Şuan Okunan
Kozmik Korku: Seni kurtaracağız, planet Earth!

Kozmik Korku: Seni kurtaracağız, planet Earth!

BEYZA YILDIRIM

Kıyamet kavramı üzerine düşünürken zihnimizde genellikle Hollywood filmlerindeki uzaylı ya da zombi istilaları, dünyaya çarpmakta olan dev bir göktaşı veya bir salgın hastalık sonucu ani ölümlerle tükenmekte olan insan soyu gibi imajlar belirir. Bu imajların yarattığı algıya göre insanlığın sonu sanki birden ve hızla gelecektir. Bunun karşısına da pek tabii bir kahraman yerleştirilir ki bu da yine insan merkezci anlatının yegane öznesi olan “insan”dır. Bir kahraman çıkar ve bütün bu saçmalığa son vermek için uzun bir maceraya atılır. Maceranın sonunda da insan soyunun devamını sağlar.

İstilaya engel olunur, göktaşının çarpması milimetrik hesaplarla durdurulur ya da insanlığı kırıp geçiren o hastalığa çare olacak olan mucizevi bir ilaç bulunur. Ve film seyircide büyük bir rahatlama hissi yaratarak sona erer. Oldukça güvende hissettiren bir dramatik anlatı şekli. Şimdi kasedi tersine saralım. Toplumsal algıyı şekillendirmek ya da yeniden üretmek için insan merkezli anlatılar çağlar boyunca birçok alanda ilk tercih edilen anlatı formundan biri oldu ve öyle de kalacak gibi gözüküyor. Çünkü oyun kurucular tarafından gerek gerçekliğin vehametini gizlemek adına gerekse arka planda gücünü pekiştirerek büyüyen kapitalizmin devamını sağlamak adına temsil yoluyla ideal olanı yaratmak ve empoze etmek için kullanılan antroposentrik anlatı her zaman en konforlu olanı oldu.

Konfor alanından çıkmak neyi ifade ediyor öyleyse? Bu anlatıya bir çentik atmanın yolu nereden geçiyor? Bunun cevabı karşılaştığımız ve her geçen gün karşılaşmakta olduğumuz yeni gerçeklikler ve bu gerçeklikleri odağa alıp insanlığa sunulan hayal perdesini yıkma gücüne bağlı. Teknolojinin hızla gelişmesi, küresel iklim krizi, savaşlar ve bunlarla beraber gelen kimlik, aidiyet ve göç krizleri gibi birçok gerçekliğin odağa alınması beraberinde postdramatik yeni bir anlatı formunun da doğması için kapalı kapıları zorluyor. Zorlanan kapılardan hareketle doğan bu yeni anlatı biçimleri Hollywood’un “kıyamet” anlatısını ters ışıkta bırakıyor ve apokalips dediğimiz şeyin öyle birden bire, olağan dışı unsurlarla gerçekleşen ve insan tarafından ehlileştirilen bir şey olmadığının, aksine yavaş yavaş her gün dozu biraz daha artarak devam eden bir son şekli olduğunun altını radikal ve ısrarcı bir şekilde çiziyor.

BRAD PITT’İN PARANOYAYA KAPILDIĞI GÜN

Moda Sahnesi’nin Nisan ayında prömiyer yapan oyunu “Kozmik Korku ya da Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün” tam da bu yerleşik insan merkezci anlatıya bir “es” niteliğinde sahnede yerini alıyor. Danimarkalı yazar Christian Lollike’in kaleme aldığı, çevirisini Leyla Tamer’in üstlendiği oyunun yönetmen koltuğunda Kemal Aydoğan var. Oyun iki erkek bir kadından oluşan, isimleri ve kim oldukları belli olmayan üç kişinin bir evin koltuğunda dünyayı ilgilendiren en büyük sorunlardan biri olan iklim krizi karşısında yaşadıkları kozmik korkuyu ve harekete geçme biçimlerini konu ediniyor.

İklim krizi büyük bir olay. Ve bu büyük olaya dikkat çekecek biri lazım. İroniktir ki çareyi aradıkları o isim herkesin bildiği, etki alanı yüksek ve geniş bir yüz olan Brad Pitt’ten başkası değil. Brad Pitt insanlar üzerindeki bu etkisini kullanarak dünyayı kurtarmak için iklim krizi ve dünyanın sonunu hazırlayan konular hakkında bir film çekmek istiyor. Bu noktada oyunun isimsiz karakterleri Brad Pitt’i devralarak çekilecek filmin olası senaryoları üzerinde düşünmeye ve performanslarıyla sahnede meta teatral bir evren kurmaya başlıyorlar.

KORKUNÇ, İRONİK BİR DURUMUN TAM ORTASINDAYIZ

Lollike’in kurduğu Aristotelyen anlamda üç birlik kuralının dışında kalan bu postdramatik yapının alt katmanında eriyen buzullar, ozon tabakasının delinmesi, türlerin yok olması, küresel sıcaklık artışı, kapitalizm ve bütün bu unsurların dünya üzerindeki yıkıcı etkileri gibi çok ciddi meseleler temposu sürekli değişen kaygan bir zeminde tartışılıyor. Bu meseleler bağlamında Lollike Hollywood’un temsili apokalips kavramını ironik bir şekilde tersyüz ediyor ve çevresel felaketler ve iklim değişikliğinin sonucunda doğanın yok oluşunu ifade eden yeni bir kavram “ekokalips” ortaya çıkıyor. Ekokalips çok yakın diyor Lollike. Ve bizler korkunç, ironik bir durumun tam ortasındayız. Her şey gözümüzün önünde yavaş yavaş gerçekleşiyor fakat bizler -mış gibi yapmak üzerine ısrar ediyoruz. Yazarın yarattığı Brad Pitt’ten medet uman ironik evren ve dil aslında biz izleyenleri rahatsız ederek harekete geçmemiz için kulağımızın dibinde hiç susmayan bir ses gibi yankılanıyor. Yer yer yıkılan dördüncü duvarla birlikte rahatsızlık hissi ve dozu artıyor.

SEYİRCİYİ DE ÇEVRELEYEN BİR DURUM

Kemal Aydoğan’ın rejisinde oyunun dramaturjisine uygun olarak oyuncular Fransız sahnede değil sahne önündeki boş alanda performanslarını sergiliyorlar. Oyunun bir evin odası olarak düşündüğümüz koltuk ve halıdan oluşan dekoru bir tarafta, bir çocuğun oyun alanı olarak gördüğümüz oyuncaklardan ve bir çadırdan oluşan dekoru diğer tarafta konumlanıyor. Kurulan bu yakınlık ve dördüncü duvarın yıkıldığı anlarda oyuncuların gözlerimizin içine bakarak performanslarını sergilemesi seyirciyi de çevreleyen bir durumun varlığının altını çiziyor ve rahatsızlık hissi pekiştiriliyor.

Oyuncuların oyun parkı gibi kurulan bu alanda olası senaryoları canlandırması ve aslına bakıldığında meta teatral düzlemde bir nevi “çocuk oyunu” oynaması Lollike’in metninde değindiği sandığımız dünyanın aslında ne kadar vahim durumda olduğunu fark etme ve harekete geçme biçimimize ironik ve manidar bir gönderme niteliği taşıyor. Etkiler karşısında verdiğimiz tepkileri, sınırlarımızı ve hareket alanımızı bu bağlamda yeniden düşünme fırsatı buluyoruz. Dekorun hemen bitişiğinde yer alan küçük televizyon ekranında dönen kaotik durumlar silsilesi ve araya serpiştirilmiş Brad Pitt filmlerinden kesitlerse oyuncak maymunla, küçük bir çadırla ve şişme bir yunusla kurulan dünyayı kurtarma senaryoları silsilesi devam ederken düşünme biçimimizi domine etmeye yönelik hareketlerde bulunan medyanın bir şekilde kendini her yerde var edebiliyor oluşuna güzel bir örnek teşkil ediyor. Ayrıca oyunun ışık tasarımında tercih edilen sarı, mavi düşük loş ışık da oyunun dünyasında seyircinin üzerine çöken bir sis gibi, oldukça işlevsel ve yalın.

Efsane Odağ, Hakan Can Kargidanoğlu ve Efe Taşdelen’in rol aldığı oyunda oyuncuların sergilediği performanslar ise sahnelemenin iskeletinde değinilmesi gereken önemli bir diğer nokta. Lollike bir röportajında oyunlarının çevrilmesi sırasında onu endişelendiren tek şeyin mizahının kaybolma ihtimali olduğunu özellikle vurguluyor. 20. yüzyıla kadar oyun yazarlarının ele almaya çekindiği ciddi konular kategorisinde bulunan iklim krizi gibi konuların postmodern bir yapıda ironik ve mizahi bir dille ele alınması oldukça radikal bir karar. Bununla birlikte ele alınan oyunun sahnelenmesi ve performe edilmesi kurulan bu radikal dilin dengeli bir biçimde kurulması açısından titizlikle yaklaşılması gereken bir konu.

Ayrıca Bakınız

Dengenin sağlanamadığı aksi bir durumda oyunun seyirci açısından rahatsız edici bir boyuta ulaşabilme riski mevcut. Bu anlamda oyunun mizahi ve ironik yönünün oyuncuların yer yer yaptıkları taklitlerle, beden ve ses kullanımlarıyla dengeli bir biçimde desteklendiğini söyleyebilirim. Her bir oyuncu aşırıya kaçmayan bir tonda, yüksek bir performansla rollerini performe ediyor ve oyunun inişli-çıkışlı tempolu ritmine ayak uydurarak her dakikası dolu dolu geçen izleği yüksek bir iş çıkarıyorlar ortaya. Sadece ironi de değil değinilmesi gereken bir diğer nokta da paranoya kavramı ki bu da oyuncuların bedenleriyle durumun vahametinin ortasında kaybolmaya yakın hissettikleri her an oynadıkları oyunu aniden durarak, koltuğa çökerek “Ben paranoyağım”, “Ben değilim” gibi sayıklamalar eşliğinde verdikleri tepkiler üzerinden çok izlenebilir bir noktada konumlanıyor.

Metnin odağına aldığı noktalar, oyuncuların yüksek performansı ve bütünlüklü sahneleme ve rejisiyle “Kozmik Korku ya da Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün” sezonun görülmesi gereken orijinal işleri arasında yerini almış gibi görünüyor. Dünyayı kurtarmanın yolu Brad Pitt’ten mi geçer bilinmez ama bizim için çalan acil durum sirenlerine kulak vermemiz gerektiği kesin. Oyunun yeni sezondaki tarihleri için Moda Sahne instagram hesabını takip edebilirsiniz.

“Kozmik Korku ya da Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün”
Yazar: Christian Lollike
Yönetmen: Kemal Aydoğan
Oyuncular: Efsane Odağ, Hakan Can Kargidanoğlu, Efe Taşdelen
Çevirmen: Leyla Tamer
Sahne Tasarımı: Bengi Günay
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Afiş Tasarımı: İlknur Alparslan
Fotoğraf: Orçun Kaya
Asistanlar: Mesut Karakulak, Sevde Yeliz Nar, Eren Evren, Doğa Altun, Asrın Şendil


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik