Şuan Okunan
Gelenekten geleceğe bir portre: Seyfi Bey

Gelenekten geleceğe bir portre: Seyfi Bey

Katina’nın elinde makası

Biçemez ah biçemez

Katina’nın elinde makası

Biçemez ah biçemez”

DİLAN AYDEMİR

Oyun, Seyfi Bey’in rengârenk ve klas kulisinde geçiyor, Seyfi Bey kendi hayat hikâyesini anlatmaya başlayarak bizi karşılıyor. Memur Seyfi Bey’in kanto sanatçısı Huysuz Virjin olma yolculuğuna eşlik ederken, hem Türkiye’nin yakın tarihine, hem Seyfi Dursunoğlu’nun hatıratında hem de zihnimizin bir köşesinde yer eden olaylara eşlik ediyoruz. Anlatılanlar onun hikâyesi olduğu kadar bizim de hikâyemiz âdeta, tarihe tanıklık onun olduğu kadar bizim de aynı zamanda…

Seyfi Bey’in nam-ı diğer Huysuz Virjin’in, sahneye çıkma hevesi aslında küçük yaşlarda başlıyor. İçinde hep hikâyeler anlatma ve insanlara gösterme hevesi var. Müzikle tanışıklığı da erken yaşlarda başlıyor buna dair eğitimler alıyor. Ancak babasının izin vermemesi sebebiyle hayalleri yarım kalıyor. İyi bir eğitim alarak ailesinin gururu olmalı bir erkek çocuğu sonuçta, her aile bunu ister. Ancak hayat biraz da bizim isteklerimiz değil midir?

İşte bu noktada Seyfi Bey’in önünde bir yol ayrımı başlıyor. Ya dönemin şartlarında iyi bir maaş kazandığı, bugün dahi garanti iş gözüyle bakılan memuriyette kalacak ya da zor yolu seçip gizli gizli çıktığı sahneye devam edecek ve Huysuz’la iyiden iyiye bütünleşecek.

Sadece drama sanatının bir gereği olarak değil hayatta da böyledir aslında, hayat bize bazı seçenekler sunar ve hikâyemiz böylelikle devam eder. Seyfi Bey’in de Huysuz’la bir noktada birleşmesi gerekiyordu ve öyle de oldu, böylece bugün dahi hayranlıkla andığımız Huysuz Virjin efsanesi doğdu. Seyfi Bey’in yaptığı o gün için devrim değilse nedir hakikaten?

Seyfi Bey’in Huysuz Virjin olma hikâyesi açıkçası beklediğimin üstünde dramatikti. Gencay Ünsalan TV’de şen şakrak ve dobra oluşuyla tanıdığımız birinin naifliğini, kırılganlığını, kızgınlıklarını ön plana çıkaran bir metin yazmış. Özellikle Seyfi Bey’in küçüklüğünde yaşadığı zorbalıklar ve babasıyla bir türlü rayına oturtamadığı ilişkisinden bahsedilen kısımlar dokunaklıydı.

Metnin bazı politik göndermeleri olsa da polemiğe girmemek adına, yazarın daha korunaklı bir anlatımı tercih ettiği hissiyatına kapıldım. Ancak içinde bulunduğumuz toplumun değer yargıları, ışıltılı bir dünya ve otorite kıskacında Huysuz Virjin’in sahnede bize anlatılanlardan daha fazlasını yaşadığı kanaatindeyim.

Ahde vefa örneği olarak Seyfi Bey’e doğal olarak Huysuz Virjin’e hayat veren Armağan Çağlayan ise ustasını öyle içten, derin ve dokunaklı bir şekilde yansıttı ki, oyunda dendiği gibi, “Huysuz ve Seyfi matruşka gibidir, Huysuz’u açsan Seyfi, Seyfi’yi açsan Huysuz çıkar” ve Armağan Çağlayan çıktı aynı zamanda. Sonuçta TV’de 300 bölüm birlikte çalışan, Huysuz Virjin efsanesini evlerimize, hayatlarımıza kadar getiren bir ikiliden bahsediyoruz. Uzun yıllar tanışıklıklarına, sahnede az bir kısmına şahit olsak da paylaştıklarına, pamuk ipliğine bağlı bir sektörde cesaretleriyle yarattıklarına hayran kalmamak mümkün değil gerçekten. Ayrıca ikisinin de şov dünyasındaki yeri elbette yadsınamaz.

Yaşım itibarıyla Huysuz Virgin efsanesine ucundan kıyısından şahit olan biriyim ama Seyfi Bey’i izlerken sanki bir oyun izliyormuşum gibi değil, eski bir dostla bir araya gelmişim gibi hissettim. Anlatılanlar onun hikâyesi olduğu kadar bizim de hikâyemiz âdeta dedim ya yazının yukarısında, bunu yinelemek isterim.

Armağan Çağlayan Seyfi Bey olarak çoğunlukla sahnede tek kişilik bir performans sergiledi. Günay rolünde Sedat Bilenler ise hikâye gereği ara ara kulisinde ona eşlik etti. Birlikte oynadıkları anlar, birbirlerine sataşmaları keyifli ve komikti. Celal Kadri Kınoğlu’nun yönetmenliğinde gerçekten ortaya seyir zevki yüksek, kıymetli bir oyun “Seyfi Bey”. Dekor tasarımı Cihan Aşar’a, kostüm tasarımı Gülşah Çabukel’e, ışık tasarımı Mustafa Türkoğlu’na, afiş tasarımı Onur Özışık’a ait. Özellikle afişi çok beğendiğimi ve oyuna çekmekte başarılı bulduğumu söylemeliyim.

Kanto sanatının en önemli temsilcilerinden Seyfi Bey’in Huysuz Virjin olarak gelenekten geleceğe, aslında zamansız bir sanatçı olduğunu bir kez daha hatırlatan hoş bir anı, hoş bir oyundu.

Ayrıca Bakınız

“SEYFİ BEY”

Yazan: Gencay Ünsalan

Yöneten: Celal Kadri Kınoğlu

Dekor: Cihan Aşar

Kostüm: Gülşah Çabukel

Afiş: Onur Özışık

Oyuncular: Armağan Çağlayan, Sedat Bilenler


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik