Şuan Okunan
Bademler Köy Tiyatrosu: “Yaparsınız yavrum” diyen babaanne gibi

Bademler Köy Tiyatrosu: “Yaparsınız yavrum” diyen babaanne gibi

Bademler Köy Tiyatrosu 90 yılı bulan geçmişiyle tiyatro tarihinde çok özel bir yerde duruyor. Prof. Dr. Semih Çelenk ve Bademler Köy Tiyatrosu’nun yöneticileriyle sivil, ödeneksiz, yerel bir köy tiyatrosunun taşıdığı anlamı ve diğer köy tiyatrolarına nasıl örnek olduğunu konuştuk.

 

Haber: AYŞEGÜL ALGAN

İzmir’in Urla ilçesine bağlı Bademler Köyü’nde asırlık bir çınar gibi ayakta Bademler Köy Tiyatrosu. Tiyatronun öyküsü Cumhuriyet’in ilk yıllarında Mustafa Anarat’ın öğretmen olarak köye atanması ile başlıyor. Yedek subay öğretmen olarak köyde göreve başlayan Anarat’ın ilk işi kütüphane kurmak, ikinci işi tiyatro kurmak olmuş. Mustafa Anarat’ın yazıp yönettiği bir oyunla 1933 yılında yolculuğuna başlayan Bademler Köy Tiyatrosu, sahnesi olan bir köy tiyatrosu olarak Türkiye’de özel bir örnek oluşturuyor.

Bademler Köyü Kültür Sanat Derneği yöneticisi, oyuncu Seyfettin Şen, Bademler Köy Tiyatrosu’nun henüz Devlet Tiyatrosu’nun dahi olmadığı bir Türkiye’de, pek çok ilde tiyatro yokken kurulduğunu hatırlatıyor: “İlk oyun okul binasının yanında kurulan bir platformda oynanıyor. Sinema gösterimlerinin de yapıldığı bir depoda sahneliyorlar, köy kahvesinde sahneliyorlar”.

1960’lara kadar Bademler Köy Tiyatrosu köyün farklı mekanlarında hemen her yıl oyunlar sahneleyerek ilerliyor. Bademler Köyü Kültür Sanat Derneği 2. Başkanı, oyuncu Remzi Yaradan, her yıl olmasa da sürekli oyun çıkardıklarını söylüyor. 1961 yılında Dormen Tiyatrosu’nun köye gelişi tiyatroyu daha ileri noktalara taşıyan sürecin başlangıcı oluyor. Köylülerin ilk defa profesyonel bir oyun izlediğini anlatan Yaradan, 1963 yılında da Türkiye’nin ilk defa Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü alan filmi Susuz Yaz’ın Bademler’de çekildiğini hatırlatıyor. 

Seyfettin Şen; Ulvi Doğan, Erol Taş, Hülya Koçyiğit ile birlikte 30 yıllık bir tiyatro geleneği olan köylülerin de filmde rol aldığını belirterek, 1968’de Pembe Kadın’ın köyde çekildiğini, arada pek çok sanatçının gelip gittiğini, Kenter Tiyatrosu ile Yıldız Kenter’in köyü ziyaret ettiğini anlatıyor. Yıldız Kenter köyü ziyaret etmekle kalmamış, Kenter Tiyatrosu’nun oyun gelirlerini aktararak köyde bir tiyatro salonu yapılmasına vesile de olmuş. Köy halkının imecesiyle ve yöredeki bir iş insanının da desteğiyle tamamlanan tiyatro salonu bugün hala faal ve farklı tiyatrolara da ev sahipliği yapıyor. 1960’lardan sonra 1980 darbesine kadar kesintisiz her yıl bir oyun sahnelenmiş, çok çeşitli tiyatro grupları misafir edilmiş. 

YIL BOYU FARKLI ETKİNLİKLER

Onlarca oyun çıkaran Bademler Köy Tiyatrosu’nun sadece demokrasinin ve sağlığın sekteye uğradığı dönemlerde kesintiye uğradığını aktaran Seyfettin Şen, “Bir de en son pandemi sırasında oyun çıkaramadık. Ne zaman demokrasi, sosyal yaşam tıkanıyor, o zaman oyun çıkmamış. Her yıl en az bir oyun, bazen 2-3 oyun sahnelendi Bademler’de” diyor.

Remzi Yaradan, Bademler Köy Tiyatrosu’nda sadece tiyatro gösterimlerinin değil, pek çok sanatsal, kültürel etkinliğe ev sahipliği de yapıldığını anlatıyor: “Birçok etkinlik yapılır, anma programları yapılır. 2 Temmuz’da Sivas Katliamını anarız, 24 Ocak’ta Uğur Mumcu’yu anarız, 3 Haziran’da Nazım Hikmet’i anarız. Şiir dinletileri, müzik dinletileri yaparız.”

Bademler Köy Tiyatrosu’nun oyunlarında rol de alan Remzi Yaradan, genellikle 27 Mart’larda perde açtıklarını, sonrasında da çıkardıkları oyunları sahnelemeye devam ettiklerini söylüyor. Yaradan, sonrasında bir oyun da çıkarmaya gayret ettiklerini, her yıl en az 2 oyun çıkardıklarını, bazı yıllar 3 oyun çıkardıklarını da dile getiriyor.

MEZAR TAŞLARINDAKİ KARAKTERLER

Ekim ayında ABD’den tiyatro öğrencilerinin geleceğini anlatan Prof. Dr. Semih Çelenk, “Onlara da söz verdim, gezdireceğim. Dünyada tektir, buradaki mezarlıkta, daha önce tiyatroda oynamış köylülerin lakabı olmuş rol adları da yazıyor. Çok çarpıcı bir şey.” diyor. Bu mezarların başında “mezar taşlarının hikayesi”ni anlatan Seyfettin Şen de, “Burası Yanız’ın Tarla, yani Bademler Köy Mezarlığı. Bademler kültüründe, yani Tahtacı kültüründe lakap, lakap koyma, lakapla yaşama ayrı bir kültürdür. Günlük yaşamda alınan lakaplar, öldükten sonra aileler tarafından mezar taşlarında yaşatılmak isteniyor” diyor. Mişon Emmi ve Şadi Bey’in mezarları başında konuşan Seyfettin Şen, oynadıkları rolde çok beğenilen oyuncuların, daha sonra bu isim ile anılmaya başlandığını söylüyor. Mişon Emmi’den örnek veren Şen, köyde kimsenin onu Hüseyin Karagöz olarak bilmediğini dile getiriyor.

“İHTİYAÇ OLDU YAPTIK, İHTİYAÇ OLURSA YAPARIZ”

Prof. Dr. Semih Çelenk, Bademler Köy Tiyatrosu ile lisans öğrencisi olduğu yıllarda prova yapacak bir sahne ihtiyacı olunca tanışmış. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde 1. sınıf öğrencisi iken, başrolünde ünlü sinemacı Yüksel Aksu’nun olduğu Fernando Arrabal’in “Cephede Piknik” oyununu çalışıyorlarmış. Yazar Hasip Akgül ile birlikte yürüttükleri tiyatro çalışmaları için bir türlü tiyatro sahnesi bulamamışlar. Ekipten biri “Bizim köyde bir tiyatro sahnesi var, şu an çalışma yok, oraya gidip çalışabiliriz” demiş. 1985 yılında rüzgarlı bir havada bir çiçek kamyonetinin kasasında Bademler Köyü’ne gelmişler. “Köy kahvesine oturduk. Kot pantolonlu kızlar geliyor, kafamdaki köy imajı gibi değil, üniversite kantini gibi. Muhtara ‘İlk defa tiyatrosu olan bir köy ile karşılaşıyorum, ne kadar ilginç bir köy’ dedim. Dedi ki; ‘Vallahi hocam bizim için sorun değil. İhtiyaç vardı, imece usulü yaptık.’ Çok önemsemedi bunu. Asıl can alıcı soruya geleyim, bilmiyorum o dönem köyün Alevi Tahtacı köyü olduğunu, dedim ki ‘Cami yok’. Camisiz köy düşünemiyorum o zaman. Muhtar ‘İhtiyaç olursa onu da yaparız’ diye yanıt verdi. O an çok anlayamadım ama yıllar sonra şöyle anladım, bu kadar barışçıl ve karşısındaki önemseyen biri köyün muhtarıydı.” 

Ayrıca Bakınız

SİVİL, ÖDENEKSİZ VE YEREL BİR TİYATRO

Prof. Dr. Semih Çelenk, Bademler Köy Tiyatrosu’nun kuruluşundan söz ederken aydın bir öğretmenin bunu yapmasının önemli olduğunu, aynı zamanda köy halkının bunu desteklemesinin de çok önemli olduğunu vurguluyor. Fakültede verdiği derslerden biri Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu olan Prof. Dr. Çelenk, Bademler Köy Tiyatrosu’nu önemsediğini ve öğrencileriyle buraya geldiğini anlatıyor: “O derste 1914’te kurulan Darülbedayi, 1940’larda kurulan Devlet Tiyatrosu ve ilk özel tiyatrolar anlatılıyor. İlk dönemi de geleneksel tiyatro. Artık Bademler’i de anlatmaya başladım ben. 90 yaşında bir tiyatro, sivil, ödeneksiz ve yerel. Ben bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.”

Semih Çelenk, Urla bölgesinde Bademler Köy Tiyatrosu mirasının ufuk açıcı olduğunu vurguluyor, kendisinin de Balıklıova’da köylülerle birlikte bir köy tiyatrosu kurduklarını ve 14 yıldır faaliyette olduklarını vurguluyor. Bademler Köy Tiyatrosu mirasının kendileri için taşıdığı anlamı şöyle özetliyor Prof. Dr. Çelenk: “Balıklıova Köy Tiyatrosu’nu kurarken aklımızda Bademler vardı. Bademler hep bizim ışığımız oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de 7-8 tane köy tiyatrosu çalışması var. Bademler Köy Tiyatrosu 90 yaşında bir büyükbaba gibi, büyükanne gibi, yani büyüğümüz. ‘Yavrum olur, yaparsınız’ diyor sanki. Sanki hepimiz buradan güç alıyoruz.”

Bademler Köyü Kültür Sanat Derneği yöneticisi, oyuncu Seyfettin Şen de, “hiçbir şeyin tesadüf olmadığı” fikrinde: “Anadolu’nun 44 bin köyünden herhangi birinde değil de, neden Bademler? Bademler kültürü, yaşamsal mirası Tahtacı Türkmen mirası. Bunun üzerine Atatürkçülük, ilericilik dokularının da yerleştiğini düşünelim. Bademler’de tiyatro yaşamı kendi başına giden bir şey değil. Bademler’in sosyolojik ve kültür mirasıyla örtüşen bir şey. Yaşamına, kültürüne ve mirasına bakarsanız aslında tiyatro çok abesle iştigal değil. Ama onlarla üst üste koyarsanız sanırım bulmaca çözülüyor.”

KÖY MEYDANI GİBİ KÖYE AİT BİR DEĞER

Bademler Köy Tiyatrosu için “Ne mutlu ki bir de mekanları var” diyen Prof. Dr. Çelenk, tiyatro mekanının destek beklediğini de vurguluyor. 1990’lı yıllarda Kültür Bakanlığı’nın “küçük bir el attığını” hatırlatan Çelenk, “Tiyatro mekanları, sürekli kullanıma açık mekanlar. Yıpranır, ışık ihtiyaçları olur, yeni teknoloji ihtiyaçları olur. Koltuklarının, zeminlerinin, sahnelerinin onarımdan geçmesi gerekir. Ben buranın müze gibi korunması, öyle restore edilmesi gerektiğini düşünüyorum” diyor.  Bademler’in hem Türkiye tiyatrosu açısından, hem dünya tiyatrosu açısından çok spesifik bir örnek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Semih Çelenk, bunun kıymetinin yeterince bilinmediğini sözlerine ekliyor.

Balıklıova Köyü için de, Bademler Köyü için de “Tiyatroyu kimse umursamıyor; demek ki iyi” diye düşündüğünü anlatan Prof. Dr. Semih Çelenk’e göre bu durum tiyatronun “köye ait bir şeye” dönüştüğünü gösteriyor: “Hem gururunu taşıyor insanlar, hem de çok ekstra bir şey değilmiş gibi düşünüyorlar. Tiyatro bir yerde 90 yıl yaşayınca köy meydanı gibi bir şey oluyor, buraya ait değerlerden biri oluyor. Kimse köy meydanı üzerine konuşmaz. En temiz köy seçiliyor mesela burası, muhakkak tiyatroyla ilgisi vardır. Üniversite okuma oranının çok yüksek olduğu bir yer, çok dışa dönük bir yer, bütün bunlarda bence tiyatronun etkisi var.”


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik