Geleneksel Türk Tiyatrosu Buluşmaları: Eski bir dostu hatırlar gibi
Gençlik Haritası Kültür Sanat Ekoloji ve Halk Kültürleri Derneği’nin “Somut Olmayan Kültürel Mirasımız: Geleneksel Türk Tiyatrosu” projesi Niğde ve Karaman’da halkı kukla, Karagöz, meddah gibi temsillerle buluşturuyor. Tarihi mekanlarda gerçekleştirilen temsiller ve atölyelerin yanı sıra alan araştırmalarıyla geleneksel Türk tiyatrosunun yaygınlaşması hedefleniyor. Proje Koordinatörü Ozan Demircioğlu ile “Geleneksel Türk Tiyatrosu Buluşmaları” üzerine konuştuk.
Söyleşi: AYŞEGÜL ALGAN
Geleneksel Türk Tiyatrosu örneklerini Niğde ve Karaman’da halkla buluşturuyorsunuz. Projeden biraz bahseder misiniz, fikir nasıl doğdu?
Ankara Üniversitesi DTCF Sanat Tarihi Bölümü’nde okurken aldığım derslerden birinde Somut Olmayan Kültürel Miras kavramı oldukça dikkatimi çekti. Kavram içeriğinde birçok anlamı barındırıyor. İkinci lisansım olan DTCF Tiyatro Bölümü’nde Prof. Dr. Ezgi Metin Basat’tan aldığım Geleneksel Türk Tiyatrosu dersinde bu disiplinlerle ilgili kültürel miras çalışmalarının bölgelerde uygulanmadığını, giderek arşivlik veya tezlik çalışmalar olarak akademik düzeyde kaldığını öğrendim.
Son beş yılda bu konu üzerine çalışmalarım ve araştırmalarım devam etti. 17 yıldır tiyatro yapan biri olarak Geleneksel Türk Tiyatrosu disiplinlerinden meddahlık geleneğinin 2008 yılında, Karagöz’ün 2009 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi’ne alındığını öğrendim. Ancak bu kavramların Türk Halk Tiyatrosu disiplinleri açısından bir bütün halinde herhangi bir çalışmada buluşmadığını fark ettim. 2022 yılında Avrupa Birliği programı kapsamında taşrada bir ön çalışma olarak deneme etkinlikleri gerçekleştirdik. Gördük ki ne bölgelerde bu kavramlara dair bir bilgi var, ne de bu disiplinler üzerine herhangi bir genel çalışma var. Buna rağmen bütün bölgelerde disiplinler ve halk tiyatrosu kavramı biliniyordu. Ancak uygulamada ne kendi kültürlerinin ritüelistik karşılığını görüyorlar, ne de bu gibi çalışmaları izleyebiliyorlardı. Kültür yaşamadığı takdirde varlığını koruyamıyor maalesef. Bu nedenle yerel bölgelerde ve Türkiye genelinde bu çalışmayı güçlendirecek uzunca bir yaratım sürecine girdik. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile 8 ay süren görüşmeler sonucunda ulusal çapta ortak bir çalışmaya başladık.
Niğde ve Karaman’da yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz? Neler gözlemlediniz?
Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle 22 Nisan’da Niğde’de ilk çalışmamız başladı. Daha sonra Karaman’da devam ettik. Niğde’nin kültürel dokusunun kaybolmamış olması ancak buna rağmen kültürel miras çalışmalarını, Türk halk tiyatrosu noktasında yapamıyor oluşu bizleri bu bölgede yoğun ve verimli bir çalışmaya doğru yöneltti. Niğde İl Kültür ve Turizm Müdürü Elif Belkıs Baştürk’ün bize çok büyük desteği var. Yerel kültürlerin açığa çıkmasındaki çabası doğrultusunda Ankara’dan da kendisinin önerilmesiyle yolumuz Niğde’de kültürel anlamda kesişti. Niğde’deki çalışmamız Türkiye’de yaygınlaşması planlanan bu çalışmanın en güçlü örneği olarak öne çıkıyor.
Niğde’deki çalışmada okullar, dezavantajlı gruplar, huzurevleri ve bu alanda sanatsal farkındalığı olmayan veya olup da zaman içinde kaybeden kişilerin katılımları oldukça önemseniyor.
Niğde ve Karaman bölgesindeki çalışmalarımız 5 hafta sürecek ve ana amacımız tüm Türkiye’de Geleneksel Türk Tiyatrosu Buluşmaları adıyla ulusal tiyatro kimliğini güçlendirmek. Sanatsal bir kuşağı yeniden kendi coğrafyasında var ederek bu süreci devam ettirmeyi, devamlılığı sağlamayı hedefliyoruz.
İnsanlar daha önce duyduğundan ya da küçükken örneklerini gördüğünden bahsediyor. Bazıları çocukluklarından beridir görmediklerini eski dostları gibi hatırlayarak başlıyor. Bugünün çocukları ise adını duymuş ama örneğini görmemişler. Büyülü bir dünya izler gibi kuklayı, Karagözü izliyorlar.
Halkın tepkisi nasıl peki? Geleneksel tiyatro konusunda bilgi sahibi mi, yeniden mi tanışıyorlar? Yaptığınız atölyelerle geleneksel tiyatro yeniden kök salabilir, kalıcılaşabilir mi?
Anadolu, Türk Gelenek Tiyatrosu açısından oldukça yoğun bir kültürel birikime sahip ancak zaman içinde bu birikimler yerini anılara, hikayelere bırakmış. Yaşayan miras örneklerini ve uygulamada herhangi bir örneğini bulmak oldukça zor. Niğde ve Karaman’da maalesef bir birikimden veya uygulamadan bahsedemiyoruz. Çalışmamızın örnek olmasını, bu bölgelerde var olan hikayeleri yeniden hatırlatmasını umuyoruz.
Oluşturduğumuz ekip bölgede Türk Gelenek Tiyatrosu alanında alan araştırması yapacak, hem geçmişte var olan hem bugün ritüelistik geleneklerle süren çalışmaları arşivleyerek bir analiz haritası oluşturacak. Bu harita aracılığıyla keşfedilmemiş veya gözden kaçırılmaya yüz tutmuş değerler de tekrar canlandırılabilecek. Anadolu’nun zengin kültürel yapısını bu çalışmayla tekrardan gün yüzüne çıkaracağımıza eminim. İlk buluşmada olamasa da, yaşadığımız bu teknolojik çağda bu kültürel dokuyu yeniden canlandıracak, uygulama alanlarını bu çalışma kapsamında yaratarak çoğaltacağız. İnsanlar daha önce duyduğundan ya da küçükken örneklerini gördüğünden bahsediyor. Bazıları çocukluklarından beridir görmediklerini eski dostları gibi hatırlayarak başlıyor. Bu durum çalışmamızın geç kalınmış bir süreç olduğunu gösteriyor. Bugünün çocukları ise adını duymuş ama örneğini görmemişler. Büyülü bir dünya izler gibi kuklayı, Karagözü izliyorlar. Muazzam bir buluşma. Niğde’de son etkinliğimizde yaklaşık 800 çocuk vardı, bir gösteriyle sonlanacak iken Şafak Yılmaz hocamızın bu sanatı aktarma arzusuyla birden fazla gösteri yapıldı.
Proje beklediğimizden çok daha iyi bir düzeyde ilerledi, çok fazla paydaş aracılığıyla halkla buluşur hale geldi. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Merkezi bu alanda en önemli uluslararası kuruluşlardan birisi olarak resmi paydaşımız oldu. UNIMA Türkiye Milli Merkezi ve oraya bağlı olan Kültürel Miras Taşıyıcıları da bu projede en büyük destekçimiz oldu. Başta Enis Ergün bey, Yücel Özdemir bey olmak üzere bugüne kadar çalışmalarıyla aramızda olan Mustava Tivem, Tevfik Dinç, Şafak Yılmaz hocalarımız bizimle bölgede aynı heyecanı, aynı hassasiyeti göstermekte. Bu da bizim çalışmamızın hep birlikte daha iyi ilerleyebilmesinin de en büyük kazancı. Tabii Ankara Üniversitesi’nin lojistik desteği, Bambu Tiyatro’nun lojistik desteği, Bambu Tiyatro ve Kültür-Sanat Dergisi, Işkırlak Geleneksel Türk Tiyatrosu ve Halk Kültürleri Dergisi ve Tiyatral Gazete’nin basın desteği süreci daha rahat bir şekilde kitleye ulaştırmamıza olanak sağlıyor.
Atölyeler nasıl geçiyor? Katılımcılar bu özel deneyimi nasıl yaşıyor, karşılaştığınız zorluklar var mı?
Atölyeler ile katılımcıların bir örneğin yaratım sürecine tanık olmasını sağlıyoruz. Kukla ile kukla yapımının aşamalarına, nerelerden ne şekilde yapılabileceğini birebir sanatçıların ağzından duymaları ve örneklerle algılamaları sağlanıyor. Bir Karagöz tasvirinin hangi deriden nasıl işlendiğini örneklerle göstermek akıllarında bu işin başlangıcını ve kültürel sürecini de yaratıyor. Atölyeler bu yüzden sergilenen disiplinle bölgede kök salmasına olanak sağlıyor. Çünkü sadece Karagöz tasvirinin deriden yapılmayacağını emek verildiği takdirde başka materyallerle de yapılabileceği aktarılıyor.
En büyük zorluk ise farkındalığı bu anlamda yüksek olmayan kişilerle bu aktarımın şehirde yaratıcısı olmasını istemek. Maalesef taşra veya Anadolu’nun bazı kentleri herhangi bir şekilde daha önce bu tarz çalışmalara dair bir örnek görmediği için nasıl davranacağını çok bilemiyor. Özellikle taşrada bu algıyı kırmak da hedeflerimizden bir tanesi. Yöneticisinden en minik seyircisine kadar bu algının kırılması, toplumsal ve kültürel dönüşümün yerel kültürde başlayan hareketle sağlanması, yaratıcılığın artması ve farklı bakışların oluşmasına dair inancımız diri ve kuvvetli. En başta söylediğimiz gibi Anadolu’nun her yerinde bu kavramları duymamış hiç kimse kalsın istemiyoruz.
Önemli bir nokta da maalesef bütçe. Kültür Turizm Bakanlığı’nın desteği dışında herhangi bir kaynak yaratamadığımız için maalesef bütçeyi çok kısıtlı ve şartları zorlayarak harcamaya çalışıyoruz. Tiyatro sanatına yıllarını vermiş olan biri olarak gerçekten bu bütçelerle başka şehirlerde etkinlikler, gösteriler, atölyeler yapmak oldukça zor. Bu bir başlangıç ve sonraki süreçte gerçekten sanatçıların ve diğer emek verenlerin daha rahat bir ekonomik süreçte aramızda olmalarını sağlayacağız.
Temsillerin içeriği yaş gruplarına ve hedef kitleye göre belirleniyor. Bölgenin kültürel yapısı ve katılımcı profili hakkında aldığımız bilgiler doğrultusunda içerik, yaş örneklemi oluşturuluyor. Bölgeye hakim arkadaşlarımız ve sanatçılar gelebilecek kitleye göre programlama yapıyor. Kitleyi ise bulunduğumuz şehrin bölgesel yapısı doğal olarak oluşturuyor.
Etkinlik mekanları oldukça ilginç. Eski Rum kiliseleri, manastırlar, eski Rum köyleri de var, geleneksel Türk mimarisinden izler taşıyan mekanlar da… Nasıl bir seçim yaptınız, çalışmaları nasıl planlıyorsunuz?
Örneğin Gümüşler Manastırı kıyıda köşede kalmış, daha önce herhangi bir çalışma yürütülmemiş, Türkiye için oldukça önemli bir kültürel yapı. Bu çalışmayla hem Niğde halkı nezdinde, hem de ulusal çapta bir farkındalık oluşturduk. Çalışmalar boyunca ziyaretçiler de girebiliyor. İngiliz ya da Çinli turistler de bir manastırın içinde kukla veya Karagöz gösterisiyle karşılaşmış oluyor. Beklemediğimiz bir kültür köprüsü de oluştu böylece. Çalışmalardan sonra Gümüşler Manastırı için Niğde İl Müdürlüğü tarafından UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi için başvuru yapılacak. Aslında bu yolculuk sadece bir etkinlik çalışması değil Türkiye çapında bir kültürel büyüme ve etkileşim yolculuğunu ifade ediyor.
Temsiller ve atölyelerde görev alan sanatçılar, Gençlik Haritası ekibi ve UNİMA Türkiye Milli Komisyonu arasında kurulan iletişim sonucunda belirleniyor. Gençlik Haritası ve İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri tarafından da bölgede organize ediliyor. Burada dernek üyelerimizden Ankara Üniversitesi Halk Bilimi, Arkeoloji, Coğrafya, Tiyatro bölümlerinden arkadaşlarımızın da çok özel çabası var. Bölgenin kültürel yapısına hakim olan il müdürlükleri mekanları ve o mekanların kültürel dokusunu bizlere aktarıyor. O kültürel dokuya ait sanatçıları ise UNİMA Türkiye ile ortak belirliyoruz. Bu yolculukta önemli olan bir etkinlik dizisi olarak var olmak değil, bir kültürel etkileşim sahası yaratarak kültürel dokuyu tekrardan canlandırmak ve devam ettirmek.
Temsillerin içeriği yaş gruplarına ve hedef kitleye göre belirleniyor. Bölgenin kültürel yapısı ve katılımcı profili hakkında aldığımız bilgiler doğrultusunda içerik, yaş örneklemi bizler tarafından oluşturuluyor. Bölgeye hakim arkadaşlarımız ve sanatçılar gelebilecek kitleye göre programlama yapıyor. Kitleyi ise bulunduğumuz şehrin bölgesel yapısı doğal olarak oluşturuyor.
Örneğin 100. Yıl Kale Kütüphanesi’nde (Eski Rum Kilisesi) çocukların ağırlıklı katılımcı olacağı bilgisi Karagöz temsilinin içeriğini ve atölyesini önceden belirlememizi sağlıyor. Meddah gösterisi gibi etkinliklerde ise huzurevinde kalan yetişkinler ve halkın katılımıyla içeriğin doğru bir kitleye ulaşması sağlanıyor. Bu belirlemeler tabii ki disiplinlerin öz dokusuna ve hedefine uygun olmak zorunda. Köy seyirlik çalışması kapalı bir mekanda değil, bir köyde ve köy meydanında yapılıyor. İçeriği ise bizim bölgeye dair aldığımız hem resmi verilerden hem de alan çalışmasındaki görüşmelerimizden sonra oluşturuluyor.
Kültürel etkileşim açısından projeyi ve sergilenen bu tarihi mekanları çok önemli buluyoruz. Tarihi mekanlardaki kültürel süreç bugün yeniden canlandırılıyor. 100. Yıl Kale Kütüphanesi (Eski Rum Kilisesi), Gümüşler Manastırı, Hatuniye Medresesi, Tartan Konağı Geleneksel Türk Evi gibi mekanlardaki etkinliklerde kültürel aktarım katılımcıların oraya gelmelerinden itibaren başlıyor. İnsanların o dokuyu, havayı, o görsel, kültürel şöleni orada bulunarak yaşaması gerekiyor. Hem bu tarihi mekanlara halkın gelmesini sağlıyor, hem de o mekanlarda Türk Halk Tiyatrosu gösterileri ve atölyelerini gerçekleştiriyoruz. İki farklı kültürel süreç aynı anda işliyor ve aktarım sağlanıyor. Bundan dolayı çok mutluyuz. Tabii ki hassas olduğumuz bir konu da tarihi mekanlara hem bizlerin hem de gelen konukların/seyircilerin dikkat etmesi, yıpratmaması.
Önemi bizim yapıyor oluşumuzdan da değil aslında, daha önce o bölgelerde bu alanlara dair hiçbir çalışma yapılmamış olması. Biz burada bir kültür aktarımını, etkileşimini bölgelerde sağlamaya çalışıyoruz. O bölgede Türk tiyatrosu kavramını örneklerle, alan çalışmasıyla, atölyesiyle yaratıyoruz. Bunun çoğalması, yeni sanatçıların, uygulamacıların doğmasını sağlamak çok önemli.
“Somut Olmayan Kültürel Mirasımız: Geleneksel Türk Tiyatrosu” denince ilk akla gelen eskide kalmış “sözlü kültür” ürünleri oluyor ve maalesef Ramazan eğlencesi muamelesi yapılıyor. Sizin için ne ifade ediyor bu miras?
Proje öncelikle bölgedeki halk ile Türk Gelenek Tiyatrosu arasında bir köprü oluşturuyor. Hem kavramları tanıma hem de disiplinleri görme olanağı yaratıyor. “Geleneksel Türk Tiyatrosu öldü mü?” tarzı soruların hepsini çürüterek, bölgede bu disiplinleri halk ile buluşturarak uygulama alanının çoğalmasını sağlıyoruz. Türk tiyatrosunun gerçekten tüm topluma nüfuz etmesi adına çok önemli ve hassas bir çalışma yürütmeye çalışıyoruz. Önemi bizim yapıyor oluşumuzdan da değil aslında, daha önce o bölgelerde bu alanlara dair hiçbir çalışma yapılmamış olması. Biz burada bir kültür aktarımını, etkileşimini bölgelerde sağlamaya çalışıyoruz. O bölgede Türk tiyatrosu kavramını örneklerle, alan çalışmasıyla, atölyesiyle yaratıyoruz. Bunun çoğalması, yeni sanatçıların, uygulamacıların doğmasını sağlamak çok önemli.
Son olarak, Gençlik Haritası’ndan söz edelim. “Sanatın iyileştirici gücünü yaymayı” ve “bütün bölgelerde dezavantajlı gruplara ulaştırmayı” hedeflediğinizi söylüyorsunuz; neler yapıyorsunuz bunun için? Çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Gençlik Haritası olarak Türkiye’de bu projeyi 81 il düzeyinde götürmek ana hedefimiz. Hiçbir il bu kavramlardan, bu disiplinlerden ve çalışmalardan uzak kalmasın istiyoruz. Çünkü bu yolculuk “Somut Olmayan Kültürel Mirasımız: Geleneksel Türk Tiyatrosu Buluşmaları” adıyla başladı. Bu buluşmanın olmadığı il kalmasın istiyoruz. Bu illerden sonra ise bölgenin yerel ve ulusal kültürünün aktarımını sağlayacak ikinci aşaması da mevcut. Bu da belki festival adıyla belki de bölgesel bir şenlik adıyla olabilir. Umuyoruz ki bu buluşmalardan sonra bölgelerde aynı başlıkta ve daha zengin kültürel içerikle halkla beraber bir şenlik havasında festival sürecini yaratırız. Çünkü bu buluşmalarda şehirler ve onu oluşturan değerler kültürel miras ve Türk Halk Tiyatrosuyla tanıştırılıyor. Sonrasında ise kaynaşma süreci bizi karşılıyor.
Gençlik Haritası olarak içeriğinde bazı disiplinlerarası yaklaşımların da olduğu farklı çalışmalarımız da Haziran ayı itibariyle başlıyor. Bu doğrultuda ilk olarak Ankara Çocuk Eğitimevi (Eski Islahevi), Ankara Pursaklar Çocuk Evleri Sitesi gibi dezavantajlı gruplara sahip kurumlarda ve bölgelerde de çeşitli atölye ve eğitim çalışmaları yürütülecek.
Yürüttüğümüz farklı projelere dört koldan sarılarak ve kendimizi olabildiğince kapsayıcı girişimler ile donatarak hem var olan değerlerin canlı bir şekilde taşınması ve korunmasını hem de oluşturulabilecek yeni projeleri teşvik etmeyi hedefliyoruz.