Şuan Okunan
Leonce ile Lena: Tek beden, organize kaos ve cesaret!

Leonce ile Lena: Tek beden, organize kaos ve cesaret!

“Tanrıyla şeytanın canı sıkılmış, bizimle bir parti kağıt oynuyorlar”

MUSTAFA KARA

Organize kaos, demiş bir izleyici oyun çıkışı röportajında “Leonce ve Lena” için. Sahnede tek bir beden gibi hareket eden ve bazen aynı hareketlerle, bazen bambaşka hareketlerle bir bütün oluşturabilen oyuncuları başka hangi kavram bu kadar güzel anlatabilir ki? Kiminin tesadüf, kiminin yazgı dediği yaşantılar toplamı da organize bir kaos değil mi zaten?

Georg Büchner’in “Leonce ile Lena”sının özü tam da bu kavrama yaslanıyor. Organize kaos, sahnedeki danslar ve oyunun rejisi kadar Büchner’in kader ve seçimlere dair anlattıklarını da özetliyor. Oyunun ironik ve absürt yapısının bir bürokrasi, kalıplaşmış kurallar ve düzen eleştirisi içerdiğini, düzendeki anlamsızlığa vurgu yaptığını zaten biliyoruz. Ama bu karmaşa içinde yaşayan bir düzen de anlatıyor Büchner. “Leonce ile Lena”nın karakterleri de hikayenin absürt ilerleyişi içinde davranışlarındaki değişimle bu kaosu besliyor. 

Leonce ile Lena hayatlarının baharında iki genç. Kraliyet ailesine mensup olmaktan başka “günah”ları yok haliyle! Bu melankolik gençleri aileleri zorla evlendirmek istiyor, çünkü krallıkların, yani düzenin planı bu. İkisi de esnemez, katı plana karşı çıkış yolu olarak kaçmayı buluyor. Kaderin oyunu, yazgının kaçınılmazlığı burada devreye giriyor ve kimliklerini gizleyen iki genç birbirleriyle tanışarak aşık oluyor. Düzenin onlara biçtiği rollere ve bu rollerin bir sonucu olarak tanımadıkları bir insanla evlenmeye itiraz eden gençler, birbirlerini bambaşka koşullarda ve düzenin onlara verdiği isim ve rolleri bilmeden seviyor.

YAZGIYA KARŞI ÖZGÜR İRADE YA DA MELANKOLİ

Bu son, yazgıya karşı özgür iradenin bir zaferi sayılabilir mi? Yoksa aslında yazgı mı galip geldi? Georg Büchner oyunda bu finalle düzeni yeniden sağlıyor, masalı tatlıya bağlıyor gibi görünse de işin aslı biraz daha karmaşık. Labiratuvar, bu masalsı oyunu sahneye koyarken şu soruları not düşmeyi ihmal etmiyor: “Yoksa insan otomat gibi çalışan, belirlenmiş kodlarla hareket eden bir algoritmalar kümesinden mi ibarettir? İnsan özgürlüğünün etrafına çizilen sınırların ötesine geçme olasılığı: Güç, aşk, melankoli ve çelişkilerin sorgulandığı bir ironi yansıması.”

Yeni gibi göründüğüne bakmayın, sözcükler yeni, kavramlar yeni ama tartışma öteden beri devam ediyor. Zaten Prens Leonce kendini, varoluşunu sorguladığı anlardan birinde kendi düşüncelerini bile önceden tahmin edebilmesinden yakınıyor ve derdini açıkça dile getiriyor: “Günde yirmi dört defa tersyüz ediyorum kendimi, bir eldiven gibi. Ah, kendimi çok iyi tanıyorum. On beş dakika içinde, sekiz gün sonra, bir yıl sonra bile ne düşüneceğimi ve ne hayal edeceğimi biliyorum. Tanrım ben ne günah işledim ki, bana habire bir öğrenci gibi ezbere söyletiyorsun derslerimi.”

Bu varoluşsal dertler ve melankolisi Leonce’un karakterinin en temel özelliği aslında, oyun içinde yazgıdan özgür iradeye ilerlerken anlamlı bir değişim de yaşıyor. Lena ise daha çok özgürlük arayışı ile özetlenecek bir karaktere sahip. Oyunun ironik yapısı, izleyiciyi insanın özgürlüğü ve yazgısı arasındaki çatışmanın orta yerine götürüyor. Hayatın algoritması üzerine düşünmeye…

HAREKET, UYUM, DÜZEN VE KAOS 

BeReZe Gösteri Evi’nde sahne alan Labiratuvar, ilk oyunları “Leonce ile Lena”yı sade bir dekor ve bol hareket üzerine inşa etmiş. Sahnede hemen hiçbir şey yok, arka tarafta yere işporta tezgahı gibi dizilmiş aksesuarlardan başka. Bu daha fazla hareket alanı demek Labiratuvar için. Oyuncuların sahnenin daha çok yerine adım atması, daha geniş koreografi demek. Oyuncuların hareketi bekledikleri durgun anlarda dahi bedenlerini dekor gibi kullanabilmesi, sahne üzerinde her saniye var olabilmeleri demek. İzleyici ilk girdiği anda da oyuncular sahnede, çıkarken de…

Birlikte bir bütün oluşturdukları gibi, sahneyle de bir bütün oluşturmuşlar. Bu bütünlük içinde kaos yaratma hali, oyunun kafa karıştırıcı yapısıyla uyumlu. Karakterlerin melankolik ve çelişkili doğalarını da ince ince işleyen oyun, düzen ve kaos arasındaki ince çizgiyi sürekli görünür kılıyor.

Leonce ile Lena”nın rejisi Tiyatro BeReZe’den bildiğimiz ve hareket tiyatrosu konusunda uzman isimlerden Erkan Uyanıksoy’a ait. Uyanıksoy aynı zamanda Vakur Pehlivan ile birlikte ses ve efekt tasarımlarını da yapmış. Oyunun müziklerinin ve ses efektlerininin, dans ve hareketi görünür kılmada oldukça uyumlu ve oyunun temposunu artırıcı etkide olduğunu da ekleyelim. Sahnede 7 kişi var ve bu kişiler aynı zamanda Labiratuvar’ın kurucuları: Aleyna Akdemir, Aytuğ Kaan, Elif Beyza Sucu, Karya Aldemir, Kerim İlhan, Metehan Yılmaz ve Saliha Bozkurt. Konservatuvarın ilk günlerinde tanışan ve tiyatro yolculuğuna birlikte devam eden 7 arkadaşın sahnede tek bir beden gibi hareket ederek yarattıkları kaosun bir sırrı da burada olabilir. Bu uyumu ve ustalığı tek bir yapım için bir araya gelmiş oyuncularda bulmak güç oluyor bazen. Yola birlikte çıkmanın keyfini, yolculukları boyunca da yaşamalarını dileyelim.

CESARET YA DA ÖNGÖRÜLEBİLİR BİR PLAN

Yolculuk demişken Labiratuvar’ın ilk oyunu, yolculuğunun izleyiciye dönük ilk adımıydı “Leonce ile Lena”. Leonce’un, Lena’nın korunaklı saraylarını terk edip kaçması ne kadar cesaret istiyorsa, bugün bir tiyatro kurmak da o denli cesaret istiyor. Labiratuvar’daki gençler de “insan özgürlüğünün etrafına çizilen sınırların ötesine geçme olasılığı”nın peşine mi düştüler acaba? Kaderin onlara sunduğu seçeneklere güçlü bir itiraz mı, yazgılarının onları götüreceği kaçınılmaz bir başlangıç mı? Pek ihtimal vermiyorum ama yoksa tiyatrocular da, biz faniler gibi, otomat gibi çalışan, belirlenmiş kodlarla hareket eden bir algoritmalar kümesinden mi ibaret?

Belki yanıt olur, güzel bir video hazırlamış ve Instagram adreslerinde yayınlamış Labiratuvar’cılar. Muhtemelen sınırlarını hatırlatmak üzere maruz kaldıkları soruların pek çoğu var orada, bir de küçük karşı soru koymuşlar: “Devlet kurumlarının genç sanatçıları ve özel tiyatroları destekleyen stratejik planlaması nedir? Öngörülebilir bir plan…”

Geri al, geri al!

Neyse efendim, sahi aranızda ünlü var mıydı?

Ya paranız?

* “Leonce ile Lena” 18 Şubat Salı günü saat 20.30’da Bereze Gösteri Evi’nde olacak.

Ayrıca Bakınız

“Leonce ile Lena”

Yazan: Karl Georg Büchner

Çeviren: Erkan Uyanıksoy

Yöneten: Erkan Uyanıksoy

Yönetmen Yardımcısı: Yusuf Ergün Karcı

Işık Tasarımı ve Operatör: Mete Yılmaz, Yusuf Ergün Karcı

Ses Tasarımı ve Operatör: Erkan Uyanıksoy, Vakur Pehlivan, Aleyna Akgün

Süre: 75 dakika

Oynayanlar: Aleyna Akdemir, Aytuğ Kaan, Elif Beyza Sucu, Karya Aldemir, Kerim İlhan, Mete Yılmaz, Saliha Bozkurt


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik