Fatih Taşdemir: Kendi kentimde sahne tahsisi alamadım, sahne kurdum

Van’da önemli festivallere imza atan, dikkat çekici tiyatro oyunları sergileyen Üvercinka Kültür Sanat’tan Fatih Taşdemir ile “Rakı Şişesinde Balık Olsam” oyununu, tiyatro ve festival faaliyetlerini ve yeni sezon hazırlıklarını konuştuk. Kendi kentinden sahne bulamadığı için kendi sahnesini kurmak zorunda kaldığını anlatan Fatih Taşdemir, bu sezon “Rakı Şişesinde Balık Olsam” oyununun yanı sıra Feridüttin-i Attar’ın Şeyh-i San’an’ın Hikayesini Farsçadan Kürtçeye çevirip uyarladıklarını ve Şahmaran efsanesini sözlü gelenek öğeleriyle işledikleri bir oyun sahneleyeceklerini anlattı. Aziz Nesin’in “Hadi Öldürsene Canikom” da topluluğun bu sezon sahneleyeceği oyunlar arasında.
İSMAİL SARP AYKURT
Rakı Şişesinde Balık Olsam” deyince akla Orhan Veli geliyor, Orhan Veli deyince de İstanbul… Van’dan bakınca Orhan Veli ne anlatıyor? Nasıl bir oyun “Rakı Şişesinde Balık Olsam”.
Nereden ve nasıl bakarsak bakalım, Orhan Veli bize; insan olma erdemini, damıtılmış hakikati, basmakalıptan sıyrılıp filizlenen şiiri anlatır. Onun şiirinde “her bir tüyünde ayrı bir telaş olan martılar” vardır. Yüreğinin denizinde İstanbul’u bir sandal gibi gezdirir o.
Oyuna gelecek olursak, Rakı Şişesinde Balık Olsam deneysel bir oyun. Brecht ile Stanislavsky harmanı bir iş ama yer yer müzikal tadı veren, aksiyonu yüksek bir oyun da diyebiliriz.
Ortadoğu’nun “makus kaderi” gibi görünen savaş ve çatışmalar, şimdi dünyanın bütününü tehdit ediyor? Savaş temasını nasıl anlatıyor bu oyun, nereye vurgu yapıyor?
Savaş kayıp demektir bana göre. Savaşın kazananı olmaz. Savaş bizden geleceğimizi, duygularımızı, aklımızı, emeğimizi, zamanımızı, canımızı ve her şeyimizi çalar.
Oyunda 2. Dünya Savaşının cephelerinde perişan olan askerleri, onların hayallerini, geride bıraktıklarını görürüz. Oyunun asıl vurgusu vicdandır. Savaşın bıraktığı enkaz ve çöküntüye tayyarelerin ve gaz maskelerinin bile sessiz sessiz ağladığına şahit oluruz. Oyun hep aynı şekilde ilerlemez ama; oyun süresince hep canlı duran bir umut da vardır. Orhan Veli’nin hınzır mısraları arasında sevgi, umut ve aşk belirgin bir şekilde kendini hissettirir.
Şiirlerin ve anlatının yanı sıra dans ve müzik de oyunda önemli bir yer tutuyor. Bu deneysel çalışmada sahne üzerinde nasıl bir birleşim sunuluyor?
Anlatı, dans ve şiirlere bir çerçeve çiziyor. Oyunun yükselip alçalan bir grafiği var. Oyun, Orhan Veli’nin şiirde yaptığı köklü değişimle başlar ardından savaş, barış, aşk, umut ve ölümle son bulur. Sahnede iki farklı Orhan Veli görürüz. İlki şiirlerle ifade eder kendini, öteki koreografi ve danslarla. Oyunun sonunda da Orhan Veli’nin ardından iki ağıt duyarız. Biri Halim Şefik, diğeri Nazım Hikmet’in diliyle yankılanır.
Üvercinka Kültür Sanat/ Ninova Dance and Theatre’ye gelirsek, Van’da tiyatro yapıyorsunuz. Çok disiplinli bir çizginiz ve çok kültürlü bir yapınız var, hem oyunun hem de genel olarak Üvercinka Tiyatro’nun ekibinden bahsedelim biraz.
Ben bu durumu biraz Peter Brook’un yapmak istediklerine benzetiyorum. Çok kültürlü bir yapıyla evrenseli yakalamak. Deneysel tiyatronun sınırlarını zorlamak biraz da. Ekibimizde sabit sanatçıların dışında dönem dönem ortaklaştığımız farklı kültürlerden sanatçılar da var. Ve çok dilli bir yapıyla ürünler ortaya koymaya gayret gösteriyoruz. Oyunlarımızı Kürtçe, Türkçe ve Farsça dilleriyle sahneliyoruz.
Ayrıca gelenekselleşen uluslararası bir tiyatro festivalimiz de var. Festivalimize diğer ülkelerden gelen oyunlar ve atölyelerle de heybemizi doldurmaya çaba harcıyoruz.
“Van, mesafe olarak İstanbul, Ankara’ya oranla; İran, Irak, Ermenistan, Gürcistan, Nahçivan ve Azerbaycan’a daha yakın. En çok da İran coğrafyasından turist geliyor. Doğal bir kültür alışverişi var aramızda. Tabi bu vesileyle sadece kültür değil sanat da taşınıyor.”
Evet Üvercinka adıyla bir tiyatro festivali düzenliyor ve izleyicinizi farklı kentlerden topluluklarla da buluşturuyorsunuz. Festival deneyimi size ve Vanlı izleyicilere ne katıyor?
Uluslararası Üvercinka Tiyatro Festivali aslında sadece bir tiyatro festivali değil, sanat festivalidir. İçerisinde tiyatro başta olmak üzere edebiyat, müzik, resim, ve sinema gibi sanat dallarını da barındırıyor.
Van, mesafe olarak İstanbul, Ankara’ya oranla; İran, Irak, Ermenistan, Gürcistan, Nahçivan ve Azerbaycan’a daha yakın. Ortadoğunun kültür başkenti olma potansiyelini içerisinde barındıran bir kent. Ve çok fazla turist çeken bir kent. En çok da İran coğrafyasından turist geliyor. Doğal bir kültür alışverişi var aramızda. Tabi bu vesileyle sadece kültür değil sanat da taşınıyor. Özellikle İranlı sanatçılarla yakından ilişkilerimiz gelişmeye başladı ve aktif olarak devam ediyor. Ekim ayının sonlarına doğru İran’a festivale gidiyoruz.
Bir de tabii “sahne” sorunu var. Büyük kentlerde dahi tiyatroların en büyük derdi. Bu sorunu nasıl çözüyorsunuz? Yakın zamanda kendi sahnenize kavuştunuz, zorlukları neler?
Sahne sorunu her dönemde karşılaştığımız bir sorun. Bakanlığa ve belediyelere ait salonlar siyasi partilerin güdümünde çalışıyor maalesef. Ülkedeki tiyatro salonlarının idarecileri tiyatro yaptırmamak üzere konumlanmışlar adeta. Bu kurumların en başında da Devlet Tiyatroları geliyor. Özel tiyatrolar sahne bulma konusunda çok büyük sıkıntı yaşıyor. Mesela ben kendi kentimde iki sezondur tek bir tahsis alabilmiş değilim. Sırf bu yüzden kendi sahnemi kurmak zorunda kaldım. Tiyatro maliyeti yüksek bir iş ve sürdürülebilirliği çok zor. Buna rağmen dünya tiyatro arenasında kendi çabalarıyla oyunlarını yapan ve ürettikleri eserleri dünyaya sunan özel tiyatrolar var. Arkasında devlet desteği ile devasa bir kurum olan Devlet Tiyatroları’nın böyle bir başarısı da yokken üstelik.
Türkiye’deki ulusal tiyatro mantığından vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekleyen bir sistem var Türkiye’de. Yaklaşık yüz yıldır tüm imkanların seferber edildiği bir Devlet Tiyatrosu var ama ortada tatmin edici bir ürün yok. Dünyada Türkiye Tiyatrosunun esamesi bile okunmuyor. Gidebildikleri tek yer Türkçe Oyunlar Festivali. Gerçi bir tabir vardır “balık baştan kokar” diye, bu konuyu da niye uzattıysam?
“Feridüttin-i Attar’ın Şeyh-i San’an’ın Hikayesini Farsçadan Kürtçeye çevirip uyarladık. Kasım ayında prömiyer yapacak. Yine Ortadoğu halklarının ortak hafızası olan Şahmaran efsanesini sözlü gelenek öğeleriyle işlediğimiz başka bir oyunumuz da var. Onun da provaları yakın bir zamanda başlayacak.”
Son olarak bu sezon için nasıl projeleriniz var? Van izleyicisi sahnede hangi yenilikleri görecek. (Farsçadan çevrilen masal ve diğer hazırlıklar…)
Yeni sezon için hazırlıklarımız sürüyor. Feridüttin-i Attar’ın Şeyh-i San’an’ın Hikayesini Farsçadan Kürtçeye çevirip uyarladık. Kasım ayında prömiyer yapacak. Yine Ortadoğu halklarının ortak hafızası olan Şahmaran efsanesini sözlü gelenek öğeleriyle işlediğimiz başka bir oyunumuz da var. Onun da provaları yakın bir zamanda başlayacak. Ve bu sezon bir tane de komedi oyunu yapıyoruz. Aziz Nesin’den Hadi Öldürsene Canikom. Bu oyunu da geleneksel formaların dışına çıkarak çalışıyoruz. Aralık ayında prömiyerini gerçekleştireceğiz. Ve yeni bir çocuk oyunu daha ekliyoruz repertuarımıza. Yoğun bir sezon bizi bekliyor. Umarım seyircilerimizin de her zaman ki teveccühlerine mazhar oluruz.