Fatih Altaylı’ya ait kilise dökülüyor: Altaylı sözünü tutacak mı?
Varagavank, Surp Warak ya da Yedi Kilise… Van’da tarihi eserleri gezme listemizin “en belirsiz” parçası. Müze değil, hakkında fazla bilgi yok, nasıl gidileceği bile meçhul. Yedi Kilise’ye ulaşmak için; Van merkezden Erek Dağı’na doğru kıvrımlı yollardan ilerliyorsunuz. Uzaktan ve yukarıdan Van ve Van Gölü’nü gören bir yolculuk bu. Yukarı Bakraçlı Köyü’ne varınca içinde yıkıntı halindeki duvarlar ile ahır duvarlarının “benzerliği” gözden kaçmıyor. Yedi Kilise’yi bulmak da kolay olmuyor küçücük köyde. Yıkık dökük ahırlar, evler; harabe halinde kalıntılar var. Van Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’nun “dikkat, tehlikelidir” uyarısı bulunan ayrı bir parçayı görünce yakında olduğumuzu anlıyoruz. Harabe halindeki yapının etrafında dolanarak, asma kilitli demir bir kapının aralığından bakarak Yedi Kilise’nin ana kapısını görüyoruz.
Peki nasıl gireceğiz? Hemen yanındaki eve doğru seslenince içeriden yanıt geliyor ve Mehmet Çoban ile böyle tanışıyoruz. Yedi Kilise’nin inşa edildiğini, hangi parçalardan oluştuğunu, burayı korumak için nasıl mücadele verdiğini anlatıyor. Kilisenin orijinal halini gösteren fotoğraflar, çizimleri de görmek mümkün. Amatör bir müze havası vermiş kilisenin girişine.
1300 YILLIK KİLİSE KADERİNE TERK
Kültür Bakanlığı 1300 yıllık bu kiliseyle ilgili değil! Tüm uğraşlar boşa gidiyor, halen ayakta olan kilise ciddi tahribat yaşıyor, ama bu durum değişmiyor. Gerekçe basit; “kilise özel mülk”. Tanrı’nın evi nasıl özel mülk olur, hangi ara nasıl oldu muamma, ama sahipleri arasında ünlü gazeteci Fatih Altaylı’nın da bulunduğu özel bir mülkü dolaşıyoruz.
Yedi Kilise bir bölümü tamamen yıkılmış, bir bölümü harap halde, ana taşıyıcıları ayakta olarak zamana direnmeye çalışıyor. Fotoğraf ve çizimlerden oldukça geniş bir alana yayıldığı anlaşılan Yedi Kilise, define kazılarından, yağmadan ve çalınan taşlardan epey hasar görmüş. Bir manastır kompleksi olarak inşa edilen Yedi Kilise’de ek binaların çoğu duvarı çökmüş, kimileri tamamen harap halde. Halen ayakta olan kubbeler de büyük çöküntüler var.
Yukarı Bakraçlı köyünde bazı evler, ahırlar da harabe halinde olduğundan neresi manastır, neresi değil bazen karışıyor. Bunun bir nedeni de elbette ahır ve ev duvarlarında yer alan kilise taşları.
YEDİ PARÇANIN BİR BÖLÜMÜ BUGÜNE ULAŞABİLDİ
Farklı yüzyıllarda önce 2, sonra 3 kilise yan yana inşa edilmiş, kütüphane binası ve çan kulesi ile birlikte bir manastır kompleksine dönüşmüş. En eski kilise yapısı 8. yüzyıla tarihli St. Sophia Kilisesi. Anadolu’nun sayısız Ayasofya’larından biri daha! Ne yazık ki, bu bölüm bugün ayakta değil. 1000’li yılların hemen başında inşa edilen Kutsal Meryem Kilisesi bugünkü yapının omurgası.
Dörtlü yonca yaprağını andıran planın her parçasına giriyor, duvarları, soluk freskleri, yıpranan yer yer çöken tavanları inceliyoruz. Elektrik yok, nem rutubet yoğun, kesif bir koku var. Yüzlerce yıllık yapı kelimenin tam anlamıyla kaderine terk edilmiş. Manastır işlevi taşıyan yapıda, halen ayakta kalan odalar ve nişler de göze çarpıyor.
Ana taşıyıcı bölümlerinde da hasar büyük, bu nedenle acilen restore edilmesi gerekiyor. Çoğu silinmiş ya da belli belirsiz haldeki ikonalar da onarıma muhtaç. Çökmüş tavanlar, yıkılmış bazı bölümler olsa da, orjinalinin çizimler elde var ve restorasyonda kullanılabilecek çoğu malzeme hiç uzakta değil! Evlerin, ahırların, bahçelerin duvarlarında!
YEDİ KİLİSE NASIL FATİH ALTAYLI’NIN OLDU?
Yedi Kilise ve hatta kilisenin bulunduğu köyün tamamı gazeteci Fatih Altaylı’nın dedesi Hüseyin Altaylı’ya ait. Söylenenlere göre, tehcir sonrası “kamuya geçirilen” köyü Hüseyin Altaylı küçük bir bedel karşılığı satın almış. Daha sonra da köylülere satmış. Yedi Kilise’nin tapusu ise hala onun varislerine ait. Varisler olarak Fatih Altaylı ve 2 kuzeni görülüyor. Bu iddialar ilk olarak 2012 yılında gündeme geldiğinde Fatih Altaylı, Agos gazetesine yaptığı açıklamada bu bilgiyi doğruluyor ve “Arazi bizim ailemize ait. Kiliseyi geri vermeye hazırım” diyor.
Kamuoyunda yükselen tepkiler ve eylemler üzerine Altaylı’dan “Yeter ki yetkililer bana ne yapmam gerektiğini söylesin. Bakanlığa vermem gerekiyorsa Bakanlığa, Patrikhane’ye vermem gerekiyorsa Patrikhane’ye vermeye hazırım. Bundan da hiçbir maddi karşılık beklemiyorum. Girip içinde dua edecek halim yok. Diskoya çevirecek halim yok, yıkacak halim hiç yok. Kaç gündür uykum kaçıyor. Sanki katilmişim gibi muamele gördüm” açıklaması geliyor.
RESTORE EDİLİP, MÜZE YAPILMALI
Mehmet Çoban, artık buranın müze olmasını ve restore edilmesini istiyor. Köylülerin zaman içinde kilisenin taşlarını çaldığını, içerideki bazı değerli eşyaların yağmalandığını, bir dönem de yapının içine saman konulduğunu aktaran Çoban, zorlukla koruyabildiklerini anlatıyor. 10 yıl önce gündeme geldiğinde kamuoyunun dile getirdiği talep halen geçerli. Fatih Altaylı’dan 10 yıl önce sözünü verdiği gibi Yedi Kilise’yi gerçek sahiplerine devretmesi ya da Kültür Bakanlığı’na devrederek müze haline getirilmesine imkân vermesi isteniyor.
Bakalım, 10 yıl sonra yeniden gündeme gelen bu çığlık bu kez adresini bulacak mı? Yedi Kilise, yıkılmaktan kurtarılarak, yeniden asıl sahiplerine dönebilecek mi?
Yazı ve Fotoğraflar: MUSTAFA KARA