Ayak Bacak Fabrikası: Güldüğümüz kendi trajedimizdir

BEYZA YILDIRIM

“Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf mücadelelerinin tarihidir. Özgür insanlarla köleler, patrisyenlerle plebler, baronlar ve serfler, lonca mensubu yurttaşlarla kalfalar, kısacası ezenlerle ezilenler arasında her zaman çelişki vardı, bunlar birbirlerine karşı kâh gizli kâh açık kesintisiz bir mücadele yürüttüler, her defasında tüm toplumun devrimci bir dönüşümüyle veya mücadele eden sınıfların beraberce çöküşüyle sonuçlanan bir mücadeleydi bu.”

Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da 177 yıl önce işaret ettiği gibi insanlık tarih boyunca “ezenler ve ezilenler” olarak ikiye ayrılmıştır. Bu ikilik arasında bugün bile varlığını farklı şekillerde sürdüren tarihsel bir mücadele vuku bulmuştur. Bu mücadele içindeki bitmeyen çelişki dün, bugün ve belki de sınıflar ortadan kalkmadığı müddetçe yarın için de  oldukça büyük bir sorun olarak varlığını devam ettirecektir. Ezenler ve ezilenler arasındaki ikilik üzerinden sömürü düzeni oluşturan iktidarların çoğu üzerlerinde diktatörlük kurmaya çalıştıkları halkı kendi çıkarları doğrultusunda acımadan kullanmıştır. İktidarlar tarafından zihinleri türlü oyunlarla manipüle edilen, bedenleri çıkarlar doğrultusunda acımasızca makineleştirilen insanlar çok geçmeden güçten düşüp çarkın dişlileri arasında ezilip gitmiştir.

Kimin veya neyin uğruna? İşte bu cevabı açıkça ortada olan bir soru olarak duruyor tüm bu kurmaca kozmosun içinde. Fakat görmesini bilene…

Sermet Çağan’ın 1960’lı yıllarda kaleme aldığı Ayak Bacak Fabrikası, adı sanı bilinmeyen fakat hepimizin yakından tanıdığı bir ülkede geçiyor. Oyunun geçtiği ülkede halk huzur içinde, mahsulün bol olduğu bereketli bir yıla geçiş yaparken bu durum derebeylerinin huzurunu kaçırıyor ve kendi çıkarlarını korumak için hiçbir dayanağı olmayan bir yalan ortalığı karıştırıyorlar. Bu yalana göre bulundukları yerdeki bir gölde bulunan kutsal balıklar açlıktan bir bir ölmektedir. Kutsal balıkların ölmesi ise büyük bir felaketin habercisidir. Bu felaketten korunmanın tek yolu vardır. Halka buğdaylarını devlete teslim edilmesi emredilir. Böylelikle balıklar beslenecek ve şehre felaket uğramayacaktır. Fakat buğdaylarını devlete sorgusuz sualsiz teslim eden zavallı halkı kapının eşiğinde daha büyük bir felaket beklemektedir.

Oyun iktidar-halk arasındaki sınıfsal ayrıma dikkat çekerek bu ayrım üzerinden bir toplum mekanizmasını ele alıyor. Bu mekanizmada iktidar olan yozlaşmış olan olarak resmediliyor. İktidarın yozlaşması demek çürümenin tepeden başlayarak tırnaklara kadar hüküm sürmesi demektir. Ki öyle de oluyor, toprak ağalarının ortaya attıkları bir yalan ülkenin başındaki Şef’ten tutun Rahip’e kadar herkesi kendine inandıran yeni bir gerçeklik olarak ortaya çıkıyor. Bağnazlık ve çıkarcılığın birleştiği noktada ise yozlaşma bir veba gibi halka tesir ediyor. Kutsal (?) derebeyleri kutsal balıklara dönüşüyor onların yaşatılması için verilen çabada rant ve haksız kazanç insan yaşamından bile daha da öncelikli bir yere konumlanıyor.

Prof. Dr. Özdemir Nutku, “Çağını bilerek yaşayan ve daha iyi bir dünyanın özlemi içinde acı çeken oyun yazarı, gerçekleri ne bir tülün ardından süsleyerek göstermeye çalışır, ne de bencil bir tutumla kendine olan acıma duygularını ön düzeye alarak dolambaçlı, belirsiz yollardan kaçamaklar arar. O, hiçbir avuntuya sapmadan insanoğlunun atılmış köprülerini bir bir gözlerimizin önüne serer” diyerek toplumcu gerçekçi bakış açısı ve tiyatro arasındaki ilişkiyi daha da belirgin hale getirir. Nutku’nun deyişinde önemli bir nokta vardır: “Çağını bilerek yaşayan oyun yazarı olmak”.

Türk tiyatrosu için önemli bir isim olan tiyatro insanı Sermet Çağan’ın, 1960’larda kaleme aldığı Ayak Bacak Fabrikası günümüzde bile meselesini koruyan, iktidar ve devlet mekanizmasının yozlaşıp bir halkın yavaş yavaş içten içe ölümünün resmedildiği zamansız bir metin. Bu zamansızlık Çağan’ın çağını bilmesi ve onun yakın bir tanığı olmasıyla oldukça ilişkili. Bu bakış açısıyla kaleme alınan metinler bir yandan belge niteliği taşımasıyla önemli bir yerde dururken diğer yandan da ağırlıklı didaktik yönü sebebiyle sahnelenmesi oldukça titizlik isteyen metin kategorisinde yer alırlar.

Cihangir Atölye Sahnesi tarafından bu sezon başında Muhammet Uzuner yönetmenliğinde sahnelenmeye başlayan Ayak Bacak Fabrikası, metnin toplumcu-gerçekçi yanını merkezine alarak kurgulanan minimal dekor, ışık, kostüm tasarımı, oyuncuların sahnede kurdukları mizansen ve koreografi çalışması gibi birçok sahne unsurunu metinle harmanlıyor ve oyun izleği yüksek bir sahnelemeyle karşımıza çıkıyor. Sahneye girdiğimizde bizi yüksek bir platformun üzerinde ahşap bir oyuncak bebek karşılıyor. Sahibi tarafından belirli hareketleri gerçekleştirmesi için sürekli kurulup duran bu kurmalı bebek oyun boyunca sahnede varlığını sürdürüyor. Dramaturjiye uygun ve minimal dekor kullanımı ile oyuncuların sahnedeki eyleme alanlarına artı bir alan sağlanıyor. Oyuncular minimal dekorla genişletilen bu alanı hem oyunun içinde yer alan hem de Kıvanç Kılınç tarafından sonradan oyuna dahil edilen şarkılarla birlikte kurulan koreografiler ve mizansenleri ile başarılı bir şekilde dolduruyorlar.

Kalabalık bir kadrodan oluşan ekibin birbiriyle uyumlu performansları ile sahnedeki enerji hiç düşmüyor ve bu da oyunun seyir zevkini arttırmaya yönelik artı bir katkı sağlıyor. Ayrıca Kılınç’ın kaleme aldığı şarkıların oyuna bütünlüğe uygun ve başarılı bir şekilde dahil edildiğini söylemekte de fayda var. Dekor ve performanslar haricinde oyunun dikkat çeken bir diğer yönü kostüm tasarımı. Oyun başladığında karşılaştığımız köylü halk için gayet sıradan kıyafetler tercih edilirken hem statü hem konum olarak onlardan ayrılan derebeyleri içinse gayet grotesk bir makyaj ve kostüm tasarımı tercih edilmiş. Böylelikle ilk bakışta grotesk makyaj ve kostümleriyle halktan ayrılıyorlar ve akla karanın ayrılması da bir o kadar kolay oluyor. 65 dakikaya sığdırılan bu koca metin bütün bu unsurlarıyla seyirciyi yer yer güldürürken çoğu zaman da düşündürüyor.

Salondan ayrılırken ise ne yazık ki kendi trajedimize güldüğümüzü fark ettiğimiz o aydınlanma anı ile içimize bir hüzün çökmüyor da değil.

* Ayak Bacak Fabrikası’nı 26 Mayıs Pazartesi saat 20.00’de Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde ve yeni sezonda Cihangir Atölye Sahnesi’nde izleyebilirsiniz.

 

“Ayak Bacak Fabrikası”

Yazar: Sermet Çağan

Yönetmen: Muhammet Uzuner

Ayrıca Bakınız

Oyuncular: Barış Kaan Güven, Boran Özsaygı, Ela Güldüren, Kerem Atkı, Mithat Seçinti, Nihal Parlak, Özge Doğan, Seren Köken, Serhat Güney, Yusuf Kısa

Müzik: Berkay Özideş

Işık Operatörü : Nil İpek

Koreograf: Hicran Akın

Kostüm Tasarım: Selda Uyan

Ses-Efekt Operatörü: Gözde Yıldız

Afiş : Ali Can Elagöz


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik