Şuan Okunan
Elma Labrador Çimen: Hafıza-i beşer aşk ile hatırlar

Elma Labrador Çimen: Hafıza-i beşer aşk ile hatırlar

Hepimiz birini sevmenin ne demek olduğunu biliyoruz; aşkın ne kadar neşeli, komik, sinir bozucu ve yürek burkan olabileceğini anlayabiliyoruz.”
MUSTAFA KARA

Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür, burası kesin. “İnsan anılardan oluşuyor ama tutunmayı seçtiği anılar da bayağı tuhaf” diyen Elma Labrador Çimen bu unutuşlara ve hatırlayışlarla dair bir oyun. Öyle ince bir yerden yüzleşiyoruz ki bu unutuşlar ve hatırlayışlarla, “anı” nerede başlıyor, “hayat” nerede bitiyor hepsi birbirine giriyor.

Zaten belirli bir süre hayatı yaşıyor ve sonra unutuyor değiliz ki, hepsi iç içe. Zaman gibi. Yer yer eş zamanlı. Göreli bile hatta. Dün bugün için geçmiş, bugün yarının anısı. Hepsi bir arada beynimizin içinde. Hele bir de aşk varsa. Malum aşk iki kişilik.

Orijinal adıyla “In The Other Words” oyununun yazarı Matthew Seager bir röportajında Arthur ve Jane’in 50 yıllık aşk hikayesini anlattığını söylüyor. Net bir ifade bu. Bu 50 yılın bir kısmı unutuş, bir kısmı yaşayış değil, hepsi birden aşk, hepsi birden yarım asır. Oyunu evrensel kılanın aşk olduğunu da ekliyor Seager, “Hepimiz birini sevmenin ne demek olduğunu biliyoruz; aşkın ne kadar neşeli, komik, sinir bozucu ve yürek burkan olabileceğini anlayabiliyoruz.”

HERKESİN BİR ŞARKISI YOK MUYDU?

Tiyatroİn’in Onur Ünsal rejisiyle Elma Labrador Çimen olarak sahneye koyduğu oyunun orijinal adı Frank Sinatra’nın “Fly Me To The Moon” şarkısından geliyor: “Bir başka deyişle…” Bu şarkı orijinal oyunun da omurgasında. Aşka ve alzheimerın etkilerine dair bu oyunu genç yaşta yazan ve oynayan Matthew Seager, daha öğrenciyken demans bakım evlerinde düzenlediği duyusal uyarım atölyeleri düzenlemiş. Müzik ile demans bakımı arasındaki dolaysız bağı oyunun orta yerine koymuş: “Bir başka deyişle, lütfen gerçek ol / Bir başka deyişle, seni seviyorum.”

Onur Ünsal’ın yorumunda ise 1954 tarihli Frank Sinatra şarkısının yerini, ABBA’nın 1975 tarihli Dancing Queen şarkısı alıyor: “Dans edebilirsin, caz yapabilirsin / Hayatının anını yaşayabilirsin / Şu kıza bak, şu hareketleri izle / İçindeki dans kraliçesini ortaya çıkar.”

Bu değişikliğin nedeni ne? Bilmiyorum. “Herkesin bir şarkısı” yok muydu? Ondandır muhtemelen. Oyununu rejisi şarkının da, dansın da odak noktasında olduğu bir dinamizme sahip. İşler sarpa sardığında, çıkmaza girdiğinde ilaç gibi yetişiyor “Dancing Queen”. Dans edilen, edilebilen günlerin anısına.

GÜÇSÜZLEŞMİŞ HAFIZA, GÜCÜNÜ YİTİRMİŞ BEDEN

Elma Labrador Çimen‘de, 50 yıllık bir aşk hikayesi izliyoruz. Ama “anda kalmış” gibi zamansız bir his de var. “Yaşlandırma, yılların geçtiğini göze sokma, flash back’leri belirginleştirme” gibi araçlar yok. Ara ara gelen yabancılaştırma efektleri de, seyirciyle kurdukları bağlarla güçlendiriyor bu hissi. Sondan başlayıp serbest zaman geçişleri ile izliyoruz 50 yılı. 20 yaş ile 70 yaş arasında belirgin bir fiziki görünüş farkı da yok sanki. Hafızada bazı anlar kaybedilmiş, beden zayıf düşmüş ama duygular yerinde. O an hissedilenler ile hatırlanan duygular da eş zamanlı. Her şey bir anda, her şey aynı anda olmuş, oluyor, olacak gibi.

Oyun geçmiş ile bugün arasında gidip gelirken, alzheimerın sırrına da eriyoruz birazcık. Erkeğin unuttukları, kadının yeniden yeniden deneyimledikleri birbirine karışıyor, kişisel hafızada yok olan izler ilişki için de kayıp anlamına geliyor. Ve hatırlayışlar… Dancing Queen gibi… İlişkinin ilk anında da, son anında da bu şarkı var.

ÖMRÜMÜZ YİTİRİŞLER TOPLAMI

Hastalıklar insan için elbette. Oyunu izleyen herkesin kendiyle, sevdikleriyle ilgili deneyimleri her zaman taze, her an güncel. Kişisel olarak yoğun, sıkıntılı ve fiziksel hareketi engelleyen yıpratıcı bir hastalık sürecinin ardından izlediğim ilk oyun oldu Elma Labrador Çimen. Üstelik son aylarda etkilerini gözlediğim bir yakınımın demans süreci ile de birleşti. Bedenin yitirişlerini kendimde, zihnin yitirişlerini en yakınımda gördüm, gözlemledim. Vakit de boldu, düşündüm üzerine. Duyguyu yitiriş, bilgiyi yitiriş, hatırayı yitiriş ve bedenin eski gücünü yitirişi… Yitirişler toplamı. İnsan olmanın nasıl meşakkatli ve uzun bir yolculuk olduğu malum. Bir insanı tanımak da farklı değil. Bedeni ya da zihni yitirişi nereye koyacağız bu durumda? Hele hastalık anlarında, hele bakım hizmeti veren güçlü duygulara sahipse, bu yaşanmışlıkların ortağıysa…

Elma Labrador Çimen‘de 50 yıla yayılan ilişki, bir insanı yıllara yayılan bir yük ile yitirmenin hissini başarıyla aktarıyor. Bu aynı zamanda bir taraf için yeniden inşa etme süreci. Yeni durumu kabullenme ve ona adapte olma serüveni. İki kişilik bir aşkın bir ayağı zihnin kıvrımlarında kaybolup giderken “bilen” tarafın nasıl ayakta kalacağı, kaldığı bambaşka bir deneyim. Zaman durmuyor, akıyor çünkü. Deneyim kendini yeniliyor. Biraz da bu nedenle başlangıcı ve sonu olmayan bir aşk hikayesi bu. Ağır, hüzünlü ama bir o kadar da umut ve mutluluk dolu. Bir yandan yeniyi deneyimlerken, diğer yandan geçmişe dair hatırlanması olası tüm izleri belirginleştirme çabası içeriyor.

Erkeğin bozulan zihinsel sağlığına ayak uydurmak kolay değil ama hatırlanan şeyleri değerli kılmak mümkün. Şarkılar gibi. Kadın, kendi zihninde kaybolmuş erkeği karşılaştıkları ilk andaki müziğin gücüyle geri çağırıyor, yeniden kendine doğru çekiyor. Demans bakımı ile müzik arasındaki bilimsel bağdan yola çıkan bir oyun var sahnede. Müzik ve melodiler daha uzun süre hatırlanabilir çünkü. Orijinal metinde de, Onur Ünsal’ın kurgusunda da bu bilgi odakta. Kenan Doğulu imzasını taşıyan ses tasarımı bu açıdan oldukça işlevsel ve başarılı. Sahnenin ve ışığın kullanımı da bu öğelerin öne çıkmasını destekler formda. İtalyan sahnede değil de, hemen önünde oynayarak çok farklı bir kullanım sunuyor Onur Ünsal. İtalyan sahne arada yükseltisine oturulan bir yer, orada fakat oyun orada değil! Sahneyi kullanmayan daha geniş bir alanı, hatta zaman gibi bir sonsuzluk hissini kullanıyor reji. Nergis Öztürk ve Engin Hepileri’nin usta işi oyunculukları ve izleyici ile kurdukları bağ da bu hissi güçlendiriyor, iki insan arasındaki sarsılmaz bağı anlamamızı kolaylaştırıyor. Zamanın da zamansızlığın da farkında sahnedeki her öğe.

Duyguları kanırtmaktan özenle kaçınmasına, hüznü köpürtmemesine rağmen rağmen epeyce bir izleyicinin gözünü yaşla kaplayan bir oyun Elma Labrador Çimen. Sezonun sonuna doğru 4 temsil ile izleyiciye merhaba dedi ve devamı yeni sezonda. Gelecek sezon kendinden epeyce bahsettireceğini de şimdiden not düşelim.

Elma Labrador Çimen: Hayata tutunmayı sağlayan anılar

Elma Labrador Çimen”

Yazan: Matthew Seager

Ayrıca Bakınız

Çeviren: Zeynep Anacan

Yöneten: Onur Ünsal

Yönetmen Asistanı: Başak Kırbaç

Ses Tasarım: Kenan Doğulu

Kostüm: Emine Saral (PCFG)

Işık Tasarım: Abdullah Karanfil

Afiş Tasarım: Bülent Şengül

Yürütücü Yapımcı: Barış Şekerci

Yapım Asistanı: Selin Dağlıoğlu


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik