İklim krizinin görsel hafızası: Fotoğraflı Antroposen Hikayeler
Datça Kültür Sanat Dayanışması, Muğla Çevre Platformu ve Datça Çevre ve Turizm Derneği’nin ev sahipliğinde Fotoğrafçı Umut Kaçar ve Özcan Yurdalan’ın editörlüğünde Fotoğraflı Antroposen Hikayeler sergisi gerçekleştirildi. Fotoğraflı Antroposen Hikayeleri ve Antroposen çağda fotoğrafçı olmayı fotoğraf sanatçısı Özcan Yurdalan ile konuştuk.
Özge Ç. Denizci
ozgedenizci@gmail.com
Dünya’da iklim sorunları konusunda çalışan pek çok fotoğrafçı var. Ülkemizde ise bu meseleyi ele alan az sayıda fotoğrafçının kapsamlı ve nitelikli çalışmalarını biliyoruz. Amacımız bu çalışmaları çoğaltmak, hep birlikte dikkatimizi iklim değişikliğine çekmek. Bunun için Antroposen Çağdan Belgesel Hikayeler ana başlığıyla bu kolektif editoryal fotoğraf çalışmasını yapıyoruz.”
Fotoğraflı Antroposen Hikayeler fikri nasıl ortaya çıktı? Neden ihtiyaç duyuldu?
Yaşadığı çağa ve topluma karşı sorumluluk taşıyan fotoğrafçılar bu alet icat edildiğinden beri problem alanlarıyla ilgilendiler, meseleleri anlamaya çalıştılar ve verili koşulları iyileştirmek için fotoğraf çektiler. Çektikleri fotoğraflar kah değişimlere vesile oldu kah bir gerçeği görünür kıldı, kah birer tarih kaydı olarak referans oluşturdu. Bugün de içinde yaşadığımız sorunların en büyüklerinden biri küresel iklim değişikliği.
Endüstri çağının başından beri gezegenimiz insan faaliyetleri nedeniyle 1,3 derece ısındı. Bu sıcaklık artışının önümüzdeki yıllarda 1,5 dereceye varması halinde olağandışı doğa olaylarının çoğalacağı küresel iklim krizinin birçok canlı türünü yok edeceği biliniyor. Dünya’da ve ülkemizde iklim aktivistleri acil önlemler alınması için yöneticilere çağrı yapıyor.
Sanayi devriminden bu yana kapitalist sistemin enerji ihtiyacını karşılamak için kömür ve petrol başta olma üzere fosil yakıtlara bağımlı bir “tüketim uygarlığı” yarattık. Piyasanın sınır tanımayan kar hırsı her şeyin belirleyicisi oldu. Karar vericilerin politikaları su havzalarının, tarım alanlarının, ormanların tahrip edilmesine yol açtı, doğal alanlar betonlaştı, biyolojik çeşitlilik azaldı, sera gazları doğal sınırları aştı.
Çevre üstünde yarattığımız baskıyı, sebep olduğumuz olumsuz etkileri doğa artık gideremiyor. Bilim insanları bu etkiler nedeniyle yerkürenin yeni bir jeolojik döneme girdiğini söylüyor: Antroposen Çağ.
Dünya’da iklim sorunları konusunda uzun süredir çalışan pek çok fotoğrafçı var. Ülkemizde ise bu meseleyi ele alan az sayıda fotoğrafçının kapsamlı ve nitelikli çalışmalarını biliyoruz. Amacımız bu çalışmaları çoğaltmak, hep birlikte dikkatimizi iklim değişikliğine çekmek. Çevremizde olup bitenlerin gözle görülür sonuçlarıyla birlikte nedenlerini de anlamaya çalışmak. Bunun için Antroposen Çağdan Belgesel Hikayeler ana başlığıyla bu kolektif editoryal fotoğraf çalışmasını yapıyoruz.
Kaç fotoğrafçı var, fotoğrafçılarla nasıl iletişim kuruldu?
Fotoğraflı Antroposen Hikayeler (FAH) çalışmasında Türkiye’nin farklı yerlerinden yüzü aşkın fotoğrafçı birçok editör/mentör danışman birlikte işleyerek bir tür yurttaş belgeselciliği diyebileceğimiz bu faaliyeti gerçekleştiriyorlar. FAH bu mahiyetteki uygulamaların üçüncüsü. İlkini TFSF-Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu ile birlikte “Memleketimden Görsel Hikayeler” adıyla gerçekleştirmiştik. İkinci çalışma Pandemi günlerinde yaptığımız “Korona Günlerinde Fotoğraf” başlığını taşıyordu. Üçüncü çalışma şimdi konuşmakta olduğumuz Antroposen Çağdan Belgesel Hikayeler adıyla başlayan ve üç yıl süren FAH işi. Bunların her birine sayıları birkaç yüzü bulan fotoğrafçı arkadaşlarımız katılıyor ve her bir hikayenin tamamlanıp görünür hale gelmesi birkaç yıl sürüyor.
Her hikâyenin oluşması birkaç yıl sürüyor, çünkü alışıldık fotoğraflama pratikleri gibi git-çek-gel şeklinde yapılmıyor. Araştırmaya dayalı bir masa başı çalışması gerekiyor, alanda gözlem yapılıyor ve ilişkiler kuruluyor, ardından defalarca gidip gelerek pek çok çekim yaparak ele aldıkları konuyu fotoğraflarla hikâye etmeye çalışıyor arkadaşlarımız.”
Fotoğrafları toparlamak ne kadar zamanınızı aldı?
Gerek internet sitesinde gerekse açık hava sergilerinde yer alan çalışmalar fotoğrafçıların elindeki hazır fotoğrafların toplanması şeklinde olmadı. Tekil fotoğraflardan oluşan bir derleme değil FAH çalışması. Birer foto hikâye. Yani ele alınan bir konuyu fotoğraflar ve metinlerle hikâye eden denemeler bunlar. Her hikâyenin oluşması birkaç yıl sürüyor, çünkü alışıldık fotoğraflama pratikleri gibi git-çek-gel şeklinde yapılmıyor. Araştırmaya dayalı bir masa başı çalışması gerekiyor, alanda gözlem yapılıyor ve ilişkiler kuruluyor, ardından defalarca gidip gelerek pek çok çekim yaparak ele aldıkları konuyu fotoğraflarla hikâye etmeye çalışıyor arkadaşlarımız. Yoğun bir fikir ve fotoğraf emeği gerekiyor bu iş için. Fotoğrafçılar çevre problemlerini araştırma, analiz, hikayeleştirme süreçlerini hakkıyla gerçekleştirerek görünür kılmaya çalışıyorlar.
Bir iç işleyişiniz ve çalışma gruplarınız var biraz bundan bahsedebilir misin?
Herhangi bir dikey yapılanma ya da hiyerarşik ilişkilenme yok aramızda. Yatay vaziyette işliyoruz. Herkesin herkese erişimi ve paylaşımı söz konusu. Çalışma grupları var ancak onlar da konvansiyonel yapıların tanımlı grup çalışmaları şeklinde değil. Geniş katılımlı bir çalışmadan söz ediyoruz burada zaman zaman 200 kişiyi aşan bir grup içinde iletişim ve işleyişin hem pratik hem işlevsel olması gerekiyor. O nedenle FAH çalışmasında oluşturulan gruplar her arkadaşımızın katılımını teşvik edebilecek ve kendini ifade edebilmesi için ilham verebilecek alanları tanımlıyor.
Fotoğraflı belgesel hikayeler tek tabanca kendi başına bir fotoğrafçının çabasıyla elbet gerçekleşebilir ancak bizim işleyişimiz bir takım faaliyeti, bir ekip çalışması, aynı zamanda gerek teknik gerek düşünsel gerekse pratik bir destek faaliyetini de hayata geçirecek bir yapılanma gerekiyor o nedenle.
FAH çalışmasında editoryal işleri yapan bir grup, literatür tarama ve çeviri grubu- çalışma içi iletişim ve sanal mecralar grubu, medya iletişim ve etkinlik grubu, teknik geliştirme ve foto işleme grubu, iklim krizi danışma grubu gibi başlıklar söz konusu. Bu grupların her biri gerektiği zaman isteyenlerin devreye girerek işletebilecekleri esneklikte yapılar. Öte yandan geniş katılımlı çalışmaların doğası gereği bir koordinasyon ihtiyacı var elbet. Bunun gerçekleştirilebilmesi için şeffaf bir yapılanma içinde danışma ve müzakere imkanlarını genişletmeye çalışan bir ilişki biçimi söz konusu. Bunu bize sağlayan da dijital ortam ve internet platformları oldu.
Sitede fotoğrafların yanı sıra aslında iklim krizini odağına alan pek çok birbirinden farklı içerik var. Bunları oluşturmak da büyük bir motivasyon ve emek istiyor ve bildiğim kadarıyla bir finans da söz konusu değil. Bu motivasyon nereden geliyor?
Sitede ele alınan konuları fotoğrafçılar kendi yaşam çevrelerinden seçti. Site içeriğinin geniş bir yelpaze oluşturabilmesi ise en başta yaptığımız danışma/bilgilenme toplantıları sayesinde oldu diye düşünüyorum. Fotoğraf konuları belirlenmeden önce iklim krizinin sebep ve sonuçlarına dair çalışmalar yapan bilim insanları, aktivistler, sanatçılar, araştırmacılar, yayıncılar her biri iki saati aşan zoom toplantılarında hepimizin ortaklaşabileceği sağlam bir fikri zemin oluşmasını sağladılar. Bu konuşmalar küresel ısınmanın farklı cephelerini ele alıyor ve günlük hayatın olağan akışı içinde ayırt edemediğimiz kriz göstergelerini görünür kılıyordu.
Malum, görmek için baktığını anlamlandıracak bilgi donanımına sahip olmak gerekiyor. Bunun için de bilgilenme, deneyimleme, sorgulama… gibi bir dizi fikri faaliyet gerekiyor. Sitede hikayeleri olan her fotoğrafçı arkadaşımız ele aldığı konu hakkında temel bilgiler dışında ayrıntı denilebilecek bilgiye de sahip olma fırsatı buldu bu süreçte. Geniş katılımlı editoryal fotoğraf çalışmalarının doğası da bunu gerektiriyor. Anlatacağı hikayenin sadece görünür yanlarıyla değil görünmeyen kökleriyle de ilgileniyor fotoğrafçılar ve “Neden oluyor?”, “Nasıl oluyor?”, “Kim yapıyor?”, “Nerede gerçekleşiyor?”, “Ne zamana denk geliyor?” gibi sorularla meselenin esasını anlamaya çalışıyorlar. Bu sayede meselesine hakim, konusunu olabildiğince bilen insanların anlattıkları hikayeler çıkıyor ortaya.
Evet, tamamen gönüllü bir çalışma bu. Gerekli ufak tefek harcamalar ortaklaşa karşılandı. Fotoğrafçılar hikayelerini çekebilmek için gerekli masrafları kendileri karşıladı. Site inşası ve sergileme çalışmaları da yine imeceyle ve kişisel katılımlarla gerçekleşiyor.
Sözlükçenin gelişmesinin önünde bir engel yok. İsteyenler katkılar düzeltmeler ve önerilerle yenileyerek daha da kapsamlı hale getirebilirler. Okuma, izleme, dinleme önerileri için de aynı şey geçerli. Onlar da birlikte geliştirilmeye açık alanlar.”
Sözlük de önemli içeriklerin başında geliyor. Bu sözlük nasıl oluşturuldu, nasıl bir çalışma yöntemi izlendi ve geliştirilecek mi?
Sözlük gerçekten sitedeki diğer çalışmalar gibi değerli ve özgün bir iş oldu. Çalışmalarımıza baştan beri katılan arkadaşımız Ahmet Öner Gezgin küçük katılımlarla desteklenen kişisel bir çalışma gerçekleştirdi. Faaliyetimiz boyunca kendi adıma ben de sık sık sözlüğe başvurdum ve söylemimizle birlikte kullandığımız kavramlar konusunda da kaynak olarak değerlendirdim.
Bu sözlükçenin gelişmesinin önünde bir engel yok. İsteyenler katkılar düzeltmeler ve önerilerle yenileyerek daha da kapsamlı hale getirebilirler. Okuma, izleme, dinleme önerileri için de aynı şey geçerli. Onlar da birlikte geliştirilmeye açık alanlar.
Video çalışmaları devam edecek mi?
Video bambaşka bir alan, apayrı bir dil. Fotoğraf deneyimi olan herkes otomatik olarak video konusunda da yeterli olamıyor. O nedenle bu özgün alanda üretim yapabilmek için gerek video belgesel çekimleri, gerek editoryal süreçler gerekse teknik ihtiyaçlar konusunda donanım sahibi olan arkadaşlarımızın bu işe el atarak bir işleyiş inşa etmelerine gerek var.
Önümüzdeki süreçte farklı yerlerde sergiler olacak mı?
Farklı bir sergileme yöntemi uyguluyoruz, senin de Datça sergisinde gördüğün gibi. Her bir hikaye 2mX1,5 m boyutlarındaki branda levhalara yazılarla birlikte yerleştiriliyor. Her bir hikaye bir tür dergi/gazete sayfası gibi geliyor izleyicinin karşısına. Devasa büyüklükteki bir dergi sayfası ve yine farklı büyüklükteki fotoğraflarla mizanpajı yapılmış bir tasarım ortamı görüyor izleyici.
Kullandığımız branda baskı dış mekanlar ve her türlü hava koşuluna dayanıklı bir ortam. Gerek açık havada, kamusal alanda yapılması gerekse klasik galeri sergilemesinden tamamen farklı yapısı nedeniyle içerik ve biçim arasında uyumlu bir bütünlük taşıyor.
Datça sergisinden sonra da sergilemeler devam edecek. Sadece açık havada olacak diye bir şart yok ancak kapalı da olsa uygun mekanlar gerekiyor. Fotoğrafçı arkadaşlarımız yaşadıkları şehirlerde de sergilenmesi için araştırmalar yapıyor. Aydın, Mersin, İstanbul, Ankara şimdilik ön görebildiğimiz sergilemeler diyebilirim.
Katılımak isteyen fotoğrafçılara açık mı?
Henüz edit çalışmaları devam eden son birkaç fotoğraflı hikayemiz var. Onlar da tamamlanıp siteye girdikten sonra, muhtemelen yıl başından itibaren yeni bir çağrı yaparak iklim hikayelerini çoğaltmaya çalışacağız. Bu arada internet sitesi küresel ısınma konusunda daha önce yapılmış belgesel hikayelere de açık haliyle.
Varolagelen kürsel iklim krizine ilişkin bireysel olarak neler yapabiliriz?
Bir reçete verebilecek durumda değilim ama şundan kuşkum yok. İklim değişikliğinin sebebini sorgulamakla işe başlamak gerektiğini düşünüyorum. Samimi ve saygın bir sorgulama sonucunda sistem sorunuyla karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. Şirketlerin çıkarını her şeyin üstünde tutan, doğayı ham madde kaynağı olarak talan eden, tüketimin aynı zamanda büyük bir atık üretimi olduğunu gören ve her şeyin başında fosil yakıtların, petrol ve petrokimya endüstrisinin olduğunu fark eden herkesle birlikte çözüme biraz daha yaklaşmış oluruz kanısındayım.
Bildiğin gibi bu yaşamsal hakikatlerin üstünü örten ve meseleyi basit bir atık toplama faaliyetine indirgeyerek iklim krizini önemsizleştiren politikalar pek de derde deva olamıyor. “Yeşil badana” diye açıklanan ve sorunu estetize ederek ya da önemsizleştirerek ele alan yaklaşımların tıpkı iklim inkarcılığı gibi meselenin üstünü örttüğünü fark edebilmek gerekiyor.