Şuan Okunan
Muhammet Ali Bilgiç: Tiyatro buralarda bir yerlere gelene kadar da savaşacağız

Muhammet Ali Bilgiç: Tiyatro buralarda bir yerlere gelene kadar da savaşacağız

Konya’da 14 sezondur perde açan Düşişleri Tiyatrosu büyük zorluklarla boğuşuyor, geçmişte prova yapacak yer bile bulamazken bugün kendi sahnesinde pek çok etkinlik düzenliyor, konuk ekipleri ağırlıyor. Düşişleri Genel Sanat Yönetmeni Muhammet Ali Bilgiç ile Konya’da tiyatro yapmayı, taşrada özel tiyatro olmayı ve sanatsal faaliyetlerini konuştuk.

METİN EKİNCİ

Düşişleri Tiyatrosu nasıl bir misyonla kuruldu? Kuruluş hikayenizden ve kadronuzdan kısaca bahsedebilir misiniz?

Düşişleri 15. sezonunda olan bir tiyatro. Biz bu yola çıktığımızda, Konya’da değil sahne prova yapacak yer bile bulamıyorduk. Buna rağmen yılmadan bir kumpanya olarak oyunlarımızı sergiledik. Lakin işler iyice profesyonel hale geldiğinde, artık taşın altına kendi elimizi sokma ihtiyacı doğdu ve Düşişleri Sahne’yi açtık. Açıldığımız zaman da bir çağrı yayınladık. Düşişleri, Konya’da gerçek ve profesyonel özel tiyatroyu geliştirmek ve yeni eserler üretmek için kuruldu. Kapısını da buradaki tüm tiyatroculara açtı. İster amatör olsun, ister profesyonel; tiyatro yapmak isteyen herkese kapısı açıktır Düşişleri’nin. Çünkü sahnesizliğin zorluğunu en iyi biz biliyoruz.

Kadromuz ise 15 sene önce amatör ruhla başlamasına rağmen, şu an tamamen profesyonel tiyatroculardan oluşuyor. Tabii proje bazlı oyuncu değişiklikleri muhakkak oluyor ama kemik bir kadromuz mevcut ve bu kadro ne mutlu ki Konya’da özel tiyatro bazında çıtayı belirliyor.

Düşişleri Sahne’de Seramik vb. Atölyeler, kurslar da düzenleniyor, şiir geceleri yapılıyor. Tiyatro dışı faaliyetlerinizden bahsedelim biraz da… Hangi ihtiyaca karşılık geliyor bu etkinlikler?

Düşişleri Sahne’nin fuaye alanında çok tatlı bir kafe kısmı mevcut. Bu alan tamamen seyircinin konforu düşünülerek oluşturuldu. Fakat bu alanı çok seven bazı seyircilerimiz, burayı kendi işlerini yapmak için değerlendirmek istedi. Seramik Workshop gibi etkinlikler böyle doğdu. Zaten ara sıra orayı bir galeri gibi de kullanıyoruz, sergiler ya da bazı sunumlar için. Bu yüzden bu tarz etkinlikleri kaldırabilen bir yer.

Kurslara gelirsek. Biz Konya’da tek profesyonel özel tiyatro olduğumuz için ve halk da buna ihtiyaç duyduğu için tabii ki de Konservatuvara hazırlık gibi kurslarımız mevcut. Burada da hem ticari olarak hem de halkın ihtiyacını karşılaması açısından faydalı bir durum var. Tabii ki burada da işi en profesyonel şekilde yapmaya gayret ediyoruz.

Şiir gecesi, açık mikrofon gibi etkinliklere gelecek olursak da, eh ne diyeyim tamamen ticari kaygı! Hatta şiir gecelerinde zaman zaman bunu sahnede de dile getiriyorum. Sevmiyorum ben bu olayı ama mecbur yapıyorum diye! Buralarda sahneye seyirci çekebilmek için maalesef bu tarz etkinliklere ihtiyaç duyuyoruz. Hiç oyuna gelmeyip açık mikrofona ya da şiir gecesine gelen seyircimiz var ya da bu etkinliklerden keşfedip daha sonra tiyatromuz ile tanışan seyircilerimiz var.

Kendi oyunlarımızda hep farklı türleri ve yaklaşımları denemeye gayret ediyoruz. Ne mutlu bize ki 15 senede 30 dan fazla özgün oyun ortaya koyduk. Repertuar seçerken de  sahneye uygunluğu, turneye uygunluğu, edebi dili, türü, yaklaşımı vs. gibi etmenleri baz alarak seçim yapıyoruz.”

Oyun tercihlerinizi ne belirliyor? Klasik oyunların yanı sıra kendi yazdığınız oyunları da sahneliyorsunuz? Nasıl karar veriliyor repertuvara, hangi öncelikleri gözetiyorsunuz?

Öncelikle her özel tiyatronun gözetmesi gereken en büyük önceliği ticari olarak devamlılığıdır. Biz bunu da gözetiyoruz elbette ama başa koyduğumuz önceliğimiz o değil. Oyunları seçerken ya da yazarken tek önceliğimiz var; yeni bir şey söyleyebilmek! Sırf ismi satar diyerek klasik oyunları da oynayabiliriz lakin içimize sinmiyor bu durum. Sanatsal yaklaşımı, farklılığı, yeni olması bizim için daha önemli.

Özellikle kendi oyunlarımızda hep farklı türleri ve yaklaşımları denemeye gayret ediyoruz. Ne mutlu bize ki 15 senede 30 dan fazla özgün oyun ortaya koyduk. Seyircimiz de oyunlarımızı beğenisiyle takdir ettiler. Repertuar seçerken de profesyonel bir bakış açısıyla; sahneye uygunluğu, turneye uygunluğu, edebi dili, türü, yaklaşımı vs. gibi etmenleri baz alarak seçim yapıyoruz. Hangi oyun olursa olsun Düşişleri farkıyla yapmaya çalışıyoruz.

Biz orijinal formatlar yaratırken, hem yeni olmasına hem de tiyatro ile iç içe olmasına özen gösteriyoruz. Seyircili Prova hiç daha önce tiyatroya gitmemiş birine bile tiyatroyu sevdirecek bir format. Amacımız zaten bu! İnsanlara gerçek tiyatroyu anlatıp sevdirmek.”

Oyunların yanı sıra özgün formatlarınız da var. ‘’Düşişleri orijinal formatıdır’’ diye sunduğunuz ‘’Grup Terapisi’’ gibi. ‘’Üçlü Koltuk’’ isminde bir talk show da yapıyorsunuz. Ha keza interaktif bir deneyim olan ‘’Seyircili Prova’’. Bu çalışmalar hakkında ne söylersiniz?

Seyircili Prova’dan başlamak isterim çünkü gerçekten Türkiye’de de örneği olmayan bir iş. Bildiğiniz gibi pandemi sürecinde herkes gibi özel tiyatrolar da büyük vurgun yedi. Pandemiden sonra tekrar sahnelere dönmeye çalışırken, seyirciyi de tekrar ısındırmak için doğdu bu format. Ben seyirciyi tekrar tiyatroya ve sahnelere ısındırmak için, o zorlu süreci unutturmak için en yapabiliriz diye düşünürken bunu buldum. Sahnede “Ben bunu bi tarafımdan uydurdum” diyorum ama çok orijinal ve profesyonel bir format çıktı ortaya. Seyirci ile prova yapıyoruz. Ekip de bilmiyor hangi oyunun provasını yapacağımızı. Seyirciye de text dağıtıyoruz. Ben eksik kalan rolleri seyirciden alıyorum sahneye. Yönlendirmelerim ile çok eğlenceli bir iş çıkıyor ortaya. Sahneye gelmek istemeyenler de olaydan uzak kalmıyor, oturduğu yerden elindeki text ile takip edebiliyor oyunu. Kendi özgün oyunlarımızı yapıyoruz bu formatta. Birkaç özel püf noktası ile de süsledim, ki bizden başkası yapamaz bu formatı o yüzden. Seyirci oyunun devamını da merak ediyor ve sonra izlemeye de geliyor! Sağ olsun, seyircimizin gözünden yaş gelerek gülmediği tek bir Seyircili Prova bile olmadı.

Grup Terapisi ise yine değişik bir olay. Bu sene, seyirci gözlemimden sonra ortaya koyduğum bir format. Çünkü seyirci artık sahneye çıkmak istiyor. Ama bunu da nasıl yapacağını bilmiyor. Herkes stand-up çı olmaya çalışılıyor, kolay yoldan nasıl alkış alırım derdiyle. Neyse… Grup Terapisi’nin ilk perdesi tek kişilik bir oyun. Bir psikoloğun ofisinde onun insanlıkla olan derdini izliyoruz. Ama o gün yeterli sayıda seans yapamadı… Bu yüzden ikinci yarıda seyirciden 4 kişi alıp onlarla grup terapisi yapıyor. Seyirci de hem eğleniyor, hem de psikolojik olarak rahatlıyor. Çok farklı bir iş oldu. Yolu nereye varır biz de meraktayız!

Üçlü Koltuk ise benim 13 senedir yaptığım bir radyo programıydı. Yukarıda da belirttiğim gibi, herkes stand-up çı olmak istiyor. Adına Talk Show denen bir sürü iş çıktı piyasaya ama bakıyorsun talk show ile alakası yok! Seyirci ile muhabbet eden tipler sadece. Ben de talk show böyle yapılır işte gibi bir inatla, radyo programını sahneye taşıdım. Konukları, konuları, orkestrası, seyircisi ile tam bir talk show oldu. Aynı zamanda da radyo frekansından canlı yayınlıyoruz ve telefon bağlantısı bile alıyoruz. Meşakkatli ama tam bir show işi çıktı ortaya.

Biz orijinal formatlar yaratırken, hem yeni olmasına hem de tiyatro ile iç içe olmasına özen gösteriyoruz. Seyircili Prova mesela seyirciye tiyatroyu tam olarak anlatan ve hiç daha önce tiyatroya gitmemiş birine bile tiyatroyu sevdirecek bir format. Bizim de amacımız zaten bu! İnsanlara gerçek tiyatroyu, profesyonel tiyatroyu anlatıp sevdirmek.

Konya, devlet tiyatrosu bulunan büyük bir şehir. Kendi yağıyla kavrulan bir özel tiyatro için hangi zorlukları barındırıyor?

Ayrıca Bakınız

Öncelikle en zorlandığımız nokta, seyircinin bu zamana kadar çok yanlış örnekleri görmüş olmaları. Bizden önce amatör kuruluşlar halkla tiyatro atölyesi adı altında çok yanlış şeyler göstermiş ve paralarını almış. Seyirci de artık tiyatroyu öyle zannetmeye başlamış. Örneğin; seyirci 2 ay drama eğitimi alıp hemen oyuncu olabileceği düşüncesinde burada! Profesyonellik sıfır! Halkı bu konuda eğitmek, halka anlatmak en zorlandığımız nokta. Bu yanlış örneklerin ceremesini biz çekiyoruz.

Tekel olmaya çalışmışlar senelerce bu amatör topluluklar yanlış işlerle. Biz hala o taraflardan karalamalar ile uğraşıyoruz. Ama tiyatro kimsenin tekelinde değildir! Özellikle profesyonel tiyatro. Biz Konya’da özel tiyatrolar artsın diye uğraşıyoruz.

İkinci olarak, bilet fiyatları. Tabii ki şehrimizde Devlet Tiyatrosu olması ve Şehir Tiyatrosu olması çok güzel. Benim eşim de Devlet Tiyatrosu’nda sanatçı burada. Lakin, bilet fiyatı 40-60 lira! Biz bilet fiyatını minimum 250 lira yapabiliyoruz (ki bu bile çok komik bir fiyat) bu da seyircide pahalı algısını oluşturuyor. Halbuki bırakın giderleri, oyuncuların kazancı bile zar zor çıkıyor. Bunu seyirciye ve halka anlatabilmek en büyük zorluklardan. Çünkü bilmiyor henüz halk burada özel tiyatroyu. Mesela Ankara’da, Van’da, İzmir’de vs. Hiç böyle bir mevzu yok çünkü halk senelerdir alışmış. Ama Konya özel tiyatro konusunda hala yeni. Biz de ilk ve tek olunca bu zorluk bize kaldı! Ama şikayetçi değiliz. Savaşmak için çıktık zaten bu yola, tiyatro buralarda bir yerlere gelene kadar da savaşacağız.

İzleyici ile etkileşiminiz nasıl? Geçen 14 senede kendi seyircisini yaratabildi mi Düşişleri?

Seyirci ile çok samimi bir diyaloğumuz var. Seyirci bizi de sahnemizi de çok samimi buluyor zaten. Yeni gelen biri büyülenerek gidiyor. 14 sezonun getirdiği bir birikim de var tabii. Lakin yukarıda da bahsettiğim gibi pandemi dönemi ve hakeza Maraş depremi dönemi bizi çok etkiledi. Maalesef bu tarz olaylarda birazcık ara verince bile seyirciyi geri toplamak zor oluyor. Yine de, kemik seyircimiz var. Üstelik onlarla muhabbetimiz de ilerliyor!

Seyircili Prova gibi, Grup Terapisi gibi özellikle interaktif etkinliklerde seyirci artık özellikle gelip yerini alıyor. Çok seviyorlar bizi sağ olsunlar biz de onları çok seviyoruz! Tiyatro oyunlarımız da çok seviliyor. Özellikle özgün oyunlarımızın seyirci tarafından bu kadar sevilmesi bize büyük motivasyon oluyor.

Son olarak taşrada tiyatro yapmanın sürdürülebilirliği konusunda neler düşünüyorsunuz? Sizce küçük şehirlerde sanatı desteklemek için Kültür Bakanlığı’na ve yerel yönetimlere ne gibi görevler düşüyor?

Biz Konya gibi büyük bir şehirde bile özel tiyatro yaparken zorlanıyorsak, daha küçük yerlerdeki meslektaşların zorluklarını hayal bile edemiyorum. Gerçekten zor. Bu konuda Kültür Bakanlığı’nın desteği çok hayati. Ülkede birçok yerde tiyatrolar bu destek ile ayakta kalabiliyor. Kültür Bakanlığı’nın, özellikle küçük yerlerdeki ya da bizim gibi tek olan yerlerdeki tiyatrolara büyük destek vermesi lazım. Çünkü buralarda tiyatronun büyümeye ihtiyacı var hala. Tiyatro halkı eğiten, geliştiren bir sanat. Halkın gelişmesi için olmazsa olmaz bir kol. Bu yüzden Kültür Bakanlığı desteği çok hayati.

Yerel yönetimler konusunda da, özellikle küçük yerlerde manevi destek bile çok önemli. Biz özel tiyatrocuların paraya ihtiyacı var evet ama manevi olarak desteklenmeye de çok büyük ihtiyacı var. Bir yerel yönetici çiçek bile gönderse, o tiyatroya desteğini belirtse yeter. Ha gelip izlerse aliülala! Biz burada sağ olsun hem Devlet Tiyatrosu yönetiminden hem Şehir Tiyatrosu yönetiminden manevi olarak çok destek aldık. Ama en büyük desteğimiz seyircimiz.


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik