Şuan Okunan
Notre Dame de Paris’in yazgısı

Notre Dame de Paris’in yazgısı

MUSTAFA KARA

Büyük binalar büyük dağlar gibi yüzyılların işidir” diyor Victor Hugo. Notre Dame’ın Kamburu romanında, Notre Dame Katedrali için söylüyor. Katedral Sözcüsü’nün “Her şey yanıyor, binanın iskeletinden geriye bir şey kalmayacak” açıklaması ile birlikte düşünelim. Harap oluşu ise sadece bir kaç saat. Victor Hugo’nun “…belki kilise de yakında yeryüzünden silinip gidecek” öngörüsü “kaçınılmaz yazgı” mıydı yoksa?

1163’te başlayan inşaatı 1345’te biten, defalarca yapılan onarımlarla bugüne gelen Notre Dame Katedrali şoke edici biçimde yok oluşun eşiğine geldi. Sondan başlarsak, Victor Hugo’nun 1831 yılında bitirdiği romanı “İskelet toz haline gelip, yerlere dökülüverdi” cümlesiyle biter. Trajik yangın esnasında kulenin alevler arasında çöküşünü tasvir ediyor sanki.

Baştan başlarsak da, Victor Hugo’nun yazdığı önsöz var. 1831 Şubat tarihini taşıyor ve “fatalite”den, yani “yazgı”dan söz ediyor. Bütün romanı bu sözcük üzerine inşa ettiğini söylüyor Victor Hugo. Nasıl mı? Duvara elle kazılmış, Yunanca bir sözcükle. Kilisenin kuytu bir köşesinde duvara kazınmış “Yazgı” sözünü gören Victor Hugo, bunu yapanın bir Ortaçağ eli olduğunu düşünüyor. “Eski kilisenin alnına bu suç ya da felaket damgasını vurmadan bu dünyadan ayrılmak istemeyen acı içinde kıvranın ruh acaba kimindi?” diye düşünüyor kendi kendine. İşte sorudan olağanüstü bir roman çıkıyor.

VİCTOR HUGO’NUN RESTORASYON ELEŞTİRİSİ

Hikâye burada bitmiyor. Notre Dame de Paris’e bir daha gittiğinde yazının silinmiş olduğunu görüyor Victor Hugo. Bugünkü büyük felaketin de kaynağı olduğu sanılan “restorasyon” çalışmalarına ateş püskürüyor. Şöyle diyor: “…duvarı badanalamışlar ya da kazımışlar (hangisi bilmiyorum), yazı kaybolmuş. Çünkü, aşağı yukarı iki yüzyıldır Ortaçağ’ın o harikulade kiliselerine karşı böyle davranılıyor. Kiliselerde yapılan bu sakatlamalar, değiştirmeler her yandan geliyor, gerek içeriden, gerek dışarıdan. Bunları işgüzar rahip badanalıyor, mimar kazıyor, sonra halk çıkageliyor, o da yakıp yıkıyor”. Dünden bugüne ışık tutan kısacık önsözün olağanüstü cümleleri bunlar. Victor Hugo’nun “rahip, mimar ve yakıp yıkan halk” olarak özetliği süreç, tek seferde ve öldürücü biçimde yaşanıyor 2019 Nisan’ında.

UFACIK ANI, KOCAMAN YANGIN

Victor Hugo elle kazınmış o küçücük sözcüğe büyük anlamlar yüklüyor. “Bu kitap işte o sözcük üzerine yazıldı” demekten çekinmiyor. Notre Dame’ın Kamburu’nu var eden “yazgı” dönüyor dolaşıyor, hikâyenin doğduğu yeri yok ediyor. Victor Hugo’dan okuyalım: “…bu kitabın yazarının burada ona ayırdığı şu ufacık anının dışında Notre Dame’ın o karanlık kulesinin içine kazılmış bu gizemli sözcükten de, bunun pek üzünçlü biçimde özetlendiği o bilinmez yazgıdan da bugün hiçbir iz kalmamıştır. O duvara bu yazıyı yazan kişi, gelip geçen kuşaklar arasında, yüzyıllardan beri yok olup gitmiş, yazı kilisenin duvarından silinmiş; belki kilise de yakında yeryüzünden silinip gidecek, kim bilir”.

Victor Hugo’nun tarihsel bir ironi oluşturacak biçimde anlattıkları sadece kısa önsöz ile sınırlı değil. Daha romanın ilk bölümünde bir “adalet yangını”nı anlatıyor. Teophile’nin “Elbet oyun acı bir sona erdi:/ Paris’te Bayan Adalet her saat / Kullandığı fazla baharat / Bütün Saray’ı ateşe verdi” dörtlüğü ile anlattığı Paris Adliye Sarayı yangını, “adalet” kavramı üzerine giriştiği sorgulamanın merkezine oturuyor. 1618 tarihli bu yangın, cinayet belgelerini yok etmek isteyen suikastçilerin kundaklaması ile çıkıyor.

HUGO BÜYÜK TAHRİBATI ANLATIYOR

Victor Hugo, Notre Dame Katedrali’ne dair tasvirlere roman boyunca sıklıkla yer veriyor. Yapıtı övdüğü kadar, yapılan onarımlara da öfke saçıyor: “…zaman ve insanların el ele vererek, ilk taşı koyan Charlemagne’a da, son taşı yerleştiren Philippe-Auguste’e de hiçbir saygı duymadan, bu saygıdeğer yaşlı anıta yaptıkları sayısız yaralama, verdikleri zarar ziyan karşısında iç çekmemek, öfkelenip üzülmemek pek güçtür” diyor Victor Hugo ve “Katedrallerimizin yaşlı kraliçesi” dediği Notre Dame de Paris’in “yüzündeki her kırışığın yanında daima bir yara izine rastlandığını” anlatıyor. Kilisenin yaşadığı tahribatı “Zaman kördür, insan ahmak” diyen Latince özdeyiş ile özetleyen Victor Hugo, romanın içindeki anlatımlarında yaşanan tahribatta zamanın payının az, insanın payının çok olduğunu söylüyor. Tıpkı bugün olduğu gibi!

TAŞTAN MUAZZAM BİR SENFONİ

Notre Dame de Paris’i İlyada Destanı’na, hatta İspanyol halk destanlarına benzetiyor Victor Hugo. “Taştan muazzam bir senfoni” olarak betimliyor, “bir çağın tüm güçlerinin katkısıyla yapıldığını” anlatıyor, “Hiç kuşku yok ki, bu kilisenin ön yüzünden daha güzel bir mimarlık yapıtı pek azdır” diyor. “Her taşın üzerinde, sanatçının dehasıyla düzene sokulan ve eğitilen işçinin hayalinin yüzlerce biçimde belirdiği görülen, bir çağın tüm güçlerinin katkısıyla mucizevi yapıt. Kısacası, çifte özelliğini: Çeşitlilik ve ölümsüzlüğünü aşırmışa benzediği tanrısal yaratma gibi güçlü ve verimli bir insan yaratması” diyor Notre Dame Katedrali için… Yanıldığı tek yer de burası galiba. Ölümsüzlük… Büyük dağlar gibi yüzyıllar süren bu varoluş, bir kıvılcımın çıkardığı yangın ile büyük bir yara alıyor. Öncekiler gibi küçük yara izleri ile atlatılamayacak kadar derin bir darbe bu. Katedral sözcüsü Andre Finot, “Her şey yanıyor, binanın iskeletinden geriye bir şey kalmayacak” diyor. İtfaiye kaynakları yangının çıkış adresi olarak 6.8 milyon dolar bütçeli restorasyon çalışmalarını gösteriyor, olay kasıttan çok kaza olarak değerlendiriliyor.

BU PAZAR PASKALYA

Ayrıca Bakınız

Romanın ana karakteri olarak bildiğimiz zangoç Quasimodo, adını Paskalya’da pazar sabahı yapılan ayinden alır. Bu yılın Paskalya’sı, 21 Nisan’da. Yani bu pazar günü. Adalet, güzellik, aşk, yazgı ve daha pek çok kavramı sorgulamamıza vesile olan Notre Dame’ın Kamburu romanı artık daha anlamlı. Sadece çan sesini duyabilen zangoç Quasimodo’un çanı daha tüm insanlık için daha hüzünlü çalacak.

Çanların bize zangoçu hatırlatması gibi, ABD Başkanı Donald Trump’ın “yangına havadan su atmayı” öneren absürd tweeti de başka bir hatırlatma yapacak. Hangi çağda olduğumuzu bir kez daha düşüneceğiz. Notre Dame de Paris’in tarihin tam da bu anında yanmasının neden “basit bir tesadüf” değil, “kaçınılmaz yazgı” olduğunu sorgulama fırsatı bulacağız.

KİTAP YAPIYI YAŞATIYOR!

Notre Dame’ın Kamburu romanındaki çarpıcı pasajlarından biri; “Ne yazık! Küçük şeyler büyük şeylerin hakkından geliyor! Bir diş bir kütleye üstün geliyor. Nil faresi timsahı öldürüyor, kılıç balığı balinayı öldürüyor, kitap yapıyı öldürecek!” der. Bu sözleri söyleyen karakterin sağ eli kitabın üzerindeyken, sol eli Notre Dame Katedrali’ne çevrilidir. 1831’de iddialı biçimde söylenen bu söz, son yangınla birlikte yeniden söylenmeyi hak ediyor. Yapı, kitap tarafından değil, kitapta da öngörüldüğü üzere insan eliyle öldürülüyor ve artık biraz da kitap sayesinde yaşıyor. Duvara el ile kazınmış “Yazgı” sözcüğünün “karanlık, uğursuz anlamı”ndan etkilerek eşsiz bir roman yazan Victor Hugo, şimdi bu romanıyla Notre Dame’a bir kez daha ölümsüz bir hayat veriyor.

Elbette, ana yapısı kurtarılabilen ve uzun süreli bir restorasyona ihtiyaç duyan Notre Dame de Paris yeniden ayağa kalkacak. Jean Darc’ın davası, Napolyon’un taç giymesi ve daha pek çok hikâyenin ev sahibi olarak kuşaktan kuşağa anlatılmaya devam edecek. Victor Hugo, “Büyük binalar büyük dağlar gibi yüzyılların işidir” derken, sadece inşa sürecini kastetmemiştir şüphesiz.

(16 Nisan 2019)


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik