Şuan Okunan
Çok Fazla Uzaklaşmış Olamam Evimden: Şimdi her şey ve herkes daha uzak!

Çok Fazla Uzaklaşmış Olamam Evimden: Şimdi her şey ve herkes daha uzak!

“Eğer bazı cümleleri ilk başlatan ben olsaydım ne kadar saçma bir halde olduğumuzdan bahsederdim. Size bakıyorum da sadece is, ter ve toz görüyorum. Burada sonsuzluğun içinde yok olup gittik…”

MUSTAFA KARA

Cicero “Omnia mea mecum porto” diye aktarıyordu Prieneli Bias’tan, yani “Bana ait olan her şeyi yanımda taşıyorum”. Gerçek zenginliğin, değerli olanların insanın içinde olduğuna dair bir vurguydu bu. Çünkü maddi olan her şey kaybedilebilir, erdem ve bilgelik gibi gerçek değerler ise insanın içindedir. Gerçekten size ait olanları kalbinizde taşırsınız.

Abısta Tiyatro’nun “Çok Fazla Uzaklaşmış Olamam Evimden” adlı oyununu izlerken daha ilk sahneden zihnimde canlanan bu söz oldu. Bir de Alman şarkıcı Herbert Grönemeyer’in “Heimat ist kein Ort, Heimat ist ein Gefühl” dediği o eşsiz şarkı. Heimat’ı burada vatan gibi de çevirebilirsiniz ama duygusu biraz eksik kalır, yurt, memleket, yuva ve hatta ev daha doğru bir çeviri olabilir. Evet, memleket bir yer değildir, bir histir. Ev de öyle…

İlk sahnenin zihnimizde canlandırdığı deniz ve denizde hayatta kalmaya uğraşan insan, göçmenliğin ilk simgelerinden biri. Sadece bugünün Akdeniz’ini kastetmiyorum, 160 yıl önceki Kafkas Sürgünü de öyleydi. Hala Karadeniz’den alacaklıdır Çerkesler, Abhazlar.

Abısta Tiyatro bize evrensel bir göç ve göçmenlik hikayesi anlatıyor. Bir bavula sığan, sığmak zorunda kalan hayatlara dair çarpıcı bir oyun ortaya koyuyor. Bavul deyip geçmeyin, denizde kayık, ölünce tabut, uyurken yatak… Bir bavula sığan insan.

GÖÇMENLİĞİN EVRENSEL SAHNESİ

Sürgün demişken, yani vatanını kaybetmekten söz açmışken; oyunun başında bir Kızılderili şarkısı duyduğumuzu eklemek lazım. Dengede kalabilmeye dair. Müzik, hareket, dans oyun boyunca eksik olmuyor. Derin bir nefesle hayata dönen insan, denizlerde, okyanuslarda nefessiz kalmış farklı uluslardan nice göçmene gönderme yapıyor. “Çok Fazla Uzaklaşmış Olamam Evimden”, tekil bir göç hikayesi anlatmıyor, simgelerle bezeli evrensel bir sahne kuruyor. Bu simgesel anlatımda zamansız ve kapalı bir mekanda valizleri kendine mesken edinmiş insanlar var. Hayatta kalmaya çalışan ve kapının altından sızan ışığı paylaşmaya çalışan insanlar. Dışarıda hayat akıp gidiyor ama bu daha çok onların hayatı. Biz “ötekileri” izliyoruz. Ağacından uzakta, kökünden kopmuş insanların aidiyet ve kimlik meselelerine dair bir tartışma yürütüyor metin. Başkalarının dilini öğrenerek hayatta kalmaya çalışanların, doğmadığı topraklarda yaşamak zorunda olanların, başkalarına benzeyerek kabul görmeye çalışanların hikayeleri… Herkese ve her şeye uzak hissedenlerin…

HİÇBİR YERE AİT OL(A)MAYANLARIN HİKAYESİ

Abısta Tiyatro’nun 19 Ocak 2025’te prömiyerini yaptığı “Çok Fazla Uzaklaşmış Olamam Evimden” aslında bir üçlemenin son oyunu. Nazlı Başaran’ın yazıp yönettiği bu oyunların ilki 2017 tarihli “bir eve dönüş hikayesi” olan “Yuva”ydı. 2024’te gelen “Öte(de)kiler”in sözü tek cümleyle “Savaşlar, içimizdeki gülleri topraklarından eder”di. Üçüncü oyun da “Hiçbir yere ait ol(a)mayanların hikayesi”. Sözünü yine açıkça söylüyor: “Ben burada doğmadım ama burada yaşamayı da ben seçmedim. Onlar gibi olursam beni yakın görürler sandım. (…) Bakıyorum da şimdi her şey ve herkes daha uzak. Neden bu kadar uzak?” diyor. Ayrıca üçlemede yer almayan 2018 tarihli Girdap da “Artık burası benim evim değil. Benim bir evim yok” diye başlıyordu söze. Nazlı Başarın’ın yazıp yönettiği ve aynı zamanda rol aldığı oyunda “Hayatını bir bavulda taşıyanlar bilirler ki yollar, bizler yürüyelim diye var. Ve bu yol benim özgürlüğüm. Kendime kavuşmaya gidiyorum” sözleri kurulan imgenin bugüne uzanan izlerini taşıyordu.

KÖKLERİN AİT OLDUĞU BÜYÜK AĞAÇ

Abısta Tiyatro’nun bu üçlemeyle ortaya koyduğu tartışma kuruluş amacını da özetliyor. Abısta, Abhazların mısır unundan yapmış olduğu bir ekmek. Abhaz pastası da deniyor. Ev bir yer değil bir histir, demiştik ya. Kimileri için de abısta kokusudur mesela. Abısta Tiyatro’nun “aidiyet ve kimlik” kavramlarını tartışırken yerelliğe sığınmadığını, evrensel bir bakış açısı ortaya koyduğunu belirtmekte fayda var. Yine de imgeler ve simgeler bize yazarın ve topluluğunun geldiği köklerin ait olduğu büyük ağacı berrak biçimde betimliyor.

Sahnedeki koreografi ve hareket dili, dile gelen ve gelemeyen tüm arzuların bir yansıması gibi. Işık tasarımının oyunda özel bir yeri var ve ilk dakikadan itibaren bir oyunun ayrılmaz bir parçası olarak sahnede. Atakan Şurdum Avcı, Mert Aşemez Pihava, Pelin Habiçoğlu, Setenay Özbaş ve Recep Özdemir’i sahne üzerinde başarılı kılan uyum ve uzun bir zamana yayılan emeğe işaret ediyor. 5 karakterin farklı kişilik özellikleri ve simgeledikleri anlamlar başarıyla sahneye yansıyor, yaşadıkları trajedi içindeki nüanslar kolayca fark ediliyor. Bir avuç ışığı bölüşmek zorunda kalanların eve dönme ya da köklere ulaşma arzuları binbir korkuyla bastırılırken, yaşadıkları tekinsiz hale da tanıklık ediyoruz.

SAHİCİ BİR DAYANIŞMANIN BİLGİSİ

Oyun aidiyet, kimlik ve azınlık olmak üzerine tartışma yürütürken, içeriye dönmeyi de ihmal etmiyor. Karakterlerin tartışmalarına yansıyan farklı eğilimler, arzular ve davranışlar, verili durumdan çıkış yoluna dair farklı hasletleri göz önüne seriyor. Karakterler köklerinden kopmakla kalmamış, sahici bir dayanışmanın bilgisini de yitirmiş görünüyorlar. Ben ya da biz olmakla ilgili, yalnızlığı sorguluyan bir tartışma da var orta yerde. Bunu bireysel bir mesele olarak değil, kökünü, dilini, birlikte yaşayışını yitirenlerin bir trajedisi olarak izliyoruz. Evet bu bir trajedi, hiçbir yere ait ol(a)mayanların trajedisi.

Abısta Tiyatro ile kültür ve kimliğin sanata etkileri araştırmasını başlatan Nazlı Başaran, yazdığı oyunlarla bu trajediye ışık tutuyor, halklar, ritüeller, göç psikolojisi ve savaşın etkilerini tiyatronun gücüyle sahneye taşıyor. 

“Çok Fazla Uzaklaşmış Olamam Evimden”, 11 Mart Salı günü Eksi On Altı Mekan’da, 20 Mart Perşembe günü Koma Sahnesi’nde olacak. 

“Çok Fazla Uzaklaşmış Olamam Evimden”

Yazan, Yöneten: Nazlı Başaran

Reji Asistanı: Göksu Şekeroğlu

Ayrıca Bakınız

Proje Koordinatörü: Pelin Habiçoğlu

Işık Tasarım: Alev Topal

Dekor Tasarım: Mert Aşemez Pihava

Kostüm Tasarım: Atakan Şurdum Avcı

Afiş Tasarım: Mert Aşemez Pihava

Hareket Düzenlemesi: Nazlı Başaran

Oyuncular: Atakan Şurdum Avcı, Mert Aşemez Pihava, Pelin Habiçoğlu, Setenay Özbaş, Recep Özdemir

Oyun süresi: 65 dk / Tek Perde


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik