Nazım Hikmet, 15 Ocak’de o dönem Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olan Selanik’te doğdu. Nâzım Hikmet Ran’ın şiirleri elliden fazla dile çevrildi, eserleri pek çok ödül aldı. Türk edebiyatında serbest nazımın ilk uygulayıcılarından biri olarak çağdaş Türk şiirinin en önemli isimleri arasında yer alır. Komünist görüşleri nedeniyle defalarca tutuklandı, hayatının büyük bölümü hapiste veya sürgünde geçti. Türkiye’de 11 ayrı davadan yargılandı, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yıldan fazla hapis yattı. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er gibi mahaslar kullandı. 1951 yılında Türkiye’den kaçtı ve Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. Bu karar ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihinde iptal edildi. 1963 yılında Moskova’da kalp krizi sonucu hayatını yitiren Nazım Hikmet’in mezarı hâlen Moskova’dadır.
NAZIM HİKMET’İN HAYATI
Babası, Matbuat Umum Müdürlüğü ve Hamburg Şehbenderliği yapmış olan Hikmet Nâzım Bey’dir (d. 1876). Hikmet Bey, Diyarbakır, Halep, Konya ve Sivas gibi illerde valilikler yapmış olan Mehmet Nâzım Paşa’nın (ö. 1926) oğludur.[9] Mevlevi tarikatından olan ve özgürlükçü fikirlere sahip Nâzım Paşa, Selanik’in son valisidir. Annesi Ayşe Celile Hanım (d. 1880), dilci ve eğitimci de olan Hasan Enver Paşa ile Leyla Hanım’ın kızıdır; piyano çalan, resim yapan, Fransızca bilen bir kadındır. Hasan Enver Paşa Polonya’dan 1848 Ayaklanmaları sırasında Osmanlı İmparatorluğu’na göç eden ve Osmanlı vatandaşı olarak Mustafa Celalettin Paşa adını alan Konstantin Borzecki’nin oğludur. Mustafa Celaleddin Paşa, Osmanlı Ordusu’nda subay olarak görev yapmış ve Türk tarihi üzerine önemli bir eser olan Les Turcs anciens et modernes (Eski ve Yeni Türkler) kitabını yazmıştır. Celile Hanım’ın annesi Leyla Hanım ise Alman kökenli Osmanlı generali Mehmet Ali Paşa’nın, yani Ludwig Karl Friedrich Detroit’in kızıdır.
Nâzım Hikmet, Mehmed Nâzım adıyla 15 Ocak 1902 tarihinde Selânik’te doğdu. Hariciye Nezareti memuru olarak Selanik’te çalışan Hikmet Bey, Nâzım’ın çocukluğunda memuriyetten ayrıldı ve ailesiyle birlikte, Halep’te bulunan babasının yanına gitti. Nâzım Paşa’nın Diyarbakır’a atanmasıyla birlikte, Hikmet Bey ve ailesi de Diyarbakır’a taşındı. Ancak daha sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı. Fransızca bildiği için 28 Şubat 1914’te Matbuat-ı Umumiye çevirmenliğine atandı. Bu sırada 1910 yılında emekli olan Nâzım Paşa da İstanbul’a, oğlunun yanına taşındı. Nâzım Hikmet, ilk öğrenimini Göztepe Taş Mektebi’nde tamamladı. İlk şiiri Feryad-ı Vatan’ı 3 Temmuz 1913’te yazdı ve aynı sene Mekteb-i Sultanide ortaokula başladı, fakat ekonomik nedenlerle Nişantaşı Sultanisine geçti. Yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa’ya okuyunca Bahriye Mektebi’ne gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915’te Heybeliada Bahriye Mektebi’ne başladı. Nâzım’ın Mehmed Nâzım imzasıyla yazdığı ve ilk yayımlanan şiiri olan “Hala Servilerde Ağlıyorlar mı?” 3 Ekim 1918’de Yeni Mecmua dergisinde çıktı.
Kurtuluş Savaşı’nın ilk yılını hasta olarak geçiren Nâzım Hikmet, 19 yaşındayken, 1921 Ocak ayında arkadaşı Vâlâ Nureddin ile Kurtuluş Savaşına katılmak üzere Anadolu’ya geçti. İnebolu’ya vardığında Anadolu halkının, özellikle köylünün çileli yaşayışını yakından gördü. Burada Spartakistlerden Sadık Ahi adlı bir sosyalistle tanışan ve yeni fikriler edinen Nazım Hikmet, Ankara’ya ulaştıktan sonra Bolu’da öğretmen olarak görevlendirildi. 30 Eylül’de Batum’a ulaştı ve ardından Moskova’ya gitti.
MOSKOVA GÜNLERİ
Nâzım Hikmet Temmuz 1922’de Moskova’ya vardığında Ekim Devrimi sonrasında başlamış olan Rus İç Savaşı bitmek üzereydi. Türkiye Komünist Partisi üyesi olarak Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde felsefe, siyasal bilimler ve iktisat dallarından oluşan Marksizm-Leninizm eğitimi aldı. Rus avangart şiirini inceledi; Bagritski, Mayakovski, Selvinski, İnber, Panov gibi edebiyatçıların şiiriyle tanıştı. Özellikle fütüristler ve konstrüktivistlerinden esinlenerek yeni bir biçime yöneldi. 1923 Ocak ayında Mayerhold Tiyatrosu’nda düzenlenen Uluslararası Sanat Gösterisinde Yeni Sanat başlıklı şiirini okudu. 1924’te yayınlanan ve Türkiye Komünist Partisinin (TKP) kurucularından Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının 28-29 Ocak 1921’de Trabzon açıklarından boğularak katledilmelerini anlatan ilk şiir kitabı “28 Kanunisani” Moskova’da sahnelendi.
Üniversiteyi bitirdikten sonra Türkiye Komünist Partisi’nin ülke içindeki faaliyetlerine katılmak üzere yurda döndü. Sinema Postası dergisinin teknik işlerine yardım etti, bir yandan da Türkiye Komünist Partisinin legal yayın çalışmalarında görev aldı. Bunlardan Aydınlık dergisine yazılar ve şiirler yazdı, 21 Ocak 1925 tarihinde yayımlanmaya başlayan Orak-Çekiç gazetesine de yazdı. 1925 Mart ayında çıkan Takrir-i Sükûn Kanunu aracılığıyla liberal, sosyalist her türlü muhalif kuruluşlar ve yayın organları kapatıldı, birçok yazar tutuklandı. İstiklal Mahkemesi’nde gıyaben yargılandı ve 12 Ağustos 1925 tarihinde “gizli komünist partisi üyeliği” suçundan 15 yıl kürek mahkumiyetine çarptırıldı. Yurt dışına çıkarak önce Viyana, ardından Moskova’ya geçti. Türk Ceza Kanunu kabul edilince 15 yıllık cezası 1 yıla indi ve yurda dönmek için başvurdu. Sonuç alamayınca Laz İsmail olarak bilinen İsmail Bilen ile birlikte sahte pasaportla ülkeye girdi ve yakalandı. İstiklal Mahkemesi’nden aldığı mahkumiyet kaldırıldı, sahte pasaporttan 3 ay ceza yedi, ancak yattığı süre sayılarak serbest bırakıldı.
“PUTLARI YIKIYORUZ” KAMPANYASI
1929’da Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel’in çıkardığı Resimli Ay dergisinin kadrosuna katıldı. Muhsin Ertuğrul, Cemal Reşit Rey, Peyami Safa gibi ünlü isimlerle de çalışmalar yaptı, kısa sürede adını duyurdu. “835 Satır” adlı şiir kitabı büyük yankı yarattı; Ahmet Haşim gibi dönemin ünlü şairlerinin övgüleriyle karşılaştı. Nâzım Hikmet’in Resimli Ay dergisinde başlattığı “Putları Yıkıyoruz” kampanyası dönemin önde gelen edebiyatçılarının tepkisini çekti. 835 Satır, Jokond ile Si-Ya-U, Sesini Kaybeden Şehir ve Varan 3 adlı kitapları hakkında açılan davalar beraatla sonuçlandı. “Kafatası” adlı oyunu İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahneye kondu. Siyasi kimliği ile TKP içerisinde de hızla öne çıktı, ancak “partiyi sert muhalefet yapmamak”la eleştiren parti içi muhalefetin liderliğini yaptığı gerekçesiyle 1932’de partiden atıldı. “Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı” (1936) Türkiye’de sağlığında yayımlanan son eseri oldu. Bu tarihten 1968 yılına kadar eserleri yasaklar nedeniyle Türkiye’de basılamadı.
YARGILANDIĞI DAVALAR
Nâzım Hikmet, “askerler arasında komünizm propagandası ve örgütlenme faaliyetleri yürüttüğü” iddiasıyla 17 Ocak 1938 gecesi gözaltına alındı. Harp Okulu Komutanlık Askerî Mahkemesi’nde yargılandı ve 29 Mart 1938 tarihinde 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. 1938 Donanması Davası’ndan da 20 yıl ağır hapis cezası aldı. 31 Ağustos 1938’de İstanbul Tevkifhanesi’ne, ardından 1940 Şubat ayında Çankırı Cezaevi’ne gönderildi. Hastalıkları nüksedince aynı yılın Aralık ayında Bursa Cezaevi’ne nakledildi. Yazar Orhan Kemal ve ressam İbrahim Balaban ile tanıştı. Cezaevi dönemi boyunca “Kuvâyi Milliye Destanı”, “Memleketimden İnsan Manzaraları” gibi pek çok önemli eser üretti.
Liberal gazeteci Ahmet Emin Yalman’ın tek parti rejimi tarafından haksız yere hapsedilen komünist şair Nâzım Hikmet’in serbest bırakılması için kaleme aldığı dizi yazı büyük ses getirdi ve kamuoyunda Nâzım Hikmet’in bir “adli hata” yüzünden cezaevinde olduğu görüşü ağır bastı. Dönemin önemli hukukçuları, yazarları, şairleri ve gazetecileri topluca imzaladıkları dilekçelerle cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye başvurdu. Yurt dışında da Nazım Hikmet’in serbest bırakılması için kampanyalar düzenlendi. Bu çabalar sonuçsuz kalınca Nâzım Hikmet, 8 Nisan 1950’de açlık grevine başladı. 9 Mayıs 1950’de annesi Celile Hanım, 10 Mayıs’ta şair Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat da açlık grevine başladılar. 14 Temmuz’da çıkan Genel Af’la 12 yılı aşkın aralıksız cezaevinde kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuştu. Nazım Hikmet, 22 Kasım 1950’de Dünya Barış Konseyi tarafından Uluslararası Barış Ödülü’ne layık görüldü. İlerleyen yaşı ve hastalığına rağmen askere çağrılınca Sabahattin Ali gibi “öldürülmek istendiği” endişesiyle İstanbul’dan Karadeniz’e açıldı ve Romanya üzerinden Moskova’ya gitti. Bir daha Türkiye’ye dönemedi. Ayrılışından bir ay sonra 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı.
https://sahneden.net/genel/surgunde-kisa-dalga-bir-direnis-hikayesi-bizim-radyo/
NAZIM HİKMET’İN ŞİİR ANLAYIŞI
Yurt dışında olduğu dönemde Uluslararası Barış Ödülü sahibi bir sanatçı olarak barış hareketi içinde aktif olarak yer aldı. Dünya Barış Konseyi Başkanlık Divanı’na seçildi. Serbest nazım ile başladığı şiir serüveninde toplumcu gerçekçi edebiyatın simge ismi oldu. Fütürist akımın Türk edebiyatındaki temsilcisi olmasının yanında Türkçe şiirde kendisinde sonra gelen kuşaklara yol gösterdi. Türkçenin ses özelliklerinden yararlanarak serbest nazıma geçişinde özellikle Rus şair Mayakovski’nin etkisi görüldü. Aşk şiirlerinde de başarılı olsa da toplumsal konuları ele alan şiirleri, destanları ve politik eserleriyle öne çıktı. Türkiye’de serbest nazmın ilk uygulayıcısı olan Nazım Hikmet, memleket hasretiyle öldü.
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
En güzel deniz, henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk, henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür.
Acayipleşti havalar, bir güneş, bir yağmur, bir kar.
Atom bombası denemelerinden diyorlar.
Stronsium 90 yağıyormuş ota, süte, ete, umuda, hürriyete,
Kapısını çaldığımız büyük hasrete.
Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm.
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz, ya dünyamıza inecek ölüm.
“Çok yorgunum
Beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın
Kubbeli, çınarlı mavi bir liman
Beni o limana çıkaramazsın.”
“Memleketim, memleketim
Ne kasketim kaldı senin ora işi
Ne yollarını taşımış ayakkabım
Son mintanım da sırtımda paralandı çoktan
Şile bezindendiSen şimdi yalnız saçımın akında
İnfarktında yüreğimin
Alnımın çizgilerindesin memleketim
Memleketim, memleketim…”
ESERLERİ
ŞİİR KİTAPLARI
Dağların Havası (Osmanlıca baskı, 1925)
835 Satır (1929)
Jokond ile Sİ-YA-U (1929)
Varan 3 (1930)
1 + 1 = 1 (1930)
Sesini Kaybeden Şehir (1931)
Benerci Kendini Niçin Öldürdü? (1932)
Gece Gelen Telgraf (1932)
Portreler (1935)
Taranta Babu’ya Mektuplar (1935)
Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı (1936)
Şeyh Bedreddin Destanına Zeyl (1936)
Kuvayi Milliye (1968)
Saat 21-22 Şiirleri (1965)
Dört Hapishaneden (1966)
Rubailer (1966)
Yatar Bursa Kalesinde (1929-1951)
Memleketimden İnsan Manzaraları (1966-1967)
Yeni Şiirler (1951-1959)
Son Şiirleri (1959-1963)
OYUNLARI
Kafatası (1932)
Bir Ölü Evi (1932)
Unutulan Adam (1935)
Fatma, Ali ve Diğerleri (1952)
İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu? (1954)
Ferhad ile Şirin (1965)
Sabahat (1965)
İnek (1965)
Yolcu (1965)
Enayi (1965)
İstasyon (1965)
Ocak Başında (1966)
Bu Bir Rüyadır (1966)
İnsanlık Ölmedi Ya (1967)
Allah Rahatlık Versin (1967)
Evler Yıkılınca (1967)
Yusuf ile Menofis (1967)
Demokles’in Kılıcı (1974)
Tartüf-59 (1990)
Kadınların İsyanı (1990)
Yalancı Tanık (1990)
Kör Padişah (1990)
Her Şeye Rağmen (1990)
ROMANLARI
Kan Konuşmaz (1965)
Yeşil Elmalar (yedi yazardan derleme) (1965)
Yaşamak Hakkı (1966)
Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (1967)
Öteki Defterler
Orası
Zeytin ve Üzüm Adası
ÖYKÜ KİTAPLARI
Orman Cücelerinin Sergüzeşti (1932)
Sevdalı Bulut (1968)
SENARYOLARI
Karım Beni Aldatırsa (1933)
Naşit Dolandırıcı (1933)
Cici Berber (1933)
Söz Bir, Allah Bir (1933)
Düğün Gecesi (1933)
Milyon Avcıları (1934)
Leblebici Horhor Ağa (1934)
Aysel: Bataklı Damın Kızı (1934)
Güneşe Doğru (1937)
Tosun Paşa (1939)
Şehvet Kurbanı (1940)
Kahveci Güzel (1941)
Kıskanç (1942)
Kızılırmak Karakoyun (1946)
Üçüncü Selim’in Gözdesi (1950)
Balıkçı Güzeli (1953)
Podivín (1956)
Dvoe iz odnogo kvartala (1957)
Legenda o lásce (1957)
Von allen vergessen (1959)
Vlyublyonnoe oblako (1959)
Yashamaq gözäldir, qardashim! (1966)
Bir Aşk Masalı / Lyubov moya, pechal moya (1978)
Qariba adam (1979)
Goluboy myach (1984)
Yolcu (1993)
İNCELEME YAZILARI
Alman Faşizmi ve Irkçılığı (1936)
Sovyet Demokrasisi (1936)
Milli Gurur (1936)
Faşizm Sınıflar ve Emperyalizm (1975)
Sanat, Edebiyat, Kültür, Dil (1991)
Sanat ve Edebiyat Üstüne (1998)
MEKTUPLARI
Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar (1967)
Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar (1968)
Bursa Cezaevinden Vâ’Nû’lara Mektuplar (1970)
Piraye’ye Mektuplar 1 (1998)
Piraye’ye Mektuplar 2 (1998)
Çankırı’dan Piraye’ye Mektuplar (2010)