Kapital’in Ressamı Yüksel Arslan’ın “Sui generis” Sergisi Dolapdere’de
Yüksel Arslan’ın eserlerini sanat tarihi metodolojileriyle tanımlamak beyhude bir uğraş olur; içeriği, materyalleri veya niyetleri üzerinden de bir tanım yapılamaz. Eserleri için son derecede kişisel hale gelmiş kategorileri yaratmak amacıyla geleneksel kategorileri aşmanın yollarını bulan bir sanatçıydı Arslan. Dünyaya dair kavrayışını ifade eden kelimeler ve materyaller kullandı, hayatına uygun ve paralel bir biçimde ürettiği eserleri, türlerin geleneksel sınırlarının ötesine geçti.
Bu kategorileri anlamak için Arslan’ın sanat üretimine yaklaşımını anlamak şart. Titiz ve sıkı bir okur olan Arslan, öğrencilik yıllarında dünya klasiklerine sığındı. Erken dönemlerine ait tuhaf hayvan ve böcekler çizimleri 1954’te sergilendi ve buradan elde ettiği geliri kitaplara harcadı. 60 yıllık kariyerinde sık sık tekrarlanan bir döngü oldu bu. Okuma açlığını dindirmek için çizim yapmaya dönüp durdu. Daha sonra bu okumaları sanatının öznesi haline geldi ve bilgisini kategorize etmek için bu eserleri kağıt üzerinde tanımlamaya çalıştı. Art [sanat] kelimesi ile Fransızca ure ekini birleştirerek türettiği arture başlığını 1961 yılında bu eserlere verdi. Kelimenin tam anlamıyla kitabına uygun bir sanatçı olan Arslan, Anadolu resimlerinin yer aldığı bir kitaba başvurarak asırlarca kağıtta kalacak boyalar üretmek için kadim tariflerden faydalandı. Günümüzün yağlı boya gibi teknolojik gelişmelerinin aksine, bu tariflerde sabun parçaları, bitkiler, tütün, çay suyu, toprak, bal, yumurta beyazı, yağ, kemik iliği, idrar ve kan gibi malzemeler yer alıyordu. Bu tecrübeyle sabit tarifler sayesinde dünyaya dair kavrayışını kağıda işleme imkânı buldu.
Arslan’ın en eski işleri, arture adını almadan önce, sürrealist ressam André Breton’un dikkatini çekti ve Arslan, erotizm temasını odağa alan Uluslararası Sürrealizm Sergisi’ne davet edildi. Davete icabet eden Arslan 1961 yılında, 2017’de hayata gözlerini yumana dek yaşayıp üreteceği Paris’e taşındı. Yedi büyük arture serisinden ilkinin içeriği, Karl Marx’ın Kapital okumalarına dayanıyordu; yağ tulumuna dönmüş açgözlü kapitalistler ve lümpen fabrika işçileri vardı bu eserlerde. Capital ve Updating Capital serilerinin ardından Influences ve New Influences geldi; bu seriler, René Descartes, Friedrich Nietzsche, Voltaire, Jean-Jacques Rousseau gibi filozofların ve Walt Whitman, Charles Baudelaire, Samuel Beckett gibi şairlerin ve daha nicelerinin eserlerinin okumalarına dayanıyordu. Man serisindeyse sözde bilimsel göz, testis, meme ve penis çizimleri; çiftleşen çeşitli yaratıklar, insan ve böcek melezleri, mistisizmle flörtleşmeler vardı.
Ardında 700’den fazla arture bırakan Arslan, “resim ile yazı arasında, resim ile şiir arasında” verdiği, ansiklopedik konuları -botanik, etnoloji, ekonomi, kent mimarisi, siyaset, otobiyografi, tarih, fantezi- işleyen eserleriyle hatırlanacak. Sergi, bu bağımsız serilerden eserleri bir araya getiriyor ve bu müthiş sanatçının anısını galeride yeniden canlandırıyor. Yüksel Arslan’la ilk kez tanışacak olanlar veya bir kez daha buluşmak isteyenler için, sanatçının olağanüstü vizyonu 2 Nisan’a kadar görülebilir.
YÜKSEL ARSLAN KİMDİR?
Yüksel Arslan (d. 1933, İstanbul, ö. 2017, Paris) İstanbul Üniversitesi’nde Sanat Tarihi eğitimi aldığı dönemde resme yöneldi. 1959’da André Breton tarafından Uluslararası Gerçeküstücülük Sergisi’ne davet edildi, ancak gidemedi. Daha sonra 1961’de sanat simsarı Raymond Cordier tarafından davet edildiği Paris’e yerleşen Yüksel Arslan, orada Homunculus-cucus palus ve Planus-phallus-micrococcus serilerini yarattı. 1968’de Paris’e ikinci gidişinden sonra yıllara yayılan Nietzsche, Freud, Marx ve Engels
okumalarından arture’ler üretme düşüncesine odaklandı. 1975’te Kapital serisini tamamladı. Kitap olarak da derlenen bu ilk seriyi 1980’li yıllarda Etkiler, Auto-Artures ve İnsan izledi. Eserleri, Fransa’da Paris dışında Sarcelles, Rennes ve Nice’in de aralarında bulunduğu birçok şehrin yanı sıra Kunsthalle Wien, Kunsthalle Zürich, Kunsthalle Düsseldorf, Drawing Center New York, Venedik Bienali gibi mekânlarda sergilendi. 2009’de Santralistanbul’da Yüksel Arslan Retrospektifi düzenlendi. 1990 ve 1995’te ilk iki cildi yayımlanan İnsan’ın son cildi 1999’da yayımlandı. Arslan, ölmeden önce Paris’teki stüdyosunda vasiyetim diye nitelendirdiği İnsan üzerine çalışıyordu. (SanatOkur)