Bahçe Galata’da Nora 2: Oyunbozan bir inceleme

“Bir şeyi kabul etmek istemediğinizde, biriyle geçinmek istemediğinizde, orada sessizce oturup her şeyi sineye çekmek istemediğinizde oyunbozan feminist olursunuz. Otoritelere tepki gösterdiğinizde, karşılık verdiğinizde, cinsiyetçilik gibi kelimeler kullandığınızda -zira duyduğunuz şey budur- oyunbozan feminist olursunuz.”, Sara Ahmed
BEYZA YILDIRIM

Kadına sunulan ve hatta çizilen hayatın reddi hiçbir zaman sanıldığı kadar kolay bir iş olmamıştır. Dayatılan bir eylemi, bir görüşü, bir hayat formunu reddetmek beraberinde büyük bir tepkiyi de göze almak demektir ki tam da bu reddiyenin karşısında onu değilleyen çok büyük bir düşman konumlanır: Patriyarka.

Patriyarka, Antik Yunan’da toplum bilimlerinde kullanılan patriarkhēs kelimesinden günümüze kadar gelmiş bir terimdir. Kelimenin etimolojik kökeninde patēr (πατήρ) baba ve arkhein (ἀρχεῖν) yönetmek, hükmetmek kelimelerinin birleşimi yer almaktadır. Baba yönetimi, erkek yönetimi veya erkek tahakkümü gibi birçok anlama gelen patriyarka, erkeği piramidin en tepesine konumlayarak dünyanın neredeyse her yerinde toplum yönetme biçimi olarak kullanılan bir sistemdir.

Aktivist ve akademisyen yazar Sara Ahmed kaleme aldığı Oyunbozan Feministin El Kitabı’nda, patriyarkal sistemde otoriteye tepki göstermenin, kadınlar için kurulan bebek evlerinin içindeki yaşamı sineye çekmemenin, kapıyı çarpıp çıkma gücünü kendinde bulma ve eyleme geçmenin oyunbozan bir yanı olduğunu sıklıkla vurgular. Patriyarka ile başa çıkmanın ve toplumsal değişimi başlatmanın en güçlü yanı o tepkinin verilmesi ve o kapının çarpılmasıdır.

Henrik Ibsen’in 19. yüzyılda yazdığı Bir Bebek Evi, -ismiyle müsemma- bir bebek evine hapsedilen Nora’nın hikayesini anlatır. Nora, eşi ve çocuklarıyla birlikte Norveç’te yaşayan küçük, burjuva bir aileye mensuptur. Çekirdek ailesinde huzur içinde yaşarken, Noel arifesinde bir gün Krogstad’ın şantajıyla işler Nora için sarpa sarar. Çünkü Nora uzun yıllar önce sahte imza ile kocası Torvald’ın tedavisi için Krogstad’dan borç almıştır. Krogstad, Nora’yı Torvald’ın yanına işe girmek için ikna etmesi konusunda baskılayarak şantaj yapar. Bu durumu öğrenen Torvald ise Nora’nın yanında olmaz ve bu durumun itibarını zedeleyeceğini bu sebeple boşanmaları gerektiğini söyler. Fakat bir süre sonra Krogstad’ın şantajdan vazgeçmesiyle Torvald’ın Nora’ya karşı tutumu değişir ve eskisi gibi davranmaya başlar çünkü tehlike onun için geçmiştir. Bu sefer de işler Nora için aynı olmaz çünkü Torvald’ın bu tutumu onda bir şeylerin kırılmasına ve bir aydınlanma yaşamasına sebebiyet vermiştir.

TOPLUMSAL HAREKETLERİN İZLERİ

Bir Bebek Evi’nin yazıldığı dönem dünyada birinci dalga feminizm hareketlerinin baş gösterdiği döneme denk gelir. Kadın haklarının, kadının toplumdaki yeri ve konumunun, patriyarkal sistemin kadına biçtiği rollerin tartışıldığı bu döneme denk gelen oyunun feminist hareket bağlamında yazılmadığı iddia edilir. Fakat usta yazar Henrik Ibsen iyi bir toplum gözlemcisidir. Oyun feminist hareket bağlamında yazılmamış olsa bile dönemin, toplumsal hareketlerin izlerini ve bunların kadınlar üzerindeki etkisini Nora üzerinden rahatlıkla okuyabiliyoruz. Çocukluğunda otoriter babanın, kadın olduğunda kocası Torvald’ın ona biçtiği roller çerçevesinde yaşamak zorunda kalan Nora, Torvald’ın tutumuyla yaşadığı evde iyi bir anne ve eş konumundan daha öteye gidemediğini anladığı anda bireysel bir hesaplaşmaya ve kendi kimliğini bulma arayışına girmiş ve oyunu bozmak için harekete geçerek o bebek evinden kapıyı çarparak çıkmıştır. Ya sonra? Nora’ya ne olduğunu eminim hepimiz merak etmişizdir.

Bu sorunun cevabını Amerikalı oyun yazarı Lucas Hnath’tan alıyoruz. Hnath tarafından kendine has, modern bir üslupla ele alınan Nora 2, Ibsen’in bıraktığı yerden devam ediyor. Çarpılıp çıkılan kapı bir gün tekrar çalınır ve oyun açılır. Nora, başarılı bir yazar ve oyunbozan bir feminist olarak 15 yıl önce terk ettiği eve geçmişiyle hesaplaşmak ve Torvald’ın 15 yıl önce vermediği boşanma dilekçesini almak için geri döner. Patriyarkal sistem içinde kendini bir şekilde kabul ettiren ve istediği gibi yaşama özgürlüğünü sağlamış olan Nora bu defa patriyarkanın bürokrasideki tahakkümüne maruz kalmıştır. Helmer soyadından kurtulmak için maalesef kocasına ihtiyacı vardır.

Hnath, Ibsen’in metninde Nora ve Torvald’ın hiç yapamadığı o yüzleşme ve hesaplaşmayı odağına alarak; kadının toplumdaki konumu, evlilik kurumu ve gerekliliği, annelik kavramı, kimlik, bireyselleşme ve aidiyet gibi konulara modern bir perspektif açıyor. Oyunun dramatik yapısında Nora’nın evin dadısı Anne-Marie, eski kocası Torvald ve kızı Emmy ile girdiği tartışmalar üzerinden bu perspektifin başarılı bir şekilde derinleştirildiğini görebiliriz. Oyunun en güçlü yönü Ibsen’in yarattığı dünyanın bugün neresinde olduğumuzu kimin haklı kimin haksız olduğunu düşünmeksizin sorgulatmasıdır kanımca.

BAHÇE GALATA’NIN NORA 2’Sİ

Bu devam hikayesi Bahçe Galata tarafından Saim Güveloğlu yönetmenliğinde 2021’den beri Bahçe Galata’da sahneleniyor. Oyunda Nora’yı Tülin Özen, Torvald’ı Tansu Biçer, Anne-Marie’yi Nihal Geyran Koldaş, Emmy’yi ise Zeynep Çötelioğlu canlandırıyor.

Bahçe Galata küçük ama ferah bir sahneye sahip. Oyunun dekor tasarımı da sahnenin bu yönü dikkate alınarak iki berjer ve ortaya konumlanan bir sehpa tercihi ile oldukça yalın ve işlevsel tutulmuş. Bu görünümle birleşen başarılı ışık tasarımıyla küçük bir burjuva ailesi olan Helmer’lerin evinin ambiyansı sağlanmış. Modern ve minimal dekordan geriye kalan alanda oyuncular oyun boyunca devinimlerini gerçekleştiriyorlar.

Karşılıklı tartışmalardan oluşan diyalog ağırlıklı metin, oyuncuların sahnenin 4/3’ünü eylemleriyle doldurmasıyla temposu yüksek bir sahne formu kazanmış. Oyuncuların bedenleriyle kurduğu ve oyun boyunca koruduğu bu tempo diyaloglarla başarılı bir şekilde harmanlanınca ortaya ritmi yüksek, aksiyon-reaksiyon dengesinin korunduğu bir iş çıkmış. 4/3’ten geriye kalan kısımda yer alan seyirciler de uzamın bir parçası oluyor ve bütün hesaplaşmaların, yüzleşmelerin şahidi olarak konumlanıyorlar. Bu seyirciyi aynı zamanda bir mahkeme salonunda gibi hissettiriyor. Haklı haksız kim karar verilmeyecek fakat buradan bir yargıyla çıkılacak fikrinin altı kalın bir çizgiyle çiziliyor.

Sahnelemeye dair önemli noktalardan bir diğeri ise kostüm tasarımı. Helmer malikanesinde yaşayan Torvald, Anne Marie ve Emmy tipik bir burjuva gibi düzgün görünümlü , zarif ve şık kostümler giyerken Nora birbirinden farklı kumaştan oluşturulmuş, deri eldiven ve taçla birleştirdiği kendine has kostümüyle her halükarda o eve ait olmadığını bir kez daha vurguluyor.

Sara Ahmed, kapı imgesi için “Bazılarına kapılar hep açık, bazılarına ise hep kapalıdır. Bazılarıysa kapıya vardıklarında durdurulur, sorgulanır, geçemez.” der ve ekler “Kapılar nereye ait olup olmadığımızı fark etmemizi sağlar”. Tülin Özen’in oyunun dramaturjisine uygun olarak her seferinde elinin kapıya gitmesi ve kapıya yakın konumlanması da aslında Ibsen’in Nora’sının nereye ait olup olmadığının farkındalığının ikinci bir boyutudur ki sonunda o kapıdan bir daha çıkacaktır. Bu kez yeniden fakat bir değişim umudunu daha yüksek bir sesle haykırarak: “Dünya değişecek ve ben bunu görene kadar yaşayacağım!”

* Nora 2’yi yeni sezonda Bahçe Galata’da izleyebilirsiniz.

Ayrıca Bakınız

Nora 2”

Yazan: Lucas Hnath

Çeviren: Nihal Geyran Koldaş

Yöneten: Saim Güveloğlu

Dekor/Kostüm Tasarım : Hilal Polat

Işık Tasarım: Utku Kara

Asistan: Bilgesu Akın

Oyuncular: Nihal Geyran Koldaş, Tülin Özen, Tansu Biçer, Zeynep Çötelioğlu


Tüm Hakları Saklıdır 2024 - Tasarım: Merhaba Grafik