Görmenin Ötesi: Sanattan herkesin yararlanma hakkı vardır
Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Özgül Kahraman, Batman’da görme yetersizliği olan çocuklarla plastik sanatları buluşturan “Görmenin Ötesi: Sanat Buluşmaları” projesini anlattı. Sanatın hayatı daha anlamlı hale getiren bir olgu olduğunu hatırlatan Kahraman, “İnsan bilmediği bir şeye ihtiyaç duyamaz. Sanatın bir ihtiyaç olduğu sanatla iletişim halinde oldukça anlaşılır” vurgusu yaptı.
Söyleşi: DİLAN AYDEMİR
Öncelikle “erişilebilir sanat” deyince ne anlamalıyız? Bu kavram sadece görme, işitme, ortopedik vb engeli olanları mı kapsıyor?
Erişilebilir sanattan kastım, sanatla ilgilenen fakat çeşitli engellerden kaynaklı erişimde zorluk çeken kişilerin, sanatın sunduğu olanaklardan herkesle eşit şekilde faydalanabilmesidir. Sanatla iletişim halinde olmak, özgür düşünceyi ve yaratıcılığı arttırırken, aynı zamanda motivasyon sağlar. Bu nedenle, sanatın ister üretim veya tüketim olsun, her aşamasına, ilgi duyan herkesin katılım sağlayabileceği ve sanatın sunduğu faydalardan herkesin yararlanabileceği koşullar yaratılmalıdır.
Benim çalışma alanımı plastik sanatlara erişimde en fazla engelle karşı karşıya kaldıklarını düşündüğüm görme yetersizliği olan bireyler oluşturuyor. Özellikle çocuklar ve gençlerle çalışmayı ve onlara yönelik projeler yapmayı önemsiyorum. Çünkü gençler ve özellikle çocuklar, yaşamı daha büyük bir merakla ele alıyor ve yeniliklere daha açık oluyorlar. Böylece sanata eşit erişim için gerekli koşulların yaratılması ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi konusunda talepkâr bir nesil yaratmak mümkün olacaktır.
“Görmenin Ötesi: Sanat Buluşmaları” başlıklı projeniz, sanata erişim eşitsizliğini merkezine alan hak temelli bir proje. Bu çalışma nasıl yürütülüyor, biraz bilgi verebilir misiniz?
Projenin hedef kitlesi total görmeyen ile yüzde 10 görme derecesine sahip çocuklardan oluşuyor. Atölye ortamında uyumlu bir topluluk oluşturmak için 12-16 şeklinde yaş sınırlaması getirdik, çünkü yaş farkı, ilgi ve ihtiyaçların farklılaşmasına yol açabiliyor. Hedef kitlemize ulaşmak için öncelikle Batman’da özel eğitim sınıfı olan 15 Temmuz İlköğretim Okulu’nu ziyaret ederek Özel Eğitim Öğretmeni Emre Butekin’e ulaştım ve projeden bahsettim. Ayrıca Batman Rehberlik Araştırma Merkezi ve birkaç rehabilitasyon merkezini de ziyaret ettim. Böylece aradığımız kriterlere uyan ve projeye katılmak isteyen 6 çocuğa ulaştık. Hedef kitlemiz için rahat ve verimli bir ortam oluşturmak için gönüllüleri Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinden seçmeyi tercih ettik. Gönüllü olarak seçeceğimiz öğrencilerin sabırlı, sorumluluk sahibi, sevecen ve saygılı olmalarını önemsedik.
Proje, 2 Yaratıcı Drama, 2 Müze Gezisi ve 10 hafta süren Üç Boyutlu Uygulama Atölyeleri olmak üzere 14 haftadan oluşuyordu. Ama proje ekibinin hazırlık da dâhil, çalışma süresi yaklaşık 9 ay kadar sürdü. Üç boyutlu uygulama atölyesinde, görme duyusu kadar dokunsallığı da öne çıkardığı için temel malzeme olarak kili tercih ettik. Kille çalışmanın rahatlatıcı bir etkisi var. Ayrıca, form oluştururken dokunsal hassasiyet gerektirdiği için görme engelli bireyler için avantajlı bir malzeme olduğu söylenebilir. Çocuklara çeşitli seramik üretim teknikleri öğrettik. Çocuklar, öğrendikleri teknikler arasında kendilerini en iyi ifade edecekleri yöntemi bularak özgürce üretmeye çalıştılar.
Bu süreci toplumla paylaşmak ve erişilebilirliğin önemini aktarmak üzere alan profesyonellerini konuşmacı olarak davet edeceğimiz sanata eşit erişimi tartışacağımız bir panel planlıyoruz. Bu panel Batman Üniversitesi BAP (Bilimsel Araştırma Projeleri) hibe programı tarafından desteklenecek. Proje süreçlerinde seramik teknikleriyle üretilen çalışmaları da sergilemek istiyoruz ama ürünler henüz pişirilmedi. Bu konuda henüz bir plan yapamıyoruz. Pişirim sonra hasarsız çıkan ürünlerin sayısı bu konuda belirleyici olacak.
Sanatın bütçe sıkıntıları nedeniyle giderek daha da erişilemez bir şeye dönüştüğünü düşünüyor musunuz? Siz projenizde bu sorunu nasıl aştınız?
Görme yetersizliği olan kitlenin kültür-sanata, özellikle de görsel sanatlara erişimiyle ilgili önemli kısıtlamalar mevcut. Fiziksel erişimden, işitsel ve dokunsal verilerin yetersizliğine kadar birçok sorun sıralayabiliriz. Bu kısıtlamaların, ekonomik nedenlerin yanı sıra kültür-sanata eşit erişim hakkının gündeme taşınan bir konu olmamasından da kaynaklandığını düşünüyorum. Ayrıca, kültür-sanata erişim konusunda sorun yaşayanların, taleplerini yeterince dile getirmemesinden de kaynaklanıyor olabilir.
Birkaç ay Ankara Altı Nokta Körler Derneği’nde zaman geçirdim. Bu konular üzerine o süreçte düşünmeye başlamıştım. Ardından pandemi nedeniyle evlere kapatıldık ve bu konuya odaklanmak ve araştırmak için daha çok zamanım oldu. Bu araştırmaların birer projeye dönüşmesi biraz zaman aldı. Projeler olgunlaştı ancak ekonomik destek olmadan gerçekleştirmem olanaksızdı. CultureCivic Kültür Sanat Destek Programı projeyi gerçekleştirmek için iyi bir fırsat oldu.
CultureCivic, 5. Yerel Projeler hibe programına başvurdum. Hak temelli bir proje olan “Görmenin Ötesi: Sanat Buluşmaları” desteklenmeye değer bulundu ve 15 Ekim 2023-15 Temmuz 2024 tarihleri arasında projemizi hayata geçirdik. Bu projede koordinatörlüğü ben üstlendim. Ayrıca 1 proje asistan, 1 iştirakçi, 1 mali işler uzmanı ve 20 gönüllü ile çalıştık, emek verdik.
Batman pek çok bakımdan “sanata erişebilirlik” bakımından dezavantajlı bir şehir olarak biliniyor. Siz herhangi bir zorlukla karşılaştınız mı?
Batman’da sanata erişebilirlik konusundan önce Batman’da sanatın yeri ve önemi hakkında konuşmak isterim. Batman 1990’da şehir statüsü kazanan bir il. Şehirleşmenin önemli göstergelerinden biri kültür ve sanattır. Kültür-sanat kent dinamiğine ivme katan bir katalizör görevi görür, sosyal alanı güçlendirir. Batman’da bu alanın henüz yerini bulduğunu söyleyemem. Küçük çapta çabalardan söz etmek mümkün ama yeterli düzeyde değil maalesef.
Sanat atölyeleri de 1-2 taneyle sınırlı. Projenin en önemli ayağı olan üç boyutlu uygulama atölyelerini gerçekleştireceğimiz, çocukların rahatça hareket edebileceği, erişilebilir bir mekân bulmak zorlayıcıydı. Neyse ki bu konuda Batman Belediyesi imdadımıza yetişti. Batman Belediyesi, Kadın İş Geliştirme Merkezi’nde boş bir mekânı seramik atölyesine dönüştürdük. Hem erişilebilir hem de engelli tuvaletleri bulunan bu mekân ihtiyaçlarımızı büyük oranda karşıladı.
Olumlu bir şeyden de bahsetmek isterim: Batman’ın erişilebilir bir müzesi var. Lisans öğrencilerimi müzeye götürdüğüm zaman bunu keşfetmiştim. Projeyi müze ile ilişkilendirmemin nedeni de bu aslında. Projenin hedef kitlesi olan görme yetersizliği olan çocuklar Batman Müzesi’ni daha önce ziyaret etmemiş, dolayısıyla müzenin erişilebilir olduğunu da bilmiyorlardı. Proje aracılığıyla bu çocuklara erişilebilir bir müze deneyimi sunmaktan mutluluk duyduk. Projenin önemli hedeflerinden biri görme yetersizliği olan çocukların erişilebilirlik konusunda talepkâr birer birey olmalarını sağlamaktır. Bu farkındalığı yarattığımızı düşünüyorum.
“Görmenin Ötesi: Sanat Buluşmaları adlı projede, görsel sanatlara erişimde dezavantajlı bir kitleye, yani görme yetersizliği olan bireylere odaklandık. Bu projeyle ilk adımı atmak istedik. Uzun vadede hedefimiz, görsel sanatları, görsel olmayan bir anlatıyla yeniden kurgulayarak daha erişilebilir hale getirilmesini sağlamaktır.”
Sanatın erişilebilirliği konusundaki tartışmaları düşündüğümüzde bunun bize sağlayacağı faydalar konusunda neler söylemek istersiniz? “Görmenin Ötesi: Sanat Buluşmaları” projesi bu noktada nerede duruyor?
Sanatın kişisel ve toplumsal gelişime sunduğu katkılardan herkesin eşit derecede yararlanma hakkı vardır. Dezavantajlı tüm kişi ya da grupların, yaşamın her alanında eşit koşullara sahip olması gerektiğine, özellikle de kültür-sanat faaliyetlerine tam ve eşit katılım hakları olduğuna ve yeteneklerini ortaya koyacakları imkanların eşit şekilde sunulması gerektiğine inanıyorum.
Görmenin Ötesi: Sanat Buluşmaları adlı projede, görsel sanatlara erişimde dezavantajlı bir kitleye, yani görme yetersizliği olan bireylere odaklandık. Bu projeyle ilk adımı atmak istedik. Uzun vadede hedefimiz, görsel sanatları, görsel olmayan bir anlatıyla yeniden kurgulayarak daha erişilebilir hale getirilmesini sağlamaktır.
Projenin önemli çıktılarından biri, hedef kitleye ve gönüllülere, sanatın insan yaşamındaki yeri ve önemi üzerine yeni bir çerçeveden bakma ve düşünme fırsatı yaratmış olmasıdır. Bu konu üzerine daha önce düşünme fırsatı olmayan, sanat eğitimi alan ve almakta olan gönüllüler, geleceğin sanatçı ve öğretmen adayları olarak, sanatın kapsayıcılığı ve erişim eşitliğinin önemi hakkında elde ettikleri deneyimleri profesyonel hayatlarına taşıyabilecekler.
Projenin hedef kitlesi, görme yetersizliği olan çocukları, kültür-sanatın sunduğu katkılardan istifade edecek bilinç ve cesareti kazanmaları ve yaşamlarına kültür-sanatı dahil etmeleri konusunda yüreklendirmeye çalıştık. Bu çocukların, ilerleyen zamanda, sanat kurumları ve müzeleri ziyaret etmek konusunda daha girişimci olacaklarına inanıyoruz.
Projeye katılanların geri dönüşleri nasıl oldu? Nasıl bir değişim yaşadılar, proje sonrası nasıl tepkiler verdiler?
Projeye başlarken hepimizin farklı endişeleri vardı. Zamanla endişelerin yerini deneyimler almaya başladı. İki periyot olarak gerçekleştirdiğimiz projenin ilk periyodunu tamamladıktan sonra hem görme yetersizliği olan çocuklara aynı zamanda gönüllülere geri bildirim formu hazırladık. Aldığımız geri bildirimlerle bir sonraki periyoda eksiklerimizi gidermemizi sağlayacak süreç değerlendirmesi görmenin yararlı olacağını düşündük. Çocuklardan aldığımız geri bildirimler heyecan ve isteğimizi arttırdı.
Çocuklara sorduğumuz sorulardan birkaçı ve yanıtları şöyleydi:
Proje ekibi ve gönüllülerin atölyelerdeki tutum ve yaklaşımlarından memnun kaldınız mı?
Bu soruya verilen yanıtlar “İlgiliydiler ve hepsini sevdim”, “Gayet dostane bir tutum içerisindeydiler, profesyonelce yaklaştılar”, “bizimle çok güzel ilgilendiler”, “Çalışmalar sırasında samimi bir dille yaklaşımları vardı”, “Çok çabaladılar ve her şeyimizle ilgilendiler” şeklindeydi.
Bu tür sanatsal etkinliklere tekrar katılmak ister misiniz? Neden?
Ayrıca Bakınız“Farklı etkinliklere katılmak mutlu etti”, “yeni şeyler öğrenmeye açığım”, “sanatın daha farklı türlerinde yer almak isterim”, “ev ve okul dışında güzel bir aktivite oldu”.
Atölye çalışmalarında öğretilen teknikleri uygulamakta zorlandınız mı?
Bu soruyu 4 kişi evet ilk haftalarda zorlandım şeklinde yanıtlarken 1 kişi “Hayır zorlanmadım, ekip çok iyi bir şekilde yardımcı oldu”, 1 kişi “Bana göre kolaydı” şeklinde yanıtladı.
Gönüllülerden ise I. periyodu kısa bir paragrafla değerlendirmelerini istedik. Aldığımız geri bildirimlerden bazıları şöyleydi:
İlknur Çağır: “Başlarda endişeliydim çünkü görmeyen biriyle o güne kadar hiç iletişim kurmamıştım. Başlarda kelimeleri hep seçerek konuşuyordum. Proje ilerledikçe kaygılarım azaldı, iletişimim güçlendi ve betimleme konusunda daha iyi hâle geldim. Deneyimim arttıkça görmeyen ya da az gören bu çocukların durumunu yetersizlik olarak değil de bir ayrıcalık olarak görmeye başladım. Görme dışındaki duyularını çok iyi kullandıklarını fark ettim; özellikle işitme ve dokunma”.
Nursel Aydemir: “Görme engelli çocuklara kilden heykel yapmayı öğretmek, onlara dokunsal bir deneyim sunmak harika bir histi. Ellerini kullanarak şekilleri hissetmeleri ve kilin sağladığı olanaklarla kendilerini özgürce ifade etmeleri, sanatın görsel olmayan bir yönünü fark etmelerine olanak sağlarken, kendi yaratıcılıklarını keşfetmelerine fırsat veriyordu. Bu proje, empati yeteneğimi daha da geliştirdi ve dünyayı farklı bakış açısıyla görmemi sağladı. Görme yetersizliği olan çocuklarla çalışmak, onların güçlü yanlarını keşfetmeme yardımcı oldu”.
Gülbahar Işık: “Üç boyutlu uygulama atölyesinde kille çalışırken zorlanacaklarını düşündükleri için biraz tedirgindiler ve çabuk sıkılıyorlardı ama ilerleyen haftalarda keyif almaya başladılar. Onlar mutlu oldukça biz daha mutlu oluyorduk. Sesimizden bizi tanımaları muhteşemdi.
“Erişilebilir sanat denince: Kılavuz yol ya da rampa ile fiziksel erişimin mümkün kılınması, üç boyutlu eserlerin kopyasını ya da resim ise, kabartmasını üreterek dokunulabilir hale getirilmesi ya da esere ilişkin bilgileri sesli betimleme ile dinlenmesini sağlamak gibi olanaklar akla geliyor. Sanatın üretim aşamasında yer açmak ya kimsenin aklına gelmiyor ya da olanaksız olduğu düşünülüyor olsa gerek.”
Sanat üretiminde bulunanlarla “erişilebilir sanat” kapsamında nasıl bir iş birliği geliştirilebilir? Projenizde bu tarz bir iş birliğinde bulundunuz mu? Sanatçılardan, sanat kurumlarından talep ve beklentiler nedir?
Öncelikle sanat kurumlarıyla ilgili kısma değinmek istiyorum. Erişilebilir sanat denince: Kılavuz yol ya da rampa ile fiziksel erişimin mümkün kılınması, üç boyutlu eserlerin kopyasını ya da resim ise, kabartmasını üreterek dokunulabilir hale getirilmesi ya da esere ilişkin bilgileri sesli betimleme ile dinlenmesini sağlamak gibi olanaklar akla geliyor. Sanatın üretim aşamasında yer açmak ya kimsenin aklına gelmiyor ya da olanaksız olduğu düşünülüyor olsa gerek. Az sayıdaki sanat kurumunun sağladığı bu erişim olanakları bazı engel gruplarını ağırlamak için yeterli olabilir ama görme yetersizliği olan kitlenin, bir sanat eserini bu olanaklarla duyumsaması veya içselleştirmesi neredeyse olanaksızdır. Sağlanan bu olanakları yetersiz bulduğum için bu konuda çalışmalar ve araştırmalar yapıyorum.
Sanatın çerçevesi her geçen gün genişliyor. Örneğin yapıtlarını ses heykelleri olarak adlandıran İsviçreli sanatçı Zimoun, görmeden çok işitme duyusuna seslenen işler üretiyor. Bu tür çalışmalar izleyici kitlesinin çeşitlenmesini de sağlıyor. Sanatçılarla iş birliği yapacak koşullarımız olmadı ama yeni projelerde bunlara yer vermeyi düşünüyoruz. Sanatçıları çok duyulu işler üretmeye teşvik edecek projeler yapılabilir mesela. Hem sanat profesyonelleriyle aynı zamanda sanat kurumlarıyla iş birlikleri yapılarak sürdürülebilir projeleri hayata geçirmek mümkün olabilir. Bu tür girişimler gönüllü çalışmalarla biçimlenir, destek programlarıyla rayına girer, büyük kurum ve kuruluşların destekleriyle de sürdürülebilirlik kazanır.
Son olarak, sanata erişimin iyileştirilmesi konusunda ekleyecekleriniz neler?
Erişilebilirlik konusunda, sanata erişimden daha öncelikli gerekliliklerden söz etmek mümkün. Çeşitli engel gruplarından bireylerin bağımsız hareket edecek, yaşam kalitelerini yükseltecek olanaklara kavuşması elbette öncelikli olarak çözülmesi gereken bir problemdir. Sanat ise insanlar için hayati öneme sahip olmasa da hayatı daha anlamlı hale getiren bir olgudur. Sanatın bu gücünden herkes faydalanabilmelidir. Sanatın bir ihtiyaç olduğu, sanatla iletişim halinde oldukça anlaşılır. İnsan bilmediği bir şeye ihtiyaç duyamaz. Bu nedenle görme yetersizliği olan bireylerin erişimde güçlük çektiği plastik sanatlarla iletişimini güçlendirmeyi önemli buluyorum.
Görme yetersizliği olan kitlenin plastik sanatlarla ilişkisini araştıran ve bu konuda birçok kitap ve makale yazan Dr. Simon Hayhoe uzun yıllar körler okullarında, körlerin sanat eğitimini etkileyen sosyal ve kültürel faktörleri incelemiştir. Yaygın görüş körlerin görsel sanatları algılamalarının mümkün olamayacağı yönündedir. Hayhoe bunun tam aksini savunuyor; görsel sanatların psikolojik anlamda motive edici özelliğinden dolayı görme engellilerin ilgilenmesi gereken bir alan olduğuna dikkat çekiyor.