trak’lar… Yani, Pomaklar Spartaküs’ün yaşayan torunları… Hem Pomaklar, hem de pek çok Slav halkı için bu iddiaların tümü varsayımın ötesine geçemiyor. Pomak adının kullanılmasının tarihi bile 200 yılı bulmamışken; kesin bir şey söylemek oldukça güç. Kesin olan ve evrensel olarak kabul edilen görüş; Pomakların Bogomil mezhebinden iken müslümanlaşan Slav asıllı bir halk olduğu… Ötesi tarihçilerin işi; araştırmacıların işi…
Pomaklar Türkiye dışında Bulgaristan, Yunanistan, Batı Trakya ve Makedonya’da yaşıyorlar. Türkiye’de 300 bine yakın Pomak yaşıyor; Balkan ülkelerinde yaşayanların toplamı da bir o kadar… Türkiye göçleri ağırlıkla 93 Harbi olarak bilinen 1878 Osmanlı-Rus savaşını izleyen yıllarda olmuş. Yunanistan Pomakları ise Mübadele dönemi Türkiye’ye gönderilmişler. Türkiye’de Trakya, Çanakkale, Eskişehir, Bilecik, Samsun gibi kentlerde yaşıyorlar.
Aslında Pomaklar, tarihte çok kısa süreli de olsa kendilerine ait bir devlete sahibi olmuşlar. 1878’de biten 93 Harbi’nden sonra, Rus ve Bulgarlara teslim olmayan Pomaklar, Özerk Timraş Cumhuriyeti adıyla bir devlet kurarak direnmiş. 20 köyün katıldığı isyanın ardından kazanılan bu cumhuriyet, sadece 8 yıl sürmüş. Sonunda Bulgarlar, bölgeyi ele geçirmişler ve özerk yapıyı tümüyle dağıtmışlar. Osmanlı da çoktan çekildiği için Müslüman Pomaklara baskılar o tarihten sonra yoğunlaşmış. Göçlerin çoğu da bu döneme denk geliyor.
Balkanlar’ın yerlisi bir halk olmalarına karşın, yeryüzündeki Pomakların çoğunluğu artık artık anayurtlarında değil Anadolu topraklarında yaşıyor. Osmanlı’nın bir parçası olarak gören Pomaklar, dilleri ve kültürleriyle özgür olabileceklerini düşünerek geldikleri Türkiye’de kapsamlı bir asimilasyon sürecine maruz kalmışlar. Ortak din olgusu da, bu süreci hızlandıran bir etken olmuş. Pomak halkı da Balkan halklarının çoğu gibi, bugün kendini Türk üst kimliği altında ifade eder durumda. Pomakça’nın da özellikle kentleşmeye paralel olarak azaldığını, yeni nesillere aktarılamadığını da belirtmek gerekir.
Pomaklar da, tıpkı Boşnaklar gibi, Müslümanlığı sonradan kabul etmiş bir halk. Bir başka ortak özellikleri ise Bogomil mezhebinden gelmeleri… 10. yüzyıldan itibaren tarih sahnesine çıkan bu Hıristiyan mezhebini, Rodop dağlarında yaşayan bir Pomak papaz kurmuş. Dünyanın İsa’nın kardeşi ve Tanrı’nın diğer oğlu olan Satanael, yani Şeytan tarafından yaratıldığını, bu yüzden kötü olduğunu söyleyen bu mezhep, Haç işaretine İsa’nın işkenceyle ölümünü simgelediği için tepkiliydi. Yoksulluk, alçakgönüllük gibi vurguların belirgin olduğu Bogomil mezhebinde, köylülerin toprak sahiplerine öfkesinin izleri açıkça görülüyordu. Zengin ve soylu düşmanıydılar. Bir köylü hareketi olarak başlayan Bogomil mezhebi, zamanla düalist bir manastır tarikatına dönüştü. Mevcut Hıristiyan iktidarlar ile sorunlu olduklarından Osmanlı geldiğinde hızla uyum sağlayan Pomaklar, Müslüman Avrupa halklarına dönüştü. Pomaklar, Bektaşi dervişleri aracılığıyla Müslüman olduklarından başlarda Alevi-Bektaşi inancındaydı; ancak Osmanlı’nın sünnileştirme politikalarıyla bugün ağırlıkla Sünni mezhebindenler.
Pomakların Balkan müzik dünyası içinde özel bir yeri var. Türkü anlamında kullanılan pesna, pisniya sözcükleri Pomak müziğinin anahtarı. Bütünüyle sözel olan pesnalar, kuşaktan kuşağa anlatılan sevda ve kahramanlık hikayeleri ile bir sözlü kültür taşıyıcısı. Bugün Türkiye’de yaşayan Pomaklar da, hem anadillerinde, hem deTürkçe pesnalarla kültürlerini yaşatıyorlar. Pesnalar, kimi zaman neşeli, kimi zaman hüzünlü hikayeler içiren Pomak türküleri…
Pomak kültüründe bugüne uzanan bir gelenek de, “bocuk geçeleri”, “bocuk anası”, “bocuk karısı”, “bocuk dede” gibi adlarla anılan sedenkalar. İnanç temeli olsa da, eğlencenin öne çıktığı özel günler bunlar. Şenlikler, bolluk bereket dilekleriyle birarada kutlanır; kadim zamanlardan gelen doğaya ve insana dair inançlar yaşatılır. Bocuk Gecesi, kışın en sert gecesinin başlamasının simgesidir aynı zamanda. Hele bir de o gece “don” olursa; bolluk ve bereket içinde geçermiş tüm sene. Bu geleneksel törenlerde, “bocuk karısı”, “bocuk anası” ya da “bocuk dede” denilen bir varlığın beyazlar giyerek insan sıfatında dolaştığına inanılır. Köy ahalisinden biri beyaz çarşaflar giydirilip köyün içinde dolaştırılır. Onun gelip yemesi için de dama bir tepsi baklava konur.
Törensel ritüellerin amacı kötücül ruhların büyü yapmasını engellemek; insanları ve elbette yaşam kaynağı hayvanları korumaktır. Pomak mitolojisinde kötücül ruhlar insanları öldürmezler çünkü; onlara büyü yaparlar ve onlar başkaca dertlerle ölür. Törende gençler de yüzlerini nişasta ile boyayıp, adeta bir zombi gibi köy ahalisini korkuturlar. Müzik aletleri, hatta teneke çalarlar, maniler, tekerlemeler söylerler. Aynı gece, evlerde komşuluklara gidilir, özel yemekler yapılır, uzun kış gecelerinde koyu sohbetlere dalınır. Kızlı erkekli gençler de oyunlar oynarlar.
Pomaklar, Balkan halklarının tümü için ayrı önemdeki Hıdırellez’i de kutlarlar. Bocuk Gecesi nasıl en sert kışın başladığı geceyse; Hıdırellez de yazın başlangıcını müjdeler. Hıdırellez, kadim zamanların yılbaşı kutlamalarından bugünlere kalan, kökleri pagan inancına uzanan bir gelenektir. Pomakların komşusu Hıristiyan Bulgarlar’ın “Sweti Georgi” günü olarak kutladığı Hıdırellez’e Pomaklar benzer anlama gelmek üzere Gergöv ya da Gergövden de derler. Bulgarlar ile fazla münasebetleri olmayan, daha çok Türklerle birarada yaşayan Aren Pomakları ise Hıdırellez adını kullanır.
5 Mayıs akşamı kutlanan Hıdırellez’de Pomak kızları çiçek demetleri hazırlayarak, gelin teli ya da renkli iplerle bağlar ve bunlar bir küp içinde biriktirilir. Ertesi gün yüzlerini yıkamak üzere o küplere su da koyarlar. Sonra da açık bir alana çıkarak üstlerini başlarını silkelerler. Bu ritüel, kışın getirdiği hastalıkları atma anlamı taşır. Genç kız ve erkekler, bazen birbirlerinin kılıklarını giyerek neşeli oyunlar oynarlar, eğlenceli pesnalar söylerler. Evlenmemiş bir genç kız, birer birer çiçek demetlerini çıkarır ve havaya kaldırır. Her demet için bir mani okunur ve o manide kısmetlerini arar Pomak kızları…
Pomaklar bugün çoğunlukla Rodoplar’dan, ana yurtlarından uzakta yaşıyor. Yaşadıkları ülkelerdeki en büyük dertleri kimlik… Bulgarlar “Müslüman Bulgar”, Yunanlılar “Müslüman Yunan”, Türkiye de Türk kökenli sayıyorlar. Öyle olunca da; Pomaklar hem azınlık haklarından, hem de kültürel haklarından yoksun bırakılıyor. Öyle ki, Bulgaristan’da Pomak kavramı bile yasak. Resmi olarak “Bılgaromohammedani”, yani “Muhammed’e inanan Bulgarlar” tanımı kullanılıyor.
Beş ayrı ülkeye dağılmış, yüzyıllardır farklı kültürlerle etkileşim içinde olmuş Pomakların anadili de bu durumun tüm handikaplarını taşıyor, gelişemiyor, köreliyor. Hatta yok olmaya yüz tutuyor. Türkiye Pomaklarının en büyük talebi de, kültürlerin, dillerinin tanınması ve desteklenmesi…
“Hangi kökten geldikleri” üzerine resmi tezler üretmeye çalışanlar, zaten bir kaç yüzbin kişiye düşmüş Pomakların kültürel haklarıyla ilgili adımlar atsalar, Pomaklar Hıdırellez’i de, Bocuk Gecesi’ni de başka bir neşeyle kutlayacaklar.
Ve elbette kötücül ruhlar da kovulmuş olacak.