Şuan Okunan
Yaş Dediğin: Aynı hayat iki kere izlenmez!

Yaş Dediğin: Aynı hayat iki kere izlenmez!

MUSTAFA KARA

Herbert Grönemeyer’in şarkısındaki Heimat ist kein Ort / Heimat ist ein Gefühl” (Memleket bir yer değildir, memleket bir histir” sözlerini ilk duyduğumda epey bir soru işareti aydınlanmıştı. Mecburen Almanların heimat’ındaydım o ara. “Yaş dediğin bir histir” (Yazarının diliyle “Age is a feeling”, Almancasıyla “Alter ist ein Gefühl” cümlesini ise geçenlerde duydum. 50. yaşa ağır aksak adımlarla ilerlerken. Zaten biliyordum aslında, evet yaş dediğin de bir his. “Hissettiğin yaştasın” demek değil bu. “Anı yaşa” basitliğinde bir davet de değil. Konu zamansa hiçbir cümle o kadar basit değildir. Memleket hissi gittiğin ülkelerde yanı başındadır hep, “Umarım zaman hissini de başka zamanlara giderken yanımızda götürebiliyoruzdur” deyip oyuna geçelim.

Orijinal adı “Age is a feeling” olan “Yaş Dediğin”, Haley McGee’nin yazdığı etkileşimli bir oyun. İlk sahnelenişi 2022-23 sezonunda Londra’daki Soho Theatre’da olmuş. Geçen bahar Barış Arman’ın rejisiyle sahneye taşınan “Yaş Dediğin”, Gülce Uğurlu’nun sahnedeki başarılı performansıyla bu sezon da yolculuğuna devam ediyor.

VADEDİLEN SEVGİLİ YA DA NE ZAMAN BİR KÖPEĞİN OLACAK?

Hayat ve seçimler üzerine çoktan seçmeli bir kurgusu var oyunun. İzleyiciyi de seçimlere dahil eden bu kurgu, her sahnelenişte “Gelen Kutusu”, “Otobüs”, “Yumurtalar”, “Yumruk”, “Dişler”, “Istakoz” gibi öyküler arasından izleyicinin yaptığı seçimlerle ilerliyor. Seçilmeyen hikâyeler anlatılacakları günü bekliyor. Seyirci ile tek etkileşimi bu değil oyunun, sıklıkla fikrine başvuruluyor, seçimlere ve yaşananlara dair küçük sözler veriliyor seyirciye. Oyunun kendisi de zaten seyirci topluluğuna anlatılan bir hayat hikâyesinden başka bir şey değil.

Oyun bir sürü soru koyuyor önümüze. “Hayatın karşına çıkartabilecekleri arasından bir seçim yapabiliyor olsaydın, hangilerini bilmeyi seçerdin?” Sorulardan biri bu mesela. Hangi seçimimiz bizi nereye götürecek, hangi tercihimizle hayatımızın akışı değişecek? Bunu hayatın finaline doğru tartışmak başka, hayatın ortasında tartışmak başka, gençlik yıllarında geleceğe bakarak öngörmek bambaşka. “Kendi paranla ilk kez yurtdışına seyahate çıkacaksın” diyor oyunun anlatıcısı ya da “Bu dünyaya bir çocuk getirmenin hayalini kuracaksın” diye giriyor söze. “Güzel bir yaz akşamı seni kollarına alıyor…” diye vadedilen sevgili kim? “Dişleri lekeli ama gülümsemesi sıcacık” olan adam ne zaman karşına çıkacak? “Hayatın boyunca bir köpeğin olmasını istemiştin…”, evet ama ne zaman olacak? Geleceğe dair kehanetler mi bunlar? “Istakoz sever misin?” sorusuyla hangi yaşında karşılaşacaksın mesela ve yanıtın “Hiç yemedim” olacak.

Sahi ıstakoz sever misin ey okur? Hayat tercihler yaptığın bir oyun mu yoksa?

BİR YANI MELANKOLİK, BİR YANI NEŞE DOLU

25 yaşına girdiğin günü hatırlıyor musun?” Bu soruyla başlıyor “Yaş Dediğin”. Anlatıcının kendi kendine sorduğu ve buradan başlayarak tüm yaşamını anlattığı bir başlangıç noktası. Seyirci ara ara hikâye seçimleriyle yön verse de hikâye ve hayat onun. İçinde tüm duygular var, birer duygu olarak yaşam ve ölüm, korkular, kaygılar, arzular, hırslar, sevinçler, öfkeler, ille de sorular, sorular, sorular. Deniyor ki Haley McGee bu oyunu “huzurevlerinden, mistisizmden ve mezarlık ziyaretlerinden ilham alarak” yazmış. Yazar 1985 doğumlu ve Cahit Sıtkı’ya göre bile Dante gibi yolun ortasıydayken bu oyunu yazmış. Seçimlerinin çoğunu henüz yapmamışken. Belki buradan hareketle izleyiciye “kaygıyı bırak, seçimlere takılma” tarzında öğütler veriyor, hayatın anlamını bu yaklaşımla sorguluyor. Gizemden, belirsizlikten kaygı duymayı değil, keyif almayı salık veriyor aslında. Ölümün, ölümlü olmanın yaşamı güçlü kılan en gerçek şey olduğu var bu fikrin arkasında.

Yaş Dediğin”, bir yanı melankolik, bir yanı neşe dolu bir hikâye. Gülce Uğurlu’nun dinamik oyunculuğunun da etkisiyle duygu geçişleri bir çırpıda oluveriyor. Hayatın akışı gibi. Hayatı bir daha yaşayamayacak oluşumuz gibi bu oyunu da bir daha göremeyeceğiz. Yeniden bilet alabiliriz elbette, ancak izlediğimiz farklı bir versiyon olacak, aynı oyun değil. Seyirciye bırakılan seçimlerin doğal sonucu bu, hayatın akışındaki belirsizliğe ince ve dokunaklı bir gönderme. Yaşlanma, yaş almaya dair sadece içsel bir yolculuğa çıkmakla yetinmeyen, toplumsal normların da sorgudan geçtiği bir oyun “Yaş Dediğin”. Yalnızlık, dışlanma, yaşlılık gibi pek çok konu oyunun akışı içinde yerini buluyor.

Oyunu ilk sahneleşinde yazarı Haley McGee oynamış, dekor olarak da boy boy çiçekler arasında yükselen koltuklu bir merdiven tercih etmişler. Seçimlerin yazılı olduğu kağıtlar çiçeklerin üzerinde. Elinde ise bir bahçe makası var. Hayat, çiçek, merdiven güçlü metaforlar. Barış Arman’ın rejisi, Kerem Çetinel’in sahne ve ışık tasarımında ise bir stüdyodayız. Sonsuz beyaz fon üzerinde yer yer tepenisine çıkılan, tünenen ahşap bir sandalye var. Işıklar monoloğun sahibine dönük ve deklanşör sesleriyle giriyoruz hikâyeye. Resimli hikaye kitapları sandıktan alınıyor ve seçilenler ortalığa yayılırken seçilmeyenler sandığa geri dönüyor.

“Yaş Dediğin”, zeka ve bilgelik dolu bir metinle hayatın bilinmezliğine saygı duruşunda bulunarak, ölümlü olmakla ilgili gerçeğimizi sindirmemizi bir nebze olsun kolaylaştırıyor.

 

* “Yaş Dediğin”, 1 Kasım Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Biletler BiletiniAl’da satışta.

 

“Yaş Dediğin”

Yazan: Haley McGee

Çeviri: Deniz Vural – Ahu Sıla Bayer

Yöneten: Barış Arman

Oynayan: Gülce Uğurlu

Ayrıca Bakınız

Sahne & Işık Tasarımı: Kerem Çetinel

Ses Tasarımı: Ömer Sarıgedik

Hareket Koçu: Ezgi Keskin – Mine Çerçi

Yönetmen Yardımcısı: Fatih Yücel Köroğlu

Tanıtım: Gülçin Kartal

Fotoğraflar: Murat Dürüm

Işık Operasyon: Oğuzhan Altıntaş

Afiş Tasarımı: Emre Parlak

Süre: 75 dakika


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik