Sennur Sezer: Çiğnenmiş çiçeklerin direnci
“Sezer on altısını kırk altısında yaşayacaktır.
Çünkü bütün şiirler –
Çiğnenmiş çiçeklere özlemi anlatır.”
Behçet Necatigil, 27 Eylül 1966
MUSTAFA KARA
Yarım asırdan fazla geçmiş Behçet Necatigil’in bu öngörüsünün üstünden. 68 kuşağı, 78 kuşağı, 80 sonrası kuşağı, 90’lar, 2000’ler ve sonrası… Kaç kuşak gördü şair. Kalbi kaç kuşağın heyecanları, sevinçleri, kavgası, yenilgisi, yengisi ile birlikte attı. İlk şiiri 1958’de, ilk kitabı “Gecekondu” 1964’te yayınlandı. İlk kitabının ilk iki dizesi: “Aceledir sevişmeler tek odalarda / Yarı giyinikliğinde kadınların”. Tek gözlü gecekondularda sevişmenin çocukları nasıl erken büyüttüğünü anlatan bir şair.
Evet, yeni bir ses bu.
İstanbul Kız Lisesi’ni yarıda bırakıp, tersanelerde çalışmaya başlayan bir genç kadının iddialı sesi. Durduğu yeri, ömrü boyunca duracağı yeri daha hayata ilk adımında belirlemiş bir şair. Evet, belki 16 yaşında bir şaire sorulur; “Şiirde neyi eksik gördün de, şiir yazmaya başladın” diye. Üstten mi üstten, eril mi eril! Yanıtını verir Sennur Sezer o gün de, sonrasında da… Var mıydı böyle bir şiir sahi? İşçi kızların görüntüleri vardı şiirde; ama böylesi… İşçi kızların diliyle konuşanı? Bakmayın yıllar sonra “Bir ses arıyorum” dediğine; bazen sustu ama sesini asla yitirmedi Sennur Sezer. “Doğumda ölen dağ gibi kızlar”ın da, “işkencede direnen dal gibi kızlar”ın da sesiydi.
(…)
Sennur Sezer’in Manos Kitap’tan çıkan “Bütün Şiirleri: Direnç” kitabı şairin daha önce kitaplarına girmeyen şiirleri de dahil, bütün şiirlerini içeriyor. Kitap ile, Sennur Sezer’e ait olduğu yıllar sonra ortaya çıkan ünlü “Buruk Acı” şarkısının sözleri de, şairi ile buluşuyor.
Evet, şiir tanığıdır çağının. İlk bakışta ne beylik laf! Konu Sennur Sezer olunca, bu tanıklığın nasıl bir gerçeğe dönüştüğünü an be an, yıl be yıl, kuşak be kuşak hissetmek mümkün. Tarihçi gibi değil, siyasetçi gibi hiç değil, tıpkı işçi kızların gözleriyle baktığı gibi bakarak, anlattığı bir ülke tarihi var “Bütün Şiirleri“nde. Şiirlerin özü Direnç. Çiçeğin binbir türünün, ağacın bin çeşidinin, yemeğin her türlüsünün, el ele vermenin sıcaklığının, yumruğunu sıkmanın hırsının şiiri bu. Baktığı her köşede, gördüğü her nesnede insanı, insan emeğini gören, gösteren şiir.
Evet, nasır belki Orhan Veli ile girdi şiire. Epey de konuşuldu, “şiirde nasırın yeri“. Ama ya eldeki, dildeki, yürekteki nasır? Orhan Alkaya’nın “sevdalınız komünisttir’in kadın olanı” demesi boşuna değil.
Ne kadar nasır tutsa da, “ağrıdıkça biliyoruz, yüreğimizin yerini”.
(İlk olarak Ekim 2017’de Hürriyet Kitap’ta yayınlanmıştır.)