Şuan Okunan
Sürgünde kısa dalga bir direniş hikâyesi: Bizim Radyo

Sürgünde kısa dalga bir direniş hikâyesi: Bizim Radyo

MUSTAFA KARA

Nazım Hikmet’in, Laz İsmail’in, Sertel ailesinin ve daha pek çok ismin çabasıyla var olan Bizim Radyo, kısa dalganın gücünü, sürgünün ağırlığını ve gazeteciliğin direnişini anlamak için iyi bir örnek. Hakkında yazılan SETA raporu gibi kitap da değişmeyen iktidar tavrının özeti!

“Türkiye sınırları içinde yaşayan Türklerin başını belaya koyduğunuz yetmiyor mu efendiler” sorusuyla başlamış 31 Temmuz 1959 günkü Bizim Radyo yayını. 60 yıl önce bugün Türkiye’nin Irak’ı karıştırma çabaları eleştirilmiş.

Yayında adı geçmese de yazan Nâzım Hikmet’ten başkası değil. Seslendiren ise büyük ihtimal öykücü, yazar, eski TRT sunucusu Fahri Erdinç:

“Yan yana kardeşçe yaşayan ve Irak inkılabından kardeşçe faydalanan Arap, Kürt, Türk Iraklıları birbirine katmağa uğraştınız, Türkmen aşiretlerinin derebeylerini kışkırttınız. Kardeşleri kanlı bıçaklı ettiniz. Kıbrıs’ta oynadığınız kanlı oyunu Irak’ta da oynamak istiyorsunuz. Irak’ın başına sizin gibi satılık uşakların geçmesini istiyorsunuz yine.”

1 Nisan 1958’de başlayan yayınlar böyle akıp gidiyordu. Bugün ile benzerlik sadece işlenen konularda değildi. Türkiye’nin sürgüne gitmek zorunda kalmış aydın insanları, dönemin en ileri teknolojisini kullanarak yeni bir medya var ediyordu.

Siyasi sürgünlerin “dışarıdan içeriye” yaptığı yayınların ilk örneklerinden biri olan Bizim Radyo’nun macerası 1958 ile 1989 yılları arasında 31 yıl kesintisiz devam etti. Sovyetler Birliği ve Demokratik Almanya’nın yardımıyla kurulan kısa dalga radyo istasyonu, engellenemeyen kısa dalga yayın teknolojisine sahipti. Uzun dönem kıtalar arası yayıncılık yapma imkanı veren kısa dalga radyo, bugün de olası felaket senaryolarında işlevsel bir seçenek olarak bir kenarda vaktini bekliyor. Yatay dalgalar halinde yayılan radyo yayını, kolaylıkla dünyanın öbür ucuna ulaşabiliyor çünkü.

1958 yılı başında Leipzig’de bodrum katı stüdyoya, üst katları ofise dönüştürülen küçük binaya ilk gelenler, nasıl bir yola girdiklerini orada öğrenmişlerdi. Dönemin Türkiye Komünist Partisi lideri, “Laz İsmail” ve “Marat” namlı İsmail Bilen, “Yıllar boyu düşümüz nihayet gerçek oldu” diye başladı konuşmaya. Ünlü gazeteci Zekeriya Sertel baş redaktör, Sabiha Sertel yazı işleri müdürü, Aram Pehlivanyan ve Yıldız Sertel editör oldu, Hayk Açıkgöz ve Yıldız Sertel’in eşi Kürt Memo yarı zamanlı destek verecekti. Anjel Açıkgöz radyonun sekreterliğini üstlendi. Plan buydu; ama Aram Pehlivanyan’ın Ermeni şivesi sorun olunca Bulgaristan’da yaşayan sürgün yazar Fahri Erdinç de Leipzig’e geldi ve kadroya katıldı. 1977 yılına kadar radyo istasyon ve frekans Yunanistanlı muhalifler ile ortaklaşa kullanılması da Türk-Yunan devletleri krizler yaşarken, ironik bir bir aradalık olarak tarihe not düşüldü.

Nâzım Hikmet sürekli Leipzig’e gelip gidiyor, radyo için yazılar, makaleler kaleme alıyordu. Ünlü ressam Abidin Dino Paris’ten “Bizim Mehmet” adlı bir köşe hazırlıyordu. Yurt dışında sürgünde bulunan pek çok Türkiyeli aydın, olanaklar ölçüsünde yayına destek veriyordu. Ancak, gizlilik koşullarına da olağanüstü dikkat ediliyordu. Daha ilk günden dikkat çekici bir odak oluşturan Bizim Radyo, 1958-1989 arası Türkiye yakın tarihinin farklı bir gözle aktarıcısı oldu. Darbeler, kırımlar, krizler, dış politika sorunları ve daha pek çok gelişme, sosyalist blokun bakış açısıyla yorumlandı, aktarıldı. 1980 darbesi koşullarında pek çok kişi işi için tutunacak tek dal haline geldi. Kısa dalgası güçlü radyolar kıymete bindi, cızırtılar arasında tanıdık bir ses, bildik bir marş arandı yıllarca.

“Dış güçler ülkeyi karıştırıyor” propagandası şimdiki gibi o zaman da epey revaçtaydı. “Kökü dışarda komünistler” olarak etiketlenmemek için, Bizim Radyo’nun Konya’dan yayın yaptığı söylendi yıllarca. Abidin Dino Paris’ten “Bizim Mehmet” diye bir köşe hazırlıyor; Nâzım Hikmet kimi zaman kamyon şoförü Ateş Nuri gibi karakterlerin ağzından dizi yazılar yazıyordu:

Bizim Radyo’yu dinliyorlar diye kaç vatandaşı yaka paça çektiler sorguya. Lakin millet, yüzünüze karşı övmek gibi olmasın, ama dişini tırnağına takıp yine de dinliyor Bizim Radyo’yu. Hem dinleyiciniz o kadar çok ki, polis de şaşırdı kimi ürküteceğinden jandarma da. Millet dinliyor Bizim Radyo’yu. Şimdi de tutmuş kısa kes diyorsunuz bana. Bırak Allah’ı sen ağabeyciğim, kırk yılda bir elime dilediğim gibi enine, boyuna konuşma fırsatı geçmiş, bırak konuşayım bildiğim gibi. Kamyon şoförlerinden Ateş Nuri Bizim Radyo’da da dilediği gibi konuşamadıktan sonra nerde konuşacak?”

Bizim Radyo yayınları 1958’den itibaren önce Menderes hükümeti, sonra 27 Mayıs darbesinin Milli Birlik Komitesi ve sonra kim işbaşına geçtiyse onu eleştirerek çizgisini sürdürdü. Muhalefete de sert eleştiri okları yöneltmeyi ihmal etmedi. Türkiye devleti ilk andan itibaren bu yayın ile yakından ilgilendi, yerini tespit etmeye, engellemeye çalıştı. Doğu Almanya’da olduğu müttefik istihbarat servisleri aracılığıyla tespit edilince diplomatik girişimlerde de bulunuldu. Bu arada, eski MİT ajanı olan Aclan Sayılgan, şimdinin “gazeteci fişleme aracı” SETA raporunu anımsatan bir çalışma yapmıştı. 1969 yılında yayınlanan “Bizim Radyo ve Hoparlörleri” adlı kitap, “Sovyetlerin Türkiye’ye tevcih ettiği yıkıcı bir korsan radyo: Bizim Radyo” başlığıyla kısa bir değerlendirmeden sonra yayın içerikleri üzerine bir inceleme yapıyordu. Kitapta “radyonun kökü dışardalığı” öne sürülürken, Türkiye medyasındaki önemli isimler ve yayınlar Bizim Radyo ile irtibatlandırılarak itibarsızlaştırmaya çalışılıyordu. Bizim Radyo yayınlarının “ülkedeki sol hareketleri yönettiği” tezini işleniyordu kitapta. Bunun için de yayınlardan aldığı cümleler ile dönemin gazete ve dergilerindeki cümleleri karşılaştırarak, bağlantılar kurmaya çalışıyor. Ant, Türk Solu, Yön gibi dergiler ile Cumhuriyet ve Akşam gazetesi yazarlarının Bizim Radyo’yu dinleyip, fikir oluşturduklarını iddia ediyor. Mesela Başbakan Demirel’in bir demeci hem Bizim Radyo’da, hem İlhan Selçuk’un yazısında yer alınca, “İşte bak, kimler kimlerle beraber” yaygarası yapılıyordu. Hem Bizim Radyoyu, hem sol muhalif gazetecileri itibarsızlaştırmaya çabalayan kitap, bugünün SETA Raporu’ndaki gibi “açık kaynak bilgiler”in sıralanmasından ibaretti! Şimdiki gibi twitter olsa, “ünlü bir gazeteci” de çıkıp “Çalıştığın Doğu Alman medyasına söyle…” diye diyebilirdi pekala!

Bizim Radyo kendi deneyimi için ileri tartışmaları da beraberinde getirmişti. Hepsi yayına yansıyamadı elbette. TKP lideri İsmail Bilen, radyo kararını açıkladığı küçük toplantıda Kürtçe radyo yayınından söz ettiğinde 1958 yılı başıydı. Sertel’lerin damadı Kürt Memo da ekipteydi ve İsmail Bilen onun adını vererek, “…belki de Kürt vatandaşlarımıza Kürtçe olarak sesimizi duyuracak” diyordu. Kürtçe meselesine itirazlar geldiğini, bizzat bu fikre itiraz eden Hayk Açıkgöz’ün anılarından biliyoruz. “Aleyhimize kullanırlar” ve “başka Kürtçe bilen yok, denetleyemeyiz” demişti Açıkgöz. Her cümlenin hem mesleki, hem politik denetimden geçerek, iki imza ile yayınlanabildiği Bizim Radyo’da denetim mühimdi! Birkaç kez daha tartışılsa da, Kürt Memo’nun “güvenilmezliği ve sorunlu gidişi” nedeniyle bu adım imkansız hale gelecekti.

O dönem Pekin, Varşova, Sofya, Budapeşte gibi başkentlerde de Türkçe radyo yayınları yapılıyordu, ancak onlar devletlere ait yayınlardı ve daha resmi bir dil kullanılıyordu. Bizim Radyo ise kelimenin tam anlamıyla “korsan radyo”ydu! Yönetimi de başka bir devlette değil, doğrudan Türkiyeli muhaliflerdeydi. Bu özelliğiyle benzerlerinden ayrılıyor, dönem dönem sayıları 30-40’ı bulan çalışanıyla, eşi az bulunur bir örnek oluşturuyordu. Hayk Açıkgöz’ün anılarında anlattığına göre; ilk dönemde İsmail Bilen ajitatif, ağır yazılar yazıyor, Nâzım Hikmet herkese seslenmeye çalışıyor, Zekeriya Sertel mantığa sağduyuya dayanırken, Sabiha Sertel hislere hitap ediyordu. Bu kadro zaman içinde örgütsel tartışma ve yenilenmelere paralel olarak pek çok kez değişti ve 1989’a kadar pek çok farklı ses kısa dalgadan seslenme fırsatı buldu. Budapeşte Radyosu’nda da çalışan Gün Benderli Togay ya da 1980’lerin karanlık günlerinde umut veren Yıldız Biray Çulfaz ve daha pek çok isim sesleriyle kuşakların hafızalarına kazındı.

Yıllar geçtikçe radyo teknolojisi de gelişmiş, kısa dalga radyo alıcıları güçlenmiş ve küçük transistörlü radyolar kısa dalgaya daha kaliteli ve kolay erişimi mümkün kılmıştı. Ancak tarihin akışı teknoloji gibi radyonun lehine değil, aleyhine işledi. 1989 yılında sanki Doğu Bloku’nun yıkılışı önceden görülmüş gibi TKP radyoyu kapatma kararı aldı. Çok kısa süre sonra hem TKP, hem Demokratik Almanya fiilen çözülerek tarihe karışacaktı. Bizim Radyo’nun son dönemine yetişen gazeteci Hakan Aksay, bir yazısında bu finali kendi açısından şöyle anlatmıştı:

Sonra her şey tarihe karıştı. ‘Parti disiplini’, parti ve disiplin… Almanya, Alman birası ve Stasi korkusu… Kendi kararlarını başkalarına bırakmak, gazeteciliği ideolojik bir görev olarak görmek ve kısa dalgadan radyo dinlemek… Her şey…”

Geriye Nâzım Hikmet’in sıklıkla gittiği Leipzig’de yazdığı şiirler kaldı. Leipzig’in olağanüstü güzellikteki merkez tren istasyonu ve hemen yanındaki Hotel Astoria, Nâzım Hikmet’in en sevdiği mekanlar olarak bugün de ayakta, onlar tarihe karışmadı. Bir ara yıkılması düşünülse de, Nâzım Hikmet’in sürekli kaldığı Hotel Astoria paçayı kurtardı ve şimdilerde kapsamlı bir onarımdan geçiyor. Tren istasyonu yüksek tavanlı yapısı ve görkemli mimarisiyle ayakta, ama artık daha çok AVM’ye benziyor.

Bizim Radyo’nun yayın yaptığı bahçeli küçük binanın akıbetini bilmiyorum ama Nazım Hikmet’in şiirlerinde sıklıkla geçen cadde tramvayları hâlâ Leipzig yollarında: “…ihtiyarlık yalnızlık bir de ben bir de karasevda dördümüz konuşmadan yan yana yürüyoruz / geceleri tramvaylara biniyoruz nerelere gittiklerini bilmediğimiz tramvaylara”.

Ayrıca Bakınız

Sürgünler ve tramvaylar yollarına devam ediyor.

 

Kaynaklar:

– Bizim Radyo ve Hoparlörleri, Aclan Sayılgan, Kardeş Matbaası, Ankara, 1969

– Anadolulu Bir Ermeni Komünistin Anıları, Dr. Hayk Açıkgöz, Belge Yayınları, 2006

– Bizim Radyo’da Nâzım Hikmet, Derleyen: Anjel Açıkgöz, TÜSTAV Yayınları, 2004 (1. Baskı: 2002)

– Suyun Şavkı – Leipzig’de Bir Aile ve Nâzım Hikmet, M. Melih Güneş, YKY, 2017

– https://t24.com.tr/yazarlar/hakan-aksay/cocukluk-radyosu-bizim-radyo-ve-rusya-radyosu,3995


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik