Şuan Okunan
Şirin Giobbi: “Biz bir durumu, bir yaşantıyı ve duyguları anlatıyoruz.”

Şirin Giobbi: “Biz bir durumu, bir yaşantıyı ve duyguları anlatıyoruz.”

İngiltere’de en uzun süre aralıksız sahnelenen müzikallerden biri olan Kan Kardeşler, bu sezon Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenmeye başlandı. Müzikalde Bayan Johnstone’a hayat veren Zeynep Şirin Çetinel Giobbi ile tiyatroda söz ve bedenin temsili, bir anne olarak Bayan Johnstone’a ve anlatılan hikâyeye yaklaşımı üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

DİLAN AYDEMİR

Şirin hanım öncelikle söyleşi teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim, sahnede olmak ve bu özgürlüğe sahip olmak, bir kadın olarak size ne ifade ediyor?

Ben teşekkür ederim Dilan Hanım. Açıkçası bir kadın olarak sahnede olabilme özgürlüğünü düşündüm mü emin değilim. Belki bir insan olarak bunun anlamını düşünmüşümdür zaman zaman. Her insan için sevdiği, tutkuyla yaptığı, mutlu olduğu, kendini faydalı hissettiği işi yapabilmek başlı başına bir özgürlük belki de. Ruhunun mengenelerde sıkıştığını hissettiğin bir işe mahkûm olmak esaret olurdu. Hem bir kadın hem de bir insan olarak sevdiğim işi yapabildiğim için, bu özgürlüğe sahip olduğum için çok mutluyum.

Peki, sahnede sözün temsili ve bedenin temsili arasındaki benzerlik ya da farklılıkları nasıl yorumluyorsunuz?

Çoğu zaman bir oyunu oynarken, acaba dilimizi hiç bilmeyen biri de bu oyunu izlese, ne anlattığımızı anlar mıydı diye düşünürken buluyorum kendimi. Bazı oyunlarda, rejilerde; bunun cevabı “evet” oluyor, bazense “hayır”. Biz bir durumu, bir yaşantıyı ve duyguları anlatıyoruz. Bunu anlatırken bize hangi enstrümanı kullanma izni verildiyse, onunla anlatıyoruz. Anlatmaya çalışıyoruz. Söz varsa söz, beden varsa beden. Her ikisi de yahut… Benim düşüncem, ifadenin emrinde olan bu iki enstrümanı da mümkün olduğunca her daim hazır bulundurmak ve kullanabilme yetisini köreltmemek. Ya da birini kullanma iznimiz olmadığında, tüm yükü diğer enstrümana aktarma becerisine ve kıvraklığına sahip olmak. Tabii bir de söz de beden de “bir şeyi” temsil edecekler değil mi? O “şeyi” bulmak, anlamak, anlamlandırmak lazım önce.

Bu sezon sahnelenen “Kan Kardeşler” müzikalinde hayat verdiğiniz Bayan Johnstone ve onun dünyasından konuşalım istiyorum, proje size ilk geldiğindeki hisleriniz ne oldu? Canlandırdığınız Bayan Johnstone nasıl biri?

Çok heyecanlandım tabii. Okudum, hemen Bayan Johnstone ile el sıkıştık, birbirimize göz kırptık ve işe koyuldum. Sevgili Bayan Johnstone’u kör inancının, dürtüsel kararlarının, eğitimsizliğinin, kader bellediği ve kanıksadığı yoksulluğunun dışında düşünmek mümkün değil. İrlanda ve İngiltere toplumunun hikâyelerine dair, 1900’lerin ortaları ve ikinci yarısına ait okuduğum kitaplarda ve izlediğim filmlerde, o kadar çok Bayan Johnstone’larla karşılaştım ki… Ama tabii biz bir müzikalin stilize dünyasına taşıdık O’nu. Belki bu bir film olsa başka türlü bir Bayan Johnstone’um olurdu ☺ 

Bayan Johnstone hala, her akşam oluşuyor. Yıllar geçip, oyun bitince de oluşmaya devam edecek. Çünkü ben O’na dair bir şeyleri belki 3 yıl sonra bir sabah uyanıp fark edeceğim. “Tabii ya!” diyeceğim, ya da “ah keşke bunu o an fark etseydim” diyeceğim.

Oyuna hazırlık sürecinizde Şirin olarak karaktere kendinizden ne kattığınızı sormak isterim; seyirci Bayan Johnstone’u izlerken sizden bir şey bulabilir mi?

Şüphesiz. Bilmiyorum ki bir rolün gelişimi, yaratımı hiç bitiyor mu? Bayan Johnstone hala, her akşam oluşuyor. Yıllar geçip, oyun bitince de oluşmaya devam edecek. Çünkü ben O’na dair bir şeyleri belki 3 yıl sonra bir sabah uyanıp fark edeceğim. “Tabii ya!” diyeceğim, ya da “ah keşke bunu o an fark etseydim” diyeceğim. Ben de o süreç hiç bitmiyor ne tuhaf ki… Benden bulunabilecek en belirgin şey, annelik olabilir.

Biraz sınırların silikleştiği bir annelik Bayan Johnstone’unki. Sanırım ben de öyleyim. Biraz fazla “samimi” bir ilişki çocuklarıyla kurduğu, direkt bir ilişki. Beni en zorlayansa Bayan Johnstone’un kaderciliği oldu. Ama bazen düşünüyorum, Bayan Johnstone gerçek bir kişi olsa, benim “Bayan Johnstone” yorumuma ne derdi? Kim bilir…

Bayan Johnstone’u canlandırırken annelik deneyiminizden ne şekilde faydalanıyorsunuz?

Çok faydalandım. Gerçekçi olmaya çalıştım. Annelik kavramını yukarıda, ulu bir yerlere koyarak değil, daha gerçek bir yerden baktığımı düşünüyorum. Anneler de, zayıf olabilir, hata yapabilir, aptallık edebilir, boyun eğebilir. Ama kendi anneliğimden en çok faydalandığım yer sanırım, her çocuğuyla kurduğu farklı ilişki oldu. Hepsinin annesi benim ama hepsi aynı kişi değil ki… Büyüğe daha çok kızıyorum, küçüğü kayırıyorum belki, ortancaya yükümün bir kısmını transfer etmeyi uygun buluyorum gibi… Yani ulu, kutsal bir anne figürü yok, her çocuğuyla farklı bir gerçekliği olan bir anne.

En güçlü görünen karakterin bile zayıf noktalarını, zaaflarını, hastalıklarını ararken buluyorum kendimi. Belki o güçsüzlüğü bularak, “iyi etmeye” çalışıyorum onları. Güçlü görünmekle, güçlü olmak arasında bir fark var. Kırılıp dökülmeksizin “güçlü olunduğuna” hiç rastlamadım hayatta.”

“Kan Kardeşler” müzikali, sınıf ayrımı, sosyal adaletsizlik v.b kavramlar üzerinde duruyor. Sizce tiyatro, toplumda bir kenara itilmiş, “öteki” olarak tabir edebileceğimiz kişileri görmemizi sağlayabilir mi?

Sağlayabilir, sağlamıştır, sağlayacaktır ve zaten sağlamalıdır da. Bunun altını daha kalın çizgilerle çizebilmeyi dilerdim. Öbür türlü “hoşça vakit geçirip” gidiyoruz. Oysa bir söz var anlatılacak. Anlatılması şart olan. Umarım yeterince anlatabiliyorumdur kendi adıma. Bu beni -dürüstçe söyleyeyim- kaygılandıran bir konu.

Son olarak; sahnede “güçlü kadın karakterleri” canlandırmayı gerek sanatsal gerekse de sosyal bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bana sanki genelde güçlü kadınları canlandırmıyormuşum gibi geliyor. Bilmem… Belki ben onların zayıflıklarıyla da çok haşır neşir olmayı yeğliyorum. Güçlü yönler bana sürprizsiz, alelade geliyor. En güçlü görünen karakterin bile zayıf noktalarını, zaaflarını, hastalıklarını ararken buluyorum kendimi. Belki o güçsüzlüğü bularak, “iyi etmeye” çalışıyorum onları. Güçlü görünmekle, güçlü olmak arasında bir fark var. Kırılıp dökülmeksizin “güçlü olunduğuna” hiç rastlamadım hayatta. O yüzden ben zaaflarla ilgileniyorum. Katman katman… Belki de güçlü kadın karakterler, öyle öyle güçleniyor.

  • Tiyatral Gazete Aralık 2024 sayısında yayınlanmıştır.

“KAN KARDEŞLER – ANKARA DT”

Müzikal Büyük Oyunu

2 Perde – 2 saat 20 dakika

Ayrıca Bakınız

Yazan & Beste Willy Russell
Çeviren Emel Aslan
Yöneten Ebru Kara
Müzik Direktörü Kemal Alpan

OYUNCULAR:

Anlatıcı Alpay Ulusoy
Bayan Johnstone Şirin Giobbi
Mickey Ömer Eryiğit
Eddie Arsal Mazmanoğlu
Linda Esin Ercan
Bayan Lyons Zeynep Yalçın Gören
Bay Lyons Okan İlkören
Sammy Taygun Sungar
Polis Zeynep Dizer
Sütçü / Jinekolog Mustafa Aksakal
Muhasebeci Durmuş Çelikel
Bayan Jones Gülay Gür
Donna Maria İrem Naz Özbüke

Koro 
İbrahim Deniz Duru
Tarık Dalkılıç
Gülen Güçer

Dansçılar
Ece Burçin Nurlu
Melis Ercan
Ecem Başak Albayrak
Dilan Kıvılcım
Samet Kozanoğlu

Orkestra
Orkestra Şefi Kemal Alpan
Keman İpek Sarı, Didem Uysal
Çello Ata Fisunoğlu, Gizem Polat Karaca
Klarinet / Saksafon Evrim Ezgi Yıldırım
Trompet Süleyman Evmez
Piyano / Keybord Mehmet San, Doğu Can Hekimoğlu, Ümit Bayraktar
Elektro Gitar Erdem Pul
Akustik Gitar Kerem Kayhan
Bas Gitar Berkay Başar
Davul Furkan Yıldırım

 

Dekor Tasarımı Bekir Beğen
Kostüm Tasarımı Gökçe Şener
Işık Tasarımı Mustafa Bal
Koreografi Burçak Işımer
Repetitör Berkan Görgün
Korrepetitör Erdem Baydar
Dramaturg Alperen Kartal
Yönetmen Yardımcısı Esin Ercan
Asistan Gülay Gür

 

Sahne Amiri Çağatay Eryürek
Kondüvit Fevzi Yazar, Eren Karataş, Sinan Güneş
Işık Kumanda Kenan Ergin
Suflöz Müjde Yazar
Dekor Sorumlusu Can Özel
Aksesuar Sorumlusu Umut Tufan Özkan
Kadın Terzi Serpil Çırak, Selma Akyol
Erkek Terzi Turgay Yener
Perukacı Haşim Ucay, Doğan Şimşek


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik