“Elle tutulan bir gazetenin sorgulatacağını düşünüyoruz”

Tiyatroyla ilgili yayınların, özellikle basılı yayınların iyice azaldığı dönemde “sanatın tiyatro gözü” mottosuyla yayın hayatına başlayan Tiyatral Gazete, 6. sayıyı geride bıraktı. Gazetenin Yazı İşleri Müdürü Murat Yiğit Uçucu ile tiyatro yayıncılığını ve genç bir ekiple yola çıkan Tiyatral Gazete’nin hedeflerini konuştuk.
DİLAN AYDEMİR
Tiyatral Gazete, basılı bir gazete olarak Mayıs 2024’te yayım hayatına başladı ve 6 sayı yayımlandı. Öncelikle sizi tanıyalım, nasıl bir ekip çıkarıyor Tiyatral Gazete’yi?
Yola çıktığımız ilk andan bu güne kadar gelen süreçte hedeflediğimiz yolculuğun adı gençlerin yolculuğuydu. Bu hedef doğrultusunda emin adımlarla ilerleyen bir ekip söz konusu. Dışarıdan gelen şunu yapın veya bunu yapın önerilerini süzgeçten geçirip, eylem noktasına gidilip gidilmeyeceğine karar veriyoruz. İçimizde barınan ve tüm çıkaracağımız sayılarda da barınmasını arzu ettiğimiz “amatörlük” de bulunuyor. “Amatör” kelimesi kalitesizliği çağrıştırsa da, kelimenin anlamının araştırılmasını tavsiye ederiz.
Her sayının farklı bir hikâyesi oluyor. Yeni çıkan sayımızda; aramıza katılanlar, yazı sıklığına es verenler, yeni içerik üretenler, gündemle alakalı yazılar yazanlar yer alıyor. Tiyatral Gazete 6.sayımızda birçok değerli yazıya yer verildi. Pınar Çekirge’nin “Işıl Yücesoy ve İzninle” ve Mustafa Kara’nın “Tiyatro Sezonu Başlarken: Ne yapmalı Nasıl Yapmalı” son sayımızda yer aldı. Bu yazıların toplamına bir başlık verecek olsam “Ustalar Gençlere Yol Gösteriyor” derdim. 6.sayı boyunca gazetemizde Boran Erkılıç, Kadir Köse, Hakan Karakoca, Berke Arben Artuç, Ayşegül Algan, Neslihan Ekim, Bertan Ata, Serpil Kaya, Zeynep Ünsal’ın yazı, eleştiri, araştırma ve röportajları yer aldı. İlerleyen süreçte aramıza yeni katılacak tiyatro severler de olacaktır. Gazetemizde yer alan yazılarda Tiyatro Dergisi’nin, Işkırlak Dergi’nin ve Sahneden.net’in desteği de yadsınamaz!
Yazı yazan kısmı bu şekilde anlatmış olduk. Gelelim işin diğer kısmına editör ve basım kısmına. 6 aylık yaşadığım gazete sürecinde ders aldığım en önemli öğretilerden bir tanesi: Okurun dikkatini çeken en büyük unsur editörün becerisi oluyor. 1 ve 2. basımda bu konuda maalesef inanılmaz derecede sıkıntılar yaşamıştık ve haliyle satış oranı çok düşük bir seviyede sürece başladık.
Evet, bir eylemde bulunuyoruz ama gazeteyi elime aldığımızda gazeteye benzemiyordu. İçi beni, dışı sizi yakıyordu anlayacağınız… Neyse ki 3. sayıda Aleyna Erzurumlu’nun aramıza katılmasıyla, durumu toparlayıp “Gazeteyiz” seviyesine ilerledik. Ahmet Uğurlu’nun vefatını yaşadığımız 3. sayımızda yavaş yavaş satış oranlarını toparlamaya başlamıştık. Bu da bize editörün ne denli önemli olduğu anlattı. Basım kısmında nadir sorunlar yaşasak da sürecimiz onlarla stabil bir şekilde ilerledi. Birçok dinamiği bir arada tutup ilerlemek elbette zor olsa da zaman geçtikçe nasıl yapılmasını gerektiğini öğrenerek gazeteyi ileri seviyeye taşımak için yollar aradık. Son günlerde 6. sayımızın 2. tiraj sevincini görmek, yolların olumlu ışık yaktığını düşündürtmüyor değil. Anlayacağınız böyle bir ekip çıkartıyor gazeteyi.
“Peki, soruyoruz: Işık hızında okuduğumuz haberlerin kaçını hatırlıyoruz, kaçını okuduktan sonra düşünebiliyoruz? Bu konuda materyalist olmayı savunuyoruz. Elle tutulan, gözle görülen şeyin sorgulatacağını düşünüyoruz. Benim tiyatroda yaşadığım sıkıntıyı sen de gör sen de yaşa veya mutluluğumu gör ve yaşa demek istiyoruz.”
Habercilik, yayıncılık değil, tiyatronun içinden geliyorsunuz. Tiyatro yapan insanlar olarak bir gazeteye neden ihtiyaç duydunuz? Neden basılı gazetede inat ediyorsunuz?
Bu soruyu çok fazla duydum, her çıkan yeni sayıda da duyacak gibiyim. Teknoloji çağında, neden eski medya unsurunu zorluyoruz? Sosyal medyada çabucak bir habere ulaşıp, hemen arkasına çabucak bir diğer habere ulaşabiliyoruz. Ne kadar basit değil mi? Bir haberden, bir diğerine… Işık hızıyla yarışırcasına!
Peki, soruyoruz: Işık hızında okuduğumuz haberlerin kaçını hatırlıyoruz, kaçını okuduktan sonra düşünebiliyoruz? Bu konuda materyalist olmayı savunuyoruz. Elle tutulan, gözle görülen şeyin sorgulatacağını düşünüyoruz. Benim tiyatroda yaşadığım sıkıntıyı sen de gör sen de yaşa veya mutluluğumu gör ve yaşa demek istiyoruz. Okuyup geçme, evinin köşesinde durup seni düşündürsün demek istiyoruz. 2013 yılında ülkenin başına salınmış susmuşluğu ve korkaklığı benimsememen için bir eylemde bulunuyoruz.
Var olan tiyatro yayımlarında eksik olan neydi? Siz Tiyatral Gazete olarak nasıl bir boşluğu doldurmayı hedefliyorsunuz? Yayınladığınız 6 sayıda bu hedefinize ne kadar yaklaşabildiniz?
Ülkemizde bulunan tiyatro yayımlarında durum tamamen tiyatrodan sapmış durumda olmaları. Güncel tiyatrodan, sadece aldığı destek doğrultusunda haberdar olan akademisyen insanların yayımı da var; kendi düzenlediği törende kendi kurduğu ekibe ve destek versinler diye Devlet Opera Bale Genel Müdürü’ne ödül veren şu anda da tek aktif rakibimiz olan yayım da var. Her sayısında güncelin ve değerli yazıların aldığı tiyatro yayımı da var. Seç beğen al! Bunların tam aksine tarafsız olarak, eleştiri hakkımız her konuda olduğunu, güncelin bizleri ve okurları diri tutacağının bilincini oturtarak girmiştik. Bu yüzden gazetenin planlanma aşaması 2023 Kasım ayında başladı, piyasaya sürülmesi 2024 Mayıs ayında oldu. Bu süreçte eksikleri belirleyip tiyatro yayımını daha saygın ve ilerici bir hale getirebiliriz diye düşündük. Tabii ki düşündüğümüz sistemin henüz başındayız. Her adımımızın düşündüğümüz evrene atılmış bir adım olduğunun bilincindeyiz.
Tiyatro ana akım medyadan büyük ölçüde dışlanmış durumda. Tiyatro medyası da etkili biçimde bu boşluğu doldurmuş değil. Siz tabloyu nasıl görüyorsunuz? Sizce temel sorun nedir, nasıl çözülür?
Ana akım medyadan dışlanma durumu sadece ülkemizde geçerli bir durum. Yurt dışında tiyatro ne kadar yüce bir olay ise, ülkemizde de o kadar gereksiz bir olay. Ana akım elbette prim kasamayacağı tiyatroyu konuşacak değil. Tiyatro yerine daha çok ilgi uyandıran; siyasetçileri, futbolcuları, mafya adamlarını ve cinayetleri servis edecektir. Çünkü bunlara daha çok ilgi gösteriliyor. Halk bunu istiyorsa, pasta yapan ana akım da halkın ağzına layık bir pasta yapacaktır. Halkın damak zevki değişene kadar devam edecek demektir.
Tiyatral Gazete olarak tiyatronun toplumdaki yeri ve toplumun tiyatro yaklaşımı konusunda düşünceniz nedir?
Ülkeyi bir sınıfa benzetirsek, tiyatro bağırıp çağırmasına rağmen dışlanan ve sözü kesilen çocuktur. Gerek sokakta gerek fuaye alanlarında insanlarla konuşurken, tiyatro seyircisi olarak onların anılarını dinliyoruz. Sanki herkes eskiden tiyatroyu çok seviyordu da son 20 yılda bir şey oldu bu sevgi solup gitti. Sahi ne oldu? 2002’den itibaren neşemizi ve tiyatroya olan sevgimizi 4-5 yılda bir daha da geriye çekerek ilerlemişiz gibi, ufaktan da içimizde besin değeri düşük pişmanlık yaşanıyor gibi…
Basılı gazete çıkarmak ekonomik olarak ayrıca zorluyor olmalı. Tiyatral Gazete için sürdürülebilirlik yaklaşımınızın temelinde neler var? Gazete için gereken kaynağı nasıl yarattınız, sonrası için neler planlıyorsunuz?
Bireysel olarak tahmin ettiğim bir süreç oldu başlangıçta. Zarardan başlayan bir eğri olacaktı, bunun farkındaydım gazete basımına başlamadan önce. Tahminime yakın bir zarar eğrisi oluştu. Düzenli çıkacak bir yayımda planlı gitmeye ve önünüze çıkacak engelleri önceden tahmin etmeniz gerekiyor. Bu kriz anlarını da başarıyla atlattığımızı düşünüyorum. Desteksiz, ilansız ve yardımsız geçen 4 sayı var önümüzde. 4 sayı boyunca çok az tiraj yaptığını da hesaba katarsak gazete nasıl ayakta kaldı 4 ay boyunca? Önceden planlanmış süreç ayakta tuttu diyebiliriz. Gazetenin var olması ve okunması için birkaç ay geçmesi gerekiyordu. Bu aylarda da belli başlı krizlerin çıkacağını hesaba katmıştık. Her şey 6. sayıya kadar yerli yerine oturup, okur güveni sağlayıp, ilan alarak yola devam etmesi gerekiyordu. Planlandığı gibi de oldu. Şans bu noktaya kadar yanımızdaydı. Eksiden başlayıp, sıfır noktasına gelebilmiştik. Şimdi yeni bir planlama gerekiyor. Yeni yeni bu planlama işine giriyoruz diyebilirim. Cepten verilen paralarla başlayıp, gazetenin emeklemelerini görmek elbette gurur verici bir an. Derinleşen bir gazete ağı yaratma hedefimizin doğum anlarını yaşadıktan sonra emekleme dönemine geçtik, yürüyeceği ve koşabileceği günlerin de uzak olmadığını düşünüyorum.